Aynen böyle dedi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan. Milletin gözünün içine baka baka, hiç çekinmeden, söylersem milyonlarca emekliyi kızdırabilir miyim diye düşünmeden, öylesine net, öylesine sarih bir şekilde söyledi.
Emekliler 16 bin 881 lira olan aylıklarıyla geçim mücadelesi verirken ülkenin Sosyal Güvenlik Bakanı skandal sözlerle gönülleri kırdı. Katıldığı bir programda "Çok şükür emeklilerin maaşını zor koşulda olsak da ödüyoruz" diyen Işıkhan'ın sözleri siyasal iktidarın bu konudaki bakış açısını en net şekliyle ortaya koydu. Bakan sadece “Maaşları zor şartlarda olsak da ödüyoruz” demekle kalmadı, çıtayı daha da yükselterek bakın neler söyledi:
“Almanya’da emeklilik için insanlar 40 yıl çalışıyor, 15-20 yıl emekli aylığı alıyor. Türkiye’de ise 20 yıl prim toplayabiliyoruz, o da zor koşullarda, 40 yıl ödeme yapıyoruz. Emeklinin vefatı sonrasında eş ve çocuğa ödeme yapıyoruz. Bu sosyal devlet olmamızın gereği, fakat Almanya’da da sosyal devlet yapısının küçülmesi gerektiği yönünde haberler çıktı…”
Sayın Bakan emeklinin vefatı sonrasında eş ve çocuklara ödeme yapılamayacağının sinyalini verdiği o açıklamalarında, nesnel bir değerlendirme yapmaktan çok uzaktı. 2 yılda emeklilik hakkını kazanan milletvekillerinin durumu ortadayken, Sayın Bakan sadece devletine en az 25 yıl prim ödeyen yurttaşların çok düşük maaşlarla emekli edilmelerini konuştu, adeta verdikleri düşük maaşları insanların başına kaktı.
16.881 TL ile açlığa ve sefalete mahkum edilen milyonlarca emekliye “ne haliniz varsa görün” mealindeki açıklamaların iyi tahlil edilmesi gerekiyor. Siyasi iktidar son hamleleriyle memuru, asgari ücretliyi ve işçiyi zaten gözden çıkarmıştı. Şimdi de milyonlarca emekliyi yok sayan, rencide eden ve hırpalayan bu açıklamalarla, artık emeklilerin de kendi gündemlerinde olmadığını kanıtladı.
Peki AK Parti, dolayısıyla MHP, yani Cumhur İttifakı, seçimleri de mi gözden çıkardı? “Yönetemiyoruz, başkaları gelsin” demek mi bu hamleler? Amerika’da verilen “güçlü devlet-güçlü lider” mesajının bu hamlelerle örtüşmediği aşikar. Ama gerçekten iktidarın ne yapmak istediğini kimse kestiremiyor. İHA-SİHA, F35, savunma sanayi, TOGG ve diğer atılımların halkın cebine ve mutfağına yansımadığı bilinirken, hâlâ bunlarla avunmak seçim kazandırabilir mi?
AK Parti bugün “Kafeler-restoranlar dolu, caddelerde arabalardan geçilmiyor, kuyumcularda millet altın almak için sıra bekliyor” savunmasında. Milletin yüzde 10’unun kafede, restoranda, arabada, kuyumcuda, kalan yüzde 90’ının borçlarla hayatını idame ettirmeye çalıştığını anladıklarında iş işten geçmiş olacak. Görmüyorlar, görmek istemiyorlar. Sokakta, pazarda yaşananları bilmiyorlar, bilmek de istemiyorlar.
Bu ülkede TÜİK verilerine göre 2 milyon 525 genç ne okuyor ne de çalışıyor. Nerde bu çocuklar? 2,5 milyon pırıl pırıl genç hangi kaosun, çaresizliğin, umutsuzluğun içinde bilen var mı? Ya da devlet bu çocuklar için ne yaptı, yapıyor? Hem okula gitmeyip hem de istihdam piyasasında olmayan 2 milyon 525 bin genç ile 848 bin işsiz genç sayısı toplandığında 2023 yılı sonu itibariyle 3 milyon 373 bin gencin çalışmadığı görülüyor. Bu Türkiye'de her 3 gençten birinin boşta olduğu anlamına gelirken, ne yapacağımızı bilen var mı?
Ah Vedat Işıkhan Bakanım ah, Bakanlar Kurulundaki mevkidaşlarınızla şöyle tebdili kıyafet bir sokağa çıksanız da gerçek resmi kendi gözlerinizle görebilseniz.
Emin olun o günün akşamında o koltuklarınızda aslında milyonların vebaliyle oturduğunuzu anlarsınız…