Son günlerde yaşanan bazı gelişmelere baktığımda aklıma Mevlana’nın anlattığı bir hikâye geldi. Sanırım Mesnevi’de yer alıyor bu öykü. Hiçbir yorum yapmadan sizlerle paylaşıyorum o hikâyeyi:

 

Baba ve oğul konuşuyorlarmış. Babası oğluna sormuş, “Senin kaç tane dostun var?” Oğlu cevap vermiş: “Ohooo, yüzlerce...” Babası, oğluna açıklamış: “Bak oğlum” demiş, “insanın bir sürü arkadaşı olabilir ama yüzlerce dostu olamaz. Dost dediğin diğer arkadaşlara benzemez. İnsanın hayatı boyunca ancak bir ya da iki tane dostu olabilir.”

 

Oğlu “Saçma” demiş. “Benim bir sürü dostum var ve hepsi beni sever ve her zaman bana yardıma koşacaklarına eminim.”

 

“Öyle mi” demiş babası? “O zaman gel seninle bir test yapalım.”

 

Adam birkaç tane tavuk kesmiş ve başka birkaç ıvır zıvırla birlikte bir çuvala doldurmuş. Çuvaldan kanlar akıyormuş. “Şimdi git” demiş, “Bu çuvalı arkadaşlarına götür ve onlardan yardım iste. Çuvalı birlikte bir yerlere gömün.”

 

Delikanlı çıkmış yola, bir arkadaşının kapısını çalmış, arkadaşı elindeki kanlı çuvalı görünce çocuğun yüzüne kapıyı kapatmış. Başka arkadaşları bir daha onlarla konuşmamalarını, görüşmemelerini rica etmişler. Çünkü hepsi çuvalın içinde bir ceset olduğunu sanmış. Delikanlının, yüzü allak bullak olmuş bir halde babasına dönmüş ve olanları anlatmış. Babası “İşte senin arkadaşlarının dostluğu bu kadar. Şimdi al bu çuvalı benim dostuma götür.” demiş.

 

Delikanlı tekrar sırtlamış çuvalı, düşmüş yola. Babasının dostu kapıyı açıp, delikanlıyı ter içinde, elinde kanlı bir çuvalla görür görmez etrafa şöyle bir bakmış ve hemen almış içeriye. “Sen Ahmet’in oğlusun değil mi?” demiş? “Evet” demiş çocuk. “Ver elindekini” diyerek çuvalı almış. Arka bahçeye çıkarmış, arka bahçede bir çukur kazıp çuvalı gömmüş. Delikanlıya su ikram etmiş. Bu arada yetmemiş, gömdüğü yer belli olmasın diye sarımsak ekmiş oraya.

 

Delikanlı “ben artık gideyim” demiş. Adam da “babana söyle sarımsak tarlasına gözüm gibi bakıyorum” demiş. Delikanlı gitmiş babasına durumu anlatmış, “Gerçekten senin dostun varmış benim ise sadece sıradan arkadaşlarım…” demiş. “Yooo bitmedi” demiş babası; “Şimdi tekrar git, dostumun kapısını çal ve açar açmaz yüzüne okkalı bir tokat yapıştır.” Çocuk “Olur mu hiç öyle şey!” demiş. Babası “Olur olur, ancak o zaman anlayacaksın dostluğun ne demek olduğunu.” diye cevap vermiş.

 

Delikanlı çaresiz, utana sıkıla tekrar düşmüş yola. Kapıyı çalmış. Babasının dostu kapıya çıkar çıkmaz da “Babamın size iletmek istediği bir şey var” demiş. “Nedir o?” demeye kalmadan delikanlı okkalı bir tokat yapıştırmış babasının dostunun suratına. Üzülmüş bir yandan da, nasıl vurdum diye.

 

Babasının dostu “Benim de babana iletmek istediğim bir şey var... Söyle o babana, biz bir tokada satmayız koskoca sarımsak tarlasını!” diyerek göndermiş delikanlıyı…