Ülkemizi 2020 yılı mart ayının 11'inde etkilemeye başlayan korona virüs, bütün dünyayı kasıp kavurdu. Bu bir afetti. Aşısı uzun süre bulunamadığı için de milyonlar canından oldu. İş hayatları, sosyal hayatlar adeta mahkumiyet yaşadı. Ekonomiler felç oldu. Bizim gibi ekonomisi pandemi öncesinde kötü durumda olan ülkeler daha ağır bedeller ödedi. Bu bedel ödemeler daha ne kadar sürecek kimse bilmiyor.

Geçen süre içerisinde gecesini gündüzüne katan, çocuklarına, ailesine hasret kalan, canınıtaya koyarak tedavi etme görevini yerine getiren sağlık çalışanlarına ne kadar teşekkür etsek azdır. Onlar birere kahramandır. Vefat edenler ise milletimizin kalbinde şehittir.

Kuru alkışla sağlık çalışanlarımızı memnun edeceklerini zannedenler, çeşitli vaatlerde bulunup yerine getirmeyenler, görevlerini yerine getirmemişlerdir.

Pandemi her tarafı sardığında gerekli önlemleri zamanında almayanlar, İran'da insanlar can kaybederken havayolları dahil hiçbir karantina uygulaması yapmayanlar ya da tedbir almayanlar, hastalığı bile bile umre ziyaretine izin verenler, dönüşlerde karantina uygulamayanlar; canından olmuş, açıklamalara göre elli bin insanımızın kaybından bir parça da olsa sorumluluk duyarlar mı? Bilemem...

Bugün üç-beş dolar gelecek diye Rusya dahil Avrupa ülkelerine karantinasız giriş izni verilmesi bile ihmal zincirinin parçasıdır.

Suriyeli elini kolunu sallayarak girer, Afganlı İran sınırında rahatça girer daha nice ülke insanı rahatça girebilir. Fakat biz bir vatandaşımızı Gürcistan sınırından ülkeye sokamayız.

Zaman zaman sunulanların gerçekleri yansıtmadığı da görülmüştür.

Her şey tozpembe gösterilmiş ne hazindir ki günlük vaka sayıları altmış binleri bulmuştur.

Aşılama devam ediyor. Bir kısım yanlış düşünce taşıyanlar aşıya karşı çıkıyor. Aşının en önemli çarelerden olduğu uzmanlarınca açıklanıyor.

Aşıyı olan, maskeyi mesafeyi bırakıyor. Normal hayat yaşanır oluyor. Günlük verilerde on bir bin sayısının geçildiği, vefat sayısının da günlük altmışları bulduğu gerçeğitada duruyor.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen tatil yerleri teşvik ediliyor. Hastalık rahatça bulaşma imkanı buluyor. Kurban Bayramı sonrasında daha kötü sonuçlar çıkacağı ile ilgili uzmanlar sürekli ikaz da bulunuyor. Fakat dinleyen yok.

Bu ülkeyi 'Yeter ki turizm canlansın, üç-beş dolar gelsin' mantığına ihtiyaç duyar hale getirenler defalarca düşünmeli.

İş yerlerinin girişlerinde 'maskesiz girilmez, maske-mesafe-hijyen' yazıyor, yazıyama bu uyarıları yazanlar başta bu kurallara uymuyor. Kimse de niye uymuyorsunuz diye sormuyor. Konuşarak, her gün açıklama yaparak bu sorun çözülmüyki. Uygulama-icraat ve inandırıcılık gerekli. Güven en büyük eksiklik.

1 Temmuz sonrasında raflarda fiyatlar en az yüzde elli zamlandı. Niçin?

Kim ne yaparsa yapsın insanlarımız maske-mesafe-hijyen kuralına sıkı sıkıya uymalı, kalabalıktamlardan uzak durmalı.

Bakın Avrupa ülkelerinin çoğu yeni önlemler arayışında. Herkes kendi canını korumak mecburiyetindedir. Saldım çayıra, Mevla'm kayıra... Böyle bir hayat da yaşam da yok...

Sevgi ve saygılarımla...