Günlük rutin evrak imzalamak ve gelen ziyaretçilerle hasbihal etmek varken, dağ-bayır gezmek, bir elinde ceviz fidanı, diğerinde kitap ve çilek fidesiyle köy-köy, belde-belde, ilçe-ilçe dolaşmak da neyin nesi?

 

Göstermelik ziyaretlerle boy boy fotoğraf çekilip gündemi uzaktan izlemek dururken, memleketin koyunu, ineği, tarlası, tohumu ile uğraşmak, çiftçisinin derdiyle ilgilenip, öğrencisinin eksiğini gidermek de ne oluyor?

 

Daha iyi bir yere gitme hayali kurmak güzelken, olduğu yerdeki insanların dertlerine çare aramak, tenceresindeki kaynayanı, sobasındaki odunu, damındaki akan yeri, ambarındaki unu düşünmek de nedir Allah aşkına?

 

Yaz tatili için planlar yapmak gerekirken, kışın ayazında yapılan işleri denetlemek, memleketin istihdamını artırmak için çabalamak ve bu uğurda alınan sonuçların mutluluğunu, tatil yapmanın keyfine değişmemek de nedir?

 

Kütüphanesiz okul bırakmamak, milyonlarca kitabı öğrencilerle buluşturmak, bebeklere dahi kütüphane armağan etmek, lise öğrencilerine ücretsiz etütler sağlamak, ceviz fidanı-koyun-kaz-tohum-gübre vs. dağıtmak, 17 kadın kooperatifi kurup 7 ovadan 7 ürünü markalaştırmak, karda kışta yaban hayvanlarına dağ başlarında yem bırakmak, devlet yatırımlarını gece-gündüz denetlemek, diyabetli çocukların parmakları delinmesin diye o evlatlara ücretsiz cihaz temin etmek ve daha nice “dev adımları” bu topraklar için atmak, niye ki?..

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır!” sözündeki gibi, işini layıkıyla yapmaktır bunun adı. Kaldı ki Aziz Peygamber de “Allah, kulunu helâl kazanç için çalışırken yorgun düşmüş görmeyi sever.” buyuruyor. “Yorulmadan, aşkla, şevkle çalışmanın” Tokat’taki izdüşümü olan Ozan Balcı’nın memleketi getirdiği yere baktığımızda, bildiğimiz bütün ezberleri unuttuğumuzu görüyorum.

 

Dolayısıyla, “Vali ne işi yapar?” sorusuna cevap arayanlar Tokat’a gelsin.

 

Çünkü Ozan Balcı’dan öğrenilecek çok şey var…