Aşağıdaki hikâyeyi çok sevdiğim için arada sırada hatırlatırım okurlarıma… Hikâyenin bugün yaşadığımız seçim süreciyle de çok yakın bir alakası var. Önce hikâyeyi yeniden yazayım, sonra kısaca bu “yakın alakayı” yazayım:

Kurt bir gün ormanda dolaşırken tilkinin yol kenarında zavallı bir durumda yattığını görür ve tilkiye sorar:

“Hayırdır tilki kardeş ne yapıyorsun burada?” Tilki, “Abi günlerdir yiyecek bulamadım, açlıktan perişan haldeyim” deyince kurt, “Sen gel bakalım benimle” der.

Kurt ile tilki beraber biraz ilerledikten sonra, Çerkes çadırının yanındaki bağlı atlarla karşılaşırlar. Kurt tilkiye der ki: “Sen şöyle kenarda otur ve beni izle, ardından sorularıma cevap ver.” Kurt gözüne kestirdiği atın etrafında birkaç tur attıktan sonra tilkiye sorar: “Bak bakalım, tüylerim diken diken olmuş mu?” Tilki, “Evet” der.

Kurt, at etrafında birkaç tur daha atar ve tilkiye tekrar sorar: “Bak bakalım, gözlerim çakmak çakmak olmuş mu?” Tilki, “evet” der yine...

Bunun üzerine kurt ata öyle bir saldırır ki, bir hamlede atı yatırır ve tilkiye “Gel şurada karnını güzelce doyur.” der. Oldukça güzel bir ziyafet çeken tilki kurda teşekkür eder ve ayrılırlar.

Aradan birkaç gün geçer. İşi öğrenen tilki ormanda ilerlerken, bir çakalın uyuz uyuz yattığını görünce sorar: “Hayırdır çakal, ne yapıyorsun?”

Çakal, “Çok açım ve yiyecek bulamıyorum.” deyince tilki, “Gel bakalım benimle.” der. Kurttan işi öğrenen tilki hemen çakalı yanına alarak, atların bağlı olduğu Çerkez çadırına ilerler. Tilki atları görünce çakala, “Sen şu kenara otur ve sorularıma cevap ver.” der.

Tilki, at etrafında birkaç tur attıktan sonra çakala sorar: “Bak bakalım tüylerim diken diken olmuş mu?” Çakal “hayır” der. Tilki, “Ne demek hayır, evet oldu diyeceksin.” der. Çakal da bunun üzerine, “Peki o zaman, oldu.” der. Bunun üzerine tilki ikinci tura başlar ve tur sonunda çakala yeniden sorar: “Bak bakalım gözlerim çakmak çakmak oldu mu?”

“Hayır, olmadı” der Çakal. Tilki yine kızar, “Oldu diyeceksin” der. Çakal yine bu sözün üzerine, “oldu” der.

“Oldu” sözünü duyan tilki, “Ha, şimdi tamam!” der. Ve demesiyle ata saldırması bir olur. At tilkiye öyle bir çifte atar ki tilki metrelerce ileriye savrulur ve her tarafı yara bere içerisinde kalır. Bunu gören çakal tilkinin yanına giderek, “Ha bak şimdi tilki kardeş, gözlerin çakmak çakmak, tüylerin diken diken ve hatta bir yerin de alıp alıp veriyor!” deyiverir...

Eyüp Eroğlu 10 yıldır bu şehirde Belediye Başkanlığı yaptı. Öncesinde de İl Başkanlığı… Şimdi üçüncü dönemine, yani “ustalık” evresine hazırlanıyor. Şehir siyasetinin son 15 yılına damga vuran bir isim olarak buralara kolay gelmedi. Ardında bıraktığı başarı öyküsü, binlerce birikimin yanı sıra iki yüzlülüklerin, ihanetlerin ve her türlü kumpasların denendiği “kötülükleri” de barındırır.

Tüm bu “kötülükleri” bertaraf ederek zirvedeki yerini koruyan Eroğlu’nun bugün durduğu yer, bütün “başarı” kıstaslarının çok üzerindedir ve bir “sır” barındırır. O sır da milletin Eyüp Eroğlu’nu çok iyi tanıması ve bugün seçime giderken “evlerinin evladı” olarak bir tek onu görmesidir.

Kurt, tilki ve çakal hikayesindeki gibi kendini başkalarıyla kıyaslayıp bir adım öne çıkmak isteyenlerin sonu malum…

Eyüp Eroğlu ile yarışmak, kendini onunla kıyaslamak ya da her türlü tezgâhı seçim öncesinde de açarak yalanlarla milleti kandırmak isteyenler bir kez daha düşünsün. Kaldı ki en iyi siyaset tiyatrocusu olsanız da bunu bu şehirde başaramayacağınızı birileri sizlere anlatmalı.

Ya da en iyisi 31 Mart akşamı millet, bunu size en yalın bir dille anlatır vesselam.