Sevgili üniversiteli dostum,

Son zamanlarda sosyal medyada ve hayatta “O şanslı insan” deyimlerini sık görür olduk. Başarısız insanların başarılı insanlara yakıştırması olarak görüyorum. “O şanslı” sözünü. Her başarıda damla damla dökülen alın ve akıl teri vardır çünkü. Kurnaz insanlar başarılı insanları başarısız, kendilerini başarılı göstermeyi severler. Onlarınki şans kendilerininki azimdir. Bu tarih boyunca böyle olmuştur. Halbuki başarılı insanlar “Sen de başarılısın ben de başarılıyım” derler. Çünkü başarıyı gerçekten görürler. Eşitliğe önem verirler. Kendilerini başkaları ile kıyaslamaz, kendileri ile kıyaslar ve kendileri ve zamanla mücadele ederler.

Sevgili üniversiteli dostum,

Her insan farklılıkları kabullenemez. Sen farklısın ben farklıyım. Bu farklılıklar üstünlük taslamamız için veya küçümsemek için değil, el ele birbirimizi güçlendirerek gelişmemiz için vardır. “Senin benden ve diğer insanlardan farkın ne?” diye sormazlar ve bu farkı görmeye gayret ederler.

Sevgili üniversiteli dostum,

Ben Üniversite okurken de bazı arkadaşlarım “senin başkalarından farkın ne?“ diye sorarlardı. Halbuki kendisi de herkesten farklıydı ve bu farklılığı göremeyerek bana soruyordu. Sen de herkesten farklısın, öğrenmeye açık, öğrenecek insanları arayıp bularak onlardan faydalanan insansın. Her Üniversiteli bunu yapmıyor işte. Yapanlar da farklı oluyor ama ondaki farkı göremeyen sana “o şanslı” der. Bakış farkı işte.

Sevgili üniversiteli kardeşim,

İnsanların senden faydalanması için seni gerçekten dinlerseler konuş. Bakarsın ki insanlar seni dinlemiyor ve senin kendini büyük gördüğünü iddia ediyor, o zaman mesafeli olmak en güzelidir. Derslerinle ilgilenmek, senin başarını küçümseyerek seni sevdiğini iddia edenle zaman harcaman beyhudedir. Anlamak istemeyene en etkili hitap ile hitap etsen de binlerce kere anlatsan da beyhude.

Sevgili dostum,

Sen de dikkat ettiysen, derslerinde başarılı olduğunda bütünlemeye kalmadan dersi geçtiğinde, yüksek not aldığında sana da “şanslı adamsın” diyen çok olmuştur. Sen de bunlara “teşekkür ederim, çalışanın şans her zaman kapısını çalar” dersin. Bu nezaketi de anlamayarak “ben yağ çekmem sen neysen O’sun, şanslısın, bendeki şansa bak” dediyse hemen mesafeli olmak lazım. Eleştiri başka kıskanarak öfke saçmak başka şey. Bunun farkını da bilmeyene ne edeceğiz?

Sevgili üniversiteli dostum,

Üniversite hayatın boyunca şanslı olduğunu söyleyen çok adam göreceksin. “Nasılsın” diyenlere, “her zaman iyiyim” dediğim  zaman bana “hayat sana güzel” derler. Bakmasını bilirsen hayat herkese güzel. Çalışana ve mutlu bahtiyar olmasını bilene, az ile yetinene, çoğu elde etmek için çabalayan ama az ile de yetinmeyi bilene her zaman hayat gülümser. Hayatımızı değiştirmek gerekmez, hayata bakışımızı değiştirsek bile yeter bize.

Sevgili üniversiteli dostum,

Meşhurdur “selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar” der Ziya paşa. “Selam verdim borçlu çıktım” derler. Ben de selam verdiğim insanların hemen para istediğine veya selam verdiklerimin benim hakkımda “acaba ne isteyecek?” diye düşünene ve “selam verdi gene bana tepeden mi bakacak? Ben hemen şunu eleştiri yağmuruna boğayım” diye düşünenlere çok rastladım ve halen de rastlamaktayım. Tabii ki eleştirileceğiz ama başarılarımızı küçümseyerek veya bizim kendimizi büyük gördüğümüzü iddia ederek değil. Herkesin bilgisi ve tecrübesi değerlidir ve herkes faydalı olmak ister. Tabii cimrilik eden, mal ve bilgisini paylaşmak istemeyen de vardır. Onlara da saygılı olmak lazım. Paylaşmak gönül zenginliği ile alakalı şey. Gönlü çorak kalmış insandan takdir de bekleyemezsin, güzel eleştiri de. Eleştirmek ve yapıcı eleştiride bulunmak da hüner işidir, çünkü her yiğidin harcı değildir. Farklılıkları göremeyip senin ne farkın var benden?” diyen adama biz ne diyelim? Halbuki yeryüzünde milyarlarca farklı insan var.

Sevgili üniversiteli dostum,

Sen de üniversite hayatının daha dolu geçmesini istiyorsan yapıcı eleştirenin değerini anlayarak insanlardan daha çok faydalanmaya, yıkıcı eleştiride bulunan ve seni kendi ile kıyaslayan insanlar ile mesafeni korumaya bakarsan hem üniversite yaşamında hem de hayat üniversitesinde başarıyı yakalarsın ve şans derler buna da tabii. Kimsenin davetine bakmadan ve faydalanacağına inandığın herkesi her fırsatta ziyaret ederek öğreneceğin soruları sorarak öğrenmeye bak. “O bilmiyor” zannettiğim insanlardan önyargımı yıktığımda çok şey öğrendiğim olmuştur. Senin de beni sık sık ziyaret etmen benim özgüvenimi artırmama ve sana daha faydalı olmak için çaba harcamama vesile oluyor. Ben de senden faydalanıyorum. İki dost yaşa başa bakmadan bir araya gelip bilmediklerini sorarak öğrenirse “öğrenmeyi öğrenen” muhteşem dostluklar böyle oluşuyor işte.

Sevgili üniversiteli dostum,

Sana bu mektubu yazarken şöyle bir yazıya rastladım. Bu yazıya renk katmak için araştırırken “Hazırlıkla fırsatın bir araya gelmesi ile bizim ŞANS dediğimiz çocuğu doğurdu” (Antony Robbins) Yani başarı için çalışacaksın ve hazırlanacaksın ve fırsatları da değerlendirerek onlar ile dostluk, öğrenme ilişkisi kuracaksın ki “öğrenen üniversiteli” olmanın hazzını daha iyi yaşayacaksın.

Sevgili üniversiteli dostum,

Bak sana mektup yazarken “şans” dedik ve nerelere geldik? Aslında sen bu yazıyı okurken de şanslısın değil mi? Ben bu mektubu sana yazarken de benim mektubumu okuyacak bir üniversiteliye faydalı oldum. Aslında bu şans değil, dinlemeyi ve okumayı bilene bir fırsat ve hazırlık. Sence değil mi?

Sevgili üniversiteli dostum,

Kimi senin gibi okuyarak bana ilham verir faydalı olur kimi de karşıma dikilerek ya da arkamızdan konuşarak “o ne biliyor ki benden daha fazla?” diyerek davetine icabet etmez. Kendisi ile bizi kıyaslar. Onlara da ceketimizin düğmesini ilikleyerek sonsuz saygı duymamız lazım. Bizi uyardıkları için. Bizi uyaranlar da bizim için şans aslında.

Mektubumuza ayırdığımız zaman ve yer de doldu ve biz başka mektuplarda buluşmak üzere sana sevgilerimizi ve saygılarımızı, öğrenme azmine takdirlerimizi sunalım.