Siyasi iktidar halka “tasarruf” çağrısında bulunuyor. Maliye Bakanı bu konuda öncü rolü de üstlenerek tasarruf yöntemlerini de kendince örnekleyerek anlatıyor hatta.

Cumhurbaşkanımızdan Kabine’deki Bakanlara kadar herkes yurttaşların tasarruf etmeleri gerektiğini söylüyor. Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici işi daha da ileriye götürüyor ve “Eti hesaplı almak için bütün koyun alın paylaşın” diyor. Yarım kilo kıyma alamayan vatandaşa söylüyor bunu üstelik.

“Ağalarımızın” bir bütün halinde ve "ziyadesiyle" bizlerle dalga geçtiği Türkiye siyasetinde, kimin neyi savunduğuna bakmadan herkes için şunu söyleyebiliriz: Siyasetin solunda olan da sağında olan da bir partinin ucundan tutmuşsa, bir yerlere gelmişse, önemli görevler üstlenmişse “Karun gibi” zengin oluyor bu ülkede. Misal Turgut Altınok… Ankara’da Büyükşehir Belediyesine aday olmuştu ve sadece “serveti” ile konuşuldu. Misal Ekrem İmamoğlu… Onun da müthiş bir serveti var; müteahhit olmasının siyasetteki etkilerini görmüş anlayacağınız…

Siyasetin sağı ve solu böyle. 

Ülkeyi yönetenler de kendilerini muaf tutarak millete tasarruf çağrısı yapıyor ve sağıyla soluyla bu garip çağrıya itiraz eden doğru dürüst kimse de yok. Elbette tasarrufun önemini inkâr edecek değiliz; lakin olan bir şeyden tasarruf edilir, fazla olanlar da infak edilir. Ulusun tamamına yakınında ne tasarruf edecek ne de infakta bulunulacak kadar servet var, millet sefilleri oynuyor. Çarşı-Pazar ateş pahası ve her şey derinliğine kötü.

Tam da durum böyleyken, örneğin Tokat genelindeki kamu harcamaları dikkat çekiyor. Hani tasarruf yapacağız ya, hani durumlar kötü ya, hani herkes elini taşın altına koyacak ya… Devlet bu işin neresinde abiler, ablalar? 

İlçelerde yıkılan Kaymakamlık binalarıyla Tokat Valilik Binasının da yıkılarak yeni bir inşaata girişilmesi bu ekonomik darboğaz içerisinde hiç doğru olmadı. Kaçmıyordu ki binalar. Deprem riski de olsa vatandaşın oturduğu çoğu konutlarda da deprem riski var zaten, onlar yıkıp yerine yapabiliyorlar mı? Vatandaş depreme karşı riskliyken, devletin bürokratları da bir zahmet riskli binalarda hizmet versinler, ne olacak?

Elbette yeni ve modern binalar yapılmasına karşı değiliz. Ama zamanı değil bu işlerin. İsraf bunlar, vallahi de billahi de israf. Hele şu ekonomik kriz aşılsın, hele şu darboğazı atlatalım her şeyi yenileriz, ama şimdi değil. Şu an yapılan her yenileme israf ötesi bir durum.

Rahmetli Orhan Boran yolda yürürken çocukların leğende bir kediyi yıkadıklarını görüyor ve onlara “Aman sakın! Kedi yıkanmaz, öldürürsünüz onu” diyor. Dönerken aynı sokakta çocukların ağladıklarını görünce de ben sizi uyarmıştım diyerek kızıyor. Çocukların cevabı anlamlı: “Yıkarken ölmedi, sıkarken öldü…”
Sözün özü: 

Millet krizlerle mücadele ederken saçma sapan tasarruf edebiyatını bırakın, devlet olarak önce kendiniz tasarruf etmeye başlayın. Fıkradaki gibi siz de halkı algılarla yıkıyor, gerçeklerle sıkıyorsunuz ve korkarım ki bu işin sonu hiç ama hiç iyi değil.