10 yıl önceydi.

AK Parti Tokat İl Başkanı iken Belediye Başkan Adayı olarak gösterildi. Sessiz, sakin, dost canlısı, polemiklerden uzak, gerginlik nedir bilmeyen, pozitif yapısıyla hemen herkesin sevdiği bir isimdi.

Aday ilan edilince, muhalefette olanların bile nutku tutuldu.

“Favori aday” denildi. Rakiplerine hiç şans tanınmadı. Karşısındaki en muhalif partinin il başkanı bile telefon açıp “hayırlı olsun” dedi. Hatta “yanındayız” demekten kendini alamadı.

Çünkü “yanında” olduğunu söylediği isim kardeşi gibi yakındı kendisine. Hem o kişiyle ve hem de toplumla arasında öylesine bir bağ vardı ki bu, herkesin yapabileceği bir şey değildi.

Yetenek isterdi.

Kabiliyet isterdi.

Ahlak ve edep isterdi.

Ama kendisindeki bu özellikler, parti ayrımı yapılmaksızın ortaya konulan iradenin de dışavurumuydu. Siyaset nedir, politikacı kimdir, vaat etmek ne anlama gelir diye düşünmeden, “ben” ve “öteki” ayrımı yapmadan herkesin vardığı yer, onun yanıydı.

Yağız bir delikanlıydı. Gençti. İçinden kopup geldiği siyasi hareketin törpülediği davranışlarıyla herkeste gördüğü “kabul” üzerine siyasetini yaptı. Projelerini ortaya koydu, insanlara dokundu, güldü, gülümsedi, hedefine ulaştı.

Oturduğu başkanlık makamında bir an olsun geldiği yeri unutmadı. Üzerine güneşi doğdurtmadı, karanlık geceden karşıladı bütün sabahları. Çalıştı, çabaladı, taş üstüne taş koydu. Memleket diye bir derdi vardı, o dert uğruna hayatını ortaya sürdü. Yüzünde bugün oluşan çizgiler şahit ki geldiği yere kolay ulaşmadı.

Çok çalıştı.

Çokça emek verdi.

Dokunduğu yüreklerde adeta çiçek açarken, ayağına dolaşan dikenlerden dualarla geçti yaralanmadan. Tezgâh açanların, kumpas kuranların, özü-sözü bir olmayanların iftiralarıyla karşılaştı. Siyaseti tiyatro sahnesi sanan köylü kurnazlarıyla mücadele etmekle geçti son 10 yılı.

Yalanı gerçek, ahlaksızlığı şantaj sanan müptezellerin oyunlarını bertaraf etti. Gelmeyene gitti, gideni geri getirdi. Hesap kitap yapmadı. Çelik çomak oynamadı. Masa başında hesap, ayna karşısında esvap düzeltmedi.

Net oldu. Ama politikayı şantaj, kumpas, iftira, sanal ve sahte hesaplarla dizayn etmekten ibaret sayan çakallarla olan mücadelesi ne yazık ki devam ediyor. Bitmeyecek de bu mücadelesi. Devam edecek. Farklı boyutlarda, başka argümanlarla ve etik olmayan olaylarla geçeceği anlaşılan bir 68 gün daha var önünde.

O zaman ne yapacağız?

Siyasetimize, dünya görüşümüze, geçmişteki kırılmışlıklara ya da yanlış anlaşılmalara takılmadan Eyüp Eroğlu’nun yanında duracağız. Şantaja, kumpasa, sahte ve sanal hesaplardan yapılan haysiyet cellatlıklarına, köylü kurnazlıklarına, siyasi düzenbazlıklara, sahneye konulan tiyatroya aldırmadan, perdenin arkasındaki esas aktörleri ile bir bütün halinde bütün tiyatrocuları, siyaset sahnesinden emekli edeceğiz.

Bunun adına da “Tokat’ın evladı için, Tokat dayanışması” diyeceğiz…