İktidar ve muhalefet partilerinin önceleri aynı konuyu paylaştıkları, özen gösterdikleri, kendi çıkarlarının da önünde kabul ettikleri müşterekleri olurdu.

Son yıllarda müşterek kabul edilen konu olmadığı gibi koltuk makam uğruna nice güzel değerlerin yok edildiği görülmektedir. Kendi gibi düşünmeyeni yok etmek kolay geldi.

Ne derlerdi eski siyasetçiler, “okula, kışlaya, camiye siyaset asla sokulmasın.” Ne kadar önemli hassas bir uzlaşıydı.

Şimdiye geldiğimizde daha camiden ayrılmadan kapısında siyasetin daniskasını yapıyoruz, muhaliflerimize her türlü iftirayı, karalamayı rahatça yapar hale geldik. Allah korkusunu kaybettik koltuk, çıkar uğruna…

Okullarımız, üniversitelerimiz, başta atanan rektörleri olmak üzere siyasetin malzemesi gibi kullanılmakta.

Seçim kaybetmiş ne kadarı varsa Rektörlük uygun görülmekte. Üniversiteler siyasetin oyuncağı yapılmakta.

Eski siyasetçilerimizin o dönemler hiç gündeminde olmayan konuların en önemlisi, yargının ve hukukun da siyasete alet edilmemesiydi. Hukuka güven vardı.

Aynı değerlendirmeyi bugün maalesef yapamıyoruz. Yargı siyasi otoritenin tamamen kontrolünde.

Yönetenlerin hoşuna gitmeyen kararları veren değerli hakimlerimiz sürgün cezası çekmekteler.

Dün Erzurum’da Adliyeye suç duyurusunda yolsuzluk ve usulsüzlüklerle ilgili giden heyetin dilekçeyi verecek bir savcı bulamaması, dilekçenin adli mercilerce teslim alınmayışını, yargının getirildiği konumu üzüntüyle izliyoruz. Çirkinlikten de kötü.

Anasının ak sütü gibi helal bir şekilde İstanbul B.Ş.B. Başkanlığını kazanan Ekrem İmamoğlu’nun seçimini haksız, hukuksuz bir şekilde iptal edenler, ettirenler…

Bir önceki seçimde zarfların çift mühürlü olması yasal zorunlulukken, mühürsüz zarflardaki oyların da kabulüne karar verenler dünya adalet tarihine utanç vesikası kararları olarak geçecektir.

Adalet herkese gereklidir.

Bugün Adaleti bu hale düşürenlere de aynı adalet gereğini yapar.

Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.

Sevgi ve saygılarımla…