Sevgili dostum,

Yaşadığı zamanda “etkin hatip”olarak tanınan  bir isme  nasıl etkili hatip olduğunu sordukları zaman şöyle demiş: ” Konuşmaya başlamadan önce şu dört şeyi kendime sorar ondan sonra konuşmaya başlarım.Bunlar:

1.Söylediklerimin gereği var mı ?

2.Söylediklerim iyi bir filkir ve şefkat içeriyor mu?

3.Söylediklerim ile birini incitir miyim?

4.Söylediklerim sessizliği bozacak kadar değerli mi?

Sevgili dostum,

Bu sözler bana  Sokrates’in bundan 2000 yıl önce şu testini hatırlattı:

Bir gün bir tanıdığı büyük filozof Sokrates’e rastladı ve dedi ki, “Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?”

“Bir dakika bekle” diye cevap verdi Sokrates. “Bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna ‘Üçlü Filtre Testi’ deniyor…”

“Üçlü Filtre?”

“Doğru,” diye devam etti Sokrates. “Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir.

 

Birinci filtre ‘Gerçek Filtresi’: Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçeği yansıttığından emin misin?”

“Hayır,” dedi bir süre duraklayan adam… “Aslında bunu sadece duydum ve…”

“Tamam,” dedi Sokrates. “Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun.

Şimdi ikinci filtreyi deneyelim; ‘İyilik Filtresi’. Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi bir şey mi?”

“Hayır, tam tersi…”

“Öyleyse,” diye devam etti Sokrates. “Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı.

‘İşe Yararlılık Filtresi’. Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?”

“Hayır, gerçekten pek işine yaramayabilir…”

“İyi,” dedi Sokrates derin bir nefesin ardından. “Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar, faydalı bir şey de değilse bana niye söyleyesin ki?”

Sevgili dostum,

“Etkili konuşma” yaptığını zanneden günümüzde çok insan ne yazık ki bu hikayeleri ya bilmeden ya da  bildiği halde  bilmemezden gelerek kelimelerin kafasını gözünü yararak ve  mutabını kırıp dökerek ve  hakaret ederek konuşmaktadırlar. Buna tepki gösterdiğimiz zaman da  “samimiyetten yapıyoruz” ya da “ şaka yapıyoruz “ gibi temelsiz ve seviyesiz  cevaplar vermektedirler. Bu  iki kıssa sanırım biraz  olsun  çok konuşmayı etkili konuşma zannedenlere biraz ders verir.

Sevgili dostum,

Kouşmak kolaydır ama iz bırakan etkili konuşma yapmak zordur. Zor biraz emek ister ama kolay olanı herkes yapar. Kahvedeki  masada, dedikodu yapmak ile Üniversitede konuşma yapmak aynı olmasa gerekir. Üniversiteye de her konuşanı davet etmezler herhalde. Tabii ki, konuşma yapmaya daveti almayan alanı kıskanır. Kıskanmak eline  ne verirse.

Sevgili dostum,

“Etkin hatip” olmak zor değil ama çok büyük çaba ve yıllarca sürecek uygulamalı bir eğitim gerektirir. Dinleyeceğin her seminer, okuyacağın her kitap, faydalanacağın bu konudaki her sohbet,  bu konuda eğitim verenler ile yapacağın bir yemek ve çay muhabbeti bile sana çok şey katar. Bunun için da çok para veya maliyet gerekmez. Araştırmak, bu sohbeti severek yapanlar ile iletişimi etkili hale getirmek bile yeterli.

Sevgili dostum,

“Etkin hitabet” sobet ettiğin insanların hitabetini  fark ederek onları ziyaret ederek, onların olduğu ortamlarda bulunarak da olur. Sanırım bu konuda gönüllü çok insan vardır ama insanlar faydalanacak insan beğenmediği için fark edemezler çok zaman. Fark etmek  çok çaba da gerektirmez biraz gözlem yapmak ve  gözlem yapma yeteneğini geliştirmek yeter sanırım.

Sevgili dostum,

Okumak da  etkin hatip olmaya büyülk destek olur. Çok okumakla konuşma yeteneğinin gelişeceğine çok kişi inanmaz ama ben inanarak okur ve faydasını da görürüm ama  en yakınımızdaki insan bile çok zamana bunu göremiyor. Her zmaan derim ya “ görmek istemeyen kadar kör, duymak istemeyen kadar sağır, anlamak istemeyen kadar aptal olamaz  insanlar”

Sevgili dostum,

Bu konuda ne kadar yazsak da okuyup anlamak istemeyene boş. Yukarda iki kıssa  insana büyük şey kadar  anlaşıldığı zmaan, okumak anlamak istemeyene “hitabetle alakalı kitabın var mı ?” diye sorduğunda 10-20 kitap  önüne koysan da “ bunları kim okuyacak?” diye dudak büker. İçindeki bilgnin faydasına inanmayana ne  edelim. Biz okuyalım ve bu iki kıssaden 100  hisse çıkaralım. Biz gelişmeye bakalım. Bak bu mektubu sana yazdığımda da geliştiğimi  hissettim biraz. “Damlaya damlaya   göl olur, damlacıktan sel olur” ata sözünü hatırlayarak.

Başka mektuplarda buluşmak üzere....