Birkaç gün önce saat kulesi meydanında iftar daveti verilecek duyurusunu okumuştum. Orada meydan vardı da yoksa ben mi görmemişim diye düşünmüş sonra unutmuştum. Bu gün de Burhan Besler’in hükümet binasının yıkılacağı konulu yazısını okuyunca saat kulesi meydanı, tekrar geldi aklıma.
O güzel ve sağlam bina yıkıldıysa çok yazık olur diyerek ilk otobüsle kendimi söz konusu okulun önünde buldum. İhata duvarı demirlerinin boşluklarının izin verdiği kadar, bakabildim. Hatta o boşluklardan yararlanarak telefonumla bazı resimler almaya da çalıştım. Çünkü ihata duvarlarının üzerine monte edilen reklam panoları, olmuş birer Çin Seddi. Kaldırımdan okul görünmesin diye. Bina yıkılmamış ama bir bayrağın rüzgâr beklediği gibi yıkılmak için iş makineleri bekliyor….
Okulun okulluktan çıktığını gördüm, üzülerek. Bahçe, semtin parasız otoparkı olmuş. Bakımsız çimenlerin üzerinde bir halımsı sergi görünüyor. Belli ki piknik yapılıp her yerde olduğu gibi atıklar da toplanmamış.
Hemen aklıma Bayburtlu Zihni’nin şiiri geldi:
“Vardım ki yurdundan ayağ çekilmiş
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı
Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş
Sakiler meclisten çekmiş ayağı
Zihni dert elinden her zaman ağlar
gördüm ki bağ ağlar bağ u ban ağlar
Sümbüller perişan güller kan ağlar
Şeyda bülbül terk edeli bu bağı