Yakın geçmişte devletimizin,dumuzun vatansever komutanlarına, subaylarına birilerinin çıkarları için çeşitli kumpaslar kurulmuştu.

Kumpaslar öylesine ustalıkla kurulmuştu ki iktidar sahipleri kumpaslara desteklerini her fırsatta açıklamışlardı.

Kumpasların savcısı Zekeriya Öz'e de zırhlı makam aracı bile tahsis edilebilmişti.

O zaman ki kılıf "YARGININ İŞİ BİZ KARIŞMAYIZ" şeklinde örtülü destekler verilmişti.

Suçsuz, günahsız nice vatan evladı iftiralarla, kumpaslarla, gizli tanık rezaletleriyle mahkum edilmişler yıllarca cezaevlerinde yatmışlardı. Ölenler, hastalananlar, geleceği karartılanlar olmuştu. Bunların hiçbiri unutulmadı.

Bu tarihi gerçeği hatırladıktan sonra gelelim günümüz gündemine...

İBB Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu geçen seneki İstanbul'un fethi törenleri kapsamında, Fatih Sultan Mehmet Han'ın türbesini ziyaret için ara bir yoldan yürürken ellerini arkadan bağlamış. Fotoğrafı çekilmiş ve bir yıl sonra savcılığa suç duyurusunda bulunulmuş. Savcı bey de işe sarılmış, İçişleri bakanlığından soruşturma izni istemiş. Bu ülkemize yakışmayan bir gelişmedir.

İmamoğlu türbede değil, türbenin kapısında bile değilken, yoldaki yürüme şekline soruşturma talebi hukuksuz, adaletsiz, keyfilik taşıyan bir durumdur. Önceki kumpaslara benzetilmektir.

Birkaç ay önce bu ülkede yargı reformu, insan hakları reformu açıklandı ya reformlar bu uygulamaları mı gerektiriyor?

Nerede hukuk, nerede insan hakları?

Bu kumpaslara, engellemelere hevesliler, boşuna çırpınıyorsunuz.

İmamoğlu 23 Haziran'da rakiplerine 806 bin fark atmıştı. İstanbullu İmamoğlu'nu sevmişti. Şimdi Türkiye İmamoğlu'nu seviyor, destekliyor. Bütün engellemeler beyhude çabalardır. İmamoğlu geliykorkusu öyle anlaşılıyki uykuları kaçırıyor. Bu kumpaslara tevessül edenler kendilerinden önceki kumpasçıların akıbetinden ders çıkarmalı.

İmamoğlu'na yapılan haksızlıklar, kendisine milletin sevgisi olarak dönüyor.

Gerçeği bir gün herkes kabullenecek. Çünkü millet istiyor.

Sevgi ve saygılarımla...