Sevgili Üniversiteli dostum,

Geçtiğimiz hafta yaşadığım bazı olaylar sonrası sana bir mektup yazmaya karar verdim. Her yaşanmışlık olumlu ya da olumsuz olsun, bana  ders verdiyse mutlaka o olay  faydalı olmuştur. Edebiyle ünlü alime sormuşlar “bu edebi kimden öğrendin?”  “edepsizden” demiş. Yani olumsuzluklarda bizlere daha olumlu  olmamız konusunda ders veren, uyaran ve “her önüne gelenle iletişim kurmak istersek sonunda üzülen biz olacağız” dersini çıkarmamıza sebep oldu.  Her zaman söylediğimiz gibi  “değerini anlamayana sen de değer verme  ve  şımarmasına vesile olacak davranışlarda bulunma”.  Bu dersten senin de pay alman için, seninle bu mektup aracılığı ile paylaşayım dedim. Umarım seninle beraber, sana yazdığım bu mektup sayesinde ders alanlarda olur.

Sevgili Üniversiteli dostum,

“sana gelmeyene senin gitmen büyüklüktür” veya  “bize gelmeyene biz gidelim” sloganları içinde bir ömür geçirmiş insan olarak yaşına , başına ve  nerede yaşadığına bakmadan çok zaman sevdiklerimi  yaşadıkları yerlerde sürpriz yaparak ziyaret ederim. Hatta bunun için 1200 km yol gittiğim zamanlar oldu. Buna alışan insanlar hep onları ziyaret etmemi beklerler artık. Gitmediğimizde sitem  ederler. Halbuki bu  ziyaret bir,  iki en fazla üç olur. Bakarsın gelen yok sende gitmezsin. Eğer karşındaki sitem ederse  etsin. Açık sözlülükle  açıkça sözü ile olmasa da  davranışı ile “seni ziyarete değer görmüyorum” diyen adama  ziyaret artık hem ona hem sana zarar verir çünkü. İmkanı olmadığından gelemeyene  tabii ki hoşgörümüz bol. Sözüm imkanı olup da tembelliğinden ya da değer vermediğinden gelemeyene.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Tutarlı olan insan  “O beni ziyaret etmiş, en kısa zamanda bende onu ziyaret edeyim” der. Bunu hayatına geçirir. Değer veren insana  daha çok değer vermeye bakar. Bu da O’nun hem hayatta başarılı olmasına destek olan tutum olur hem de “ değer verene değer veren insan” olarak tanınmasına ve bu da  hem sosyal çevresinin hem iş hayatının sağlam temellere oturmasına destek olan  “güzellik tuğlaları” olur. Bilmem anladın mı?

Sevgili Üniversiteli dostum,

Bir insan sık sık “seni ziyarete geleceğim” diyor ve bir defa olsun  ziyarete gelmiyorsa  artık o insan ile iletişimde olmanın manası olmadığı gibi, hiçbir şey olmamış gibi, muhatabımız özür de dilemiyorsa artık onunla iletişim kurmak için çaba harcamak kendimizi inkar etmek olur.

Sevgili Üniversiteli dostum,

İşte  böyle  “geleceğim” deyip de gelmeyenler o kadar arttı ki artık insanın kimseyi ziyaret edesi gelmiyor. İnsan evinden alışveriş harici çıkası gelmiyor. Çünkü bu  tür insanlar seni yolda görseler “gelecektim de şu mani çıktı, bu mani çıktı” diyerek gene yalan bombardımanına tutar oldular. Sanki yalanlarını  şeker yer gibi yiyeceğiz.! Fazla şeker yemek de aslında zararlı ya... Lafın etkisini bilmeyen insan ile yolda karşılaşmak bize zararlı. Yüzü olmayan insanlar zaten  seni görünce kaldırım değiştirirler. Seni önemsemiyor görünürler ama   davranışları ile “ seni o kadar önemsiyorum ki , seni sana görünmeye yüzüm yok, o yüzden kaldırım değiştiriyorum” derler davranışları ile.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Genelde kitap okumayan, okuduğu zamanda sadece  “okuyor” desinler havasında, ya da “zaman geçsin” havasında olanlar,  gerçekten de  hele yaş ilerledikçe konuşmalarında mantık bulunmuyor çoğu zaman ve hep  kırık plak gibi tekrarlıyorlar. Bu da onunla muhatap olan  insanın sıkıntı yaşamasına sebep oluyor.  Bunu yapanlar aynı çatı altında olduğunda sıkıntı artıyor, gençlerde ne yazık ki kendilerine güzel şeyler öğretenleri değil, böyle insanların  palavralarını dinlemeye bayılıyorlar.  Gelişimlerinde ilerleme olmayınca da suçlayacak kişi ve nesne arıyorlar. Kendilerine bakmayı, kendilerini sorgulamayı akıl edemiyor ne yazık ki gençler. Hepsi böyle değil ama çoğunlukla rastladıklarımız , gözlemlediklerimiz bu yönde davranıyor.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Mektubumuzun başında ne dedik” açık sözlü olmak”  Biz de işte düşüncelerimizi açık sözlülükle  sana mektup yazarak anlatıyoruz. Niye? Kendini bu mektubu okuduktan sonra sorgula da  yanlışlarını bizzat kendin tespit ederek daha  düzgün  olması için çaba  harca. Bilmediğin yerleri çevrende akil insanlara sorarak öğren. Öğrenmekle de kalmayarak  öğret ve hayata  da uygulamaya bak ki, bu mektubun sana bir faydası olsun.

Sevgili Üniversiteli dostum,

“Açık sözlü” olmak ila kısa vadede zararlı çıksam da uzun vadede her zaman karlı çıktım ve  bu kar maddi açıdan olmadı tabii ki. Hep  manevi açıdan oldu. “Açık sözlü olma” nın faydasını her zaman da görüyorum. Anlayan anlıyor . Başta sana olmak üzere de “açık sözlü olma” yı  tavsiye ederim.

Sevgili Üniversiteli dostum,

İşte  bu ziyaretimize ziyaretle karşılık vermeyen “tutarsız” insanlardan  yavaş yavaş uzaklaşıyorum. Onlar belki kısa vadede  “birini aldatmanın” keyfini yaşıyorlar ama uzun vadede “bir dost kaybetmenin” bilincine eremiyorlar.  Tabii biz uzak kalınca da  “ burnu havada” olacağız. Herkesin burnu havadadır oysa ki burnu yerde insan var mıdır hayatta?

Sevgili Üniversiteli dostum,

İnsanlar başkalarının hatalarını ararken kendi hatalarını görmediklerinden veya görmek işlerine gelmediğinden kaybederler.  Bazı insanlar var ki, hatasını aramak istediği insanların  bugünlerinde hata bulamazlarsa “çocukluk hataları” veya  “gençlik hataları” nı ararlar ki, gençlikte ve çocuklukta en büyük hataları yaparız. Sen başkasının hatasını aradıkça başkaları senin daha çok hatanı ararsa da,  senin sesini çıkarmaya hakkın olamaz. Bunu iyi bilmek lazım.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Tembelliğinden dolayı ziyaret etmek istedikleri insanları “uzak” diyerek ziyaret etmeyen çok insan tanıyorum. Bunu yüzlerine söylediğimiz zaman susarlar ama, işlerine gelince yemek içmek olduğu zaman  daha uzak mesafelere  koşarak giderler. Uzun vadede fayda sağlayacak “öğrenme “ işine  kısa vadede  midesini doyurma işini tercih ederler.  Sonra da  “neden gelişmedikleri” konusunda  suçlayacak yer ararlar. Sen bunlardan olma, “ilim çinde bile olsa alınız “diyen bir  peygamberin ümmeti olarak bireysel inisiyatifini kullanarak nerede  öğrenecek insana varsa tembelliğe düşmeden ziyaret ederek öğren ki, hayatın “bilgece”  ve rahat geçsin.

   Bu günlük, bu mektupluk bu kadar.. Anlayan anladı mı acaba?