Panelde moderatör ve konuşmacıların takdimleriyle, önce moderatör emekli tarih öğretmeni, sevgili Hüseyin Aydın,  peşinden konuşmacı Amasya eski CHP milletvekili Sn Orhan Kayıhan, üçüncü olarak da konuşmacı Sn Naim Babüroğlu çıktılar sahneye.

Çıkmalarıyla sivil ve asker farkı, hemen belli oldu.

Siviller hepimiz gibi özentisiz, gösterişsiz sıradan emekli görüntüsü verirken paşa deyince şahsen ben, sakallı, ahı gitmiş vahı kalmış bir pirifâni beklerken beklentimi altüst eden bir görüntüyle çıktı karşımıza:

Usta terzi elinden çıktığı belli olan koyu renk takım elbise, beyaz gömlek ve kravat ile okullarda öğrendiğimiz,

  “Türk çocukları Türk çocukları

Gözler ileri başlar yukarı” söylemine uygun, sert ve ölçülü adımlarla çakı gibi bir delikanlı çıktı sahneye. Mütenasip vücutla güzel elbise uyum içindeydi.  Böyle paşa mı olurmuş? Ne beli bükülmüş, ne göbeklenmiş ne de gözaltında mor halkalar. Bunda şaşacak ne var, Atamız da genç yaşta paşa olmamış mıydı?

Panelin konusu Atatürk’tü. Atatürk’ü bilmeyen mi var seyirciler arasında? Sami Yaman’ın giriş sınavını hepimizin bildiğimiz, yine de onun ağzından tekrar tekrar dinlemekten zevk aldığımız gibi bildiğimiz Atatürk’ü bir de panelistlerden dinleyelim keyifle diye doldurmuştuk salonu, kadın erkek.

Paşamız da iyi hazırlanmış doğrusu. Belgeleri ve önemli konuları perdeye yansıttığı, ses tonu, jest ve mimiklerini yerli yerinde kullandığı doyurucu konuşmasını tamamladı.

Bu nefis anlatımdan sonra başka konuşmayı dinleyemeyeceğim kararımla salondan ayrılmıştım. Zaten paşayı dinlerken bile göz kapaklarıma zor hâkim olabilmiştim. Göz kapaklarımla yeni bir savaşı daha göze alamadım.

Atatürk ile ilgili unuttuğum bilgileri anımsadım, hiç bilmediklerimi yetkili ağızdan öğrendim. Gönül rahatlığıyla tutabilirim artık evimin yolunu.

Darısı, benzer etkinliklere inşallah…