Eski sadrazam, yeni sadrazama görev devrederken kapalı 3 zarf bırakmış, “Başın sıkışırsa birinci zarfı, biraz daha sıkışırsa ikici zarfı, çok sıkışırsa da üçüncü zarfı açarsın!” demiş. Yeni gelen bir süre uğraşmış, didinmiş, işleri düzene koyamamış. Her şey daha kötüye gidince aklına eski sadrazamın kendisine bıraktığı zarflar gelmiş. Birincisini açmış. Mektupta, “Senden öncekileri kötüle!” diye yazılı. Başlamış kötülemeye… Gidene, demediğini bırakmamış ama fayda etmemiş… Bu kez ikinci zarfı açmış: “Etrafını kötüle!”  O da bunu yapmış ve çevresi için demediğini bırakmamış ama yine işler berbat!  Bu sefer “Son çare” diyerek üçüncü zarfı açmış.  Zarftan çıkan küçük pusulada şunlar yazılı: “Sen de üç zarf hazırla!”

Tokat siyasetini izlerken bu hikâye geldi aklıma…

Cumhur İttifakı’nın önderleri Ankara’da uyumlu bir görüntü verirken, ittifakın MHP kanadının lideri Devlet Bahçeli Tayyip Erdoğan’ın “bu son seçimim” sözüne atıfla, “Bunu kabul etmiyoruz. Ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın!” derken, Tokat’ta verilen görüntü hiç de hoş değil. MHP Tokat Milletvekilinin koordinesindeki çalışmalarda gerek adaylarının gerekse de milletvekilinin yaptığı konuşmalar çok dikkat çekici. MHP’nin Tokat Milletvekili “Tokat’a hiçbir şey yapmadılar” mealindeki sözlerinin çok daha ötesine geçerek, Eyüp Eroğlu’nun iyi bir başkanlık örneği sergilemediğini ve belediyeyi yönetemediğini gittiği her yerde iddia ediyor.

Peki, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Cumhur İttifakı’nı yaşatmak için olağanüstü bir çaba sarf ederken, bir milletvekilinin Tokat siyasetinde bu çabayı gölgelediğini hatta zarar verdiğini neden göremiyor acaba? Bu durumda ya Bahçeli görüşlerinde samimi değil ya da gerçekten Tokat’ta olup bitenden haberi yok.

Tokat’ta seçim kazanmak adına her şeyi yapmayı göze aldılar, yalan-yanlış bilgilerle insanları manipüle etmek istediler, gazetecileri tehdit ettiler, darp ettiler, gittikleri ev ziyaretlerinde Eyüp Eroğlu’nun aleyhinde ne kadar gerçek dışı olay varsa onları paylaşmaktan geri durmadılar. Belediye işçilerini markaja aldılar, Eroğlu’nun işe aldığı emekçileri etkilemeye çalıştılar ve gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmayan birçok şeyi Eyüp Eroğlu ile işkillendirerek pozisyon aldılar.

Adaylarına “Yazıcıoğlu Konutlarını biz yaptık” bile dedirten Yücel Bulut, böylesine bir yalanı millete karşı alenen söyletmekle neyi amaçladı bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki o da hikayedeki Sadrazam misali kendinden öncekileri kötülemeye başladı ve şimdi de bunun işe yaramadığını görünce “ikinci zarfı” açtı. İkinci zarfta da sonuç alamayacağı çok belli. Görünen o ki hızla üçüncü zarfı açacak ve kendisi de üç zarf hazırlayıp il başkanlığına bırakarak, 31 Mart akşamı Ankara’ya doğru yol alacak.

Bu arada yalan ve iftira siyaseti de bizi çok yordu. Seviyeden uzak, entelektüel birikimden yoksun her tartışmadan uzak durmaya çalışsak da yorulduk açıkçası. İftiraları ve karalamaları karşısında birkaç yıl önce bir yerde okuduğum ve not aldığım paragraf geldi aklıma. Orada şöyle yazıyordu:

“Hazreti Muhammed Kâbe’ye gittiği için başına işkembe geçirildi. Ama yine de Kâbe’ye gitti. Hazreti Muhammed'e Mekke'de taşlar atıldı. Ama saygınlığına taş değmedi. Atatürk'e Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul basınında 'eşkıya, ahlaksız, Rus uşağı, Bolşevik bozuntusu, İngiliz işbirlikçisi' dediler. Cumhurbaşkanı olduktan sonra yalnız kendisine değil anne babasına söylenmedik iftira bırakmadılar. O iftiralar ve karalamalar Atatürk'ten ne aldı? Yel kayadan ancak toz götürür, kaya dimdik ayaktadır. Söylediklerimiz elbette çarpıtılacak, elbette sözümüzü kesecekler, iftiralar atacaklar. Asya'da bir söz vardır: 'Bin kılıç darbesinden korkan imparatoru atından alaşağı edemez.' Demirden korkan trene binmesin. Eğer bindiyse de insin!”

MHP Tokat Milletvekili Yücel Bulut merkezli yalan ve iftira siyaseti karşısında “Eyüp sabrı” taşıdığımızı elbette biliyorum. Lakin bu öyle bir sabır ki taşıyanı çok ama çok yıpratıyor. Ucunda ferahlık olduğunu bilmesek dayanılacak gibi de değil. Tekrar etmekte fayda var: Trendeyiz, demirden korkmuyor, iftiralarından çekinmiyoruz.