“Ben Gönen de doğdum” adlı kitabında Ömer Seyfettin’in Hayatını anlatan Edebiyatçı-Yazar SALİM NİZAM:” Bu romanı Ömer Seyfettin’in doğduğu şehirde doğmuş ve yaşamış bir yazar olarak kaleme almak ona karşı duyduğum vefa borcumun gereğidir”

 

Ömer Seyfettin’in doğduğu Gönen ‘de doğup büyüyen ve halen orada Edebiyat Öğretmenliği yapan Salim Nizam 4 yıl çabalayarak 400 sayfalık bir Ömer Seyfettin biyografisi yazdı. Biz de onunla sizler için söyleşi yaptık.

 

TURAN YALÇIN-Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

SALİM NİZAM- 1970 yılında Gönen’de doğdum. Şu an Gönen’de Mirciler Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği yapıyorum. Edebiyatla yakından ilgiliyim; şiir, hikâye, roman ve tiyatro yazmaktayım. Evli ve iki çocuk babasıyım. Tek hayalim dünya yazarı olmak.

TURAN YALÇIN- -Edebiyata ilginiz nereden geliyor,  yazmaya başlama hikâyenizi anlatır mısınız?

SALİM NİZAM-Edebiyata ilgim ortaokul yıllarında başladı. Türkçe öğretmenim Ahmet Muhip Dranas’ın Fahriye Abla şiirini okurdu. O şiirden çok etkilendim ve o günden sonra ilk şiirlerimi yazmaya başladım. Lise yıllarında ilk hikâyelerimi yazdım. Üniversite yıllarımda ilk romanım Sisli Göl’ü yazdım. Akademik anlamdaki başarım, 2006 yılında Köy Saatçisi adlı hikâyemle kazandığım Ömer Seyfettin Hikâye yarışması birinciliğimden sonra oldu. Çünkü o günden sonra gerek TRT’de gerek ulusal basında Gönen’in Yeni Ömer Seyfettin’i olarak tanıtılmaya başladım.

TURAN YALÇIN--İlk kitabınızı nasıl çıkardınız?

SALİM NİZAM- 2006 yılından sonra peş peşe ödüller gelemeye başladı. Ömer Seyfettin Hikâye Yarışması birinciliğimden sonra 2010 Yılı Avrupa Kültür Başkenti İstanbul’dan Minyatür İstanbul adlı hikâyeme ve hemen ardından Leylekli Konak adlı hikâyemle Çorum Mahmut Tunaboylu Öykü Yarışması birinciliklerim geldi. Biraz sabırsız kişiliğim vardı, ödül almak yayınevleri için çok önemli bir kavramdı ama ben bekleyemedim parayı basıp 2011 yılında Cinius Yayınlarından Sisli Göl’ü çıkardım.

TURAN YALÇIN-Yazmak mı daha kolay yoksa yayınlamak mı?

SALİM NİZAM- Yazmak yetenek işidir. Aslında herkes nitelikli eser yazamaz ve yazar olamaz. Kaliteli bir eser meydana getirmek bir ipekböceğinin kozasını örmesi gibidir, uzun çaba ve zaman alır. Yazmak ne kadar zorsa kitap bastırmak da o kadar zordur. Para verip kitap bastırabilirsin, Türkiye’de bu tür yayınevleri mevcut ancak bu kitapları edebi çevrelerde yer bulması kolay değildir. Herkes bir şeyler yazıyor. Şiir yazmamış, öykü denememiş, birden roman yazıp ünlü olmak istiyorlar. Whattpad yazarları da böyle: Bazı ticari yayınevleri onları destekliyorlar, ancak saman alevi gibi parlayıp sönüyorlar, edebiyat sahasında tutunmaları çok zor. Kalıcı olan yine nitelikli eserler oluyor. Büyük yayınevleri de zaten nitelikli eserleri ve ödüllü yazarların eserlerini basıyor. Zaten öyle olması da gerekir, iyi olanların edebiyat sahasında kalması için.

TURAN YALÇIN--"Ben Gönen’de Doğdum" kitabınızdan bahseder misiniz?  Ömer Seyfettin ile aynı yerde doğmak nasıl bir duygu?

            SALİM NİZAM- Bu romanı Ömer Seyfettin’in doğduğu şehirde doğmuş ve yaşamış bir yazar olarak kaleme almak ona karşı duyduğum vefa borcumun gereğidir. O , Ant adlı hikayesinde “Ben Gönen’de Doğdum.” diyerek Gönen’in adını tüm dünyaya duyurdu. İşte ben de onun izinden yürüyen bir yazar olarak Gönen’de doğduğum için gurur duyuyorum.

TURAN  YALÇIN-Yazarken hangi kaynaklardan beslenirsiniz?

            SALİM NİZAM- Öncelikle yazmadan önce Türk edebiyatının ve Dünya edebiyatının duayen isimlerini okumak gerekir. Ben Rus edebiyatını çok severim. Kırgız edebiyatından Cengiz Aytmatov’un doğa gözlemlerine bayılırım. Yaşar Kemal’in halk kültürünü romanlarına işlemesi bana da ilham verir. Bir eseri yazmadan önce geniş araştırmalar yaparım: Bu bir tarih kitabı, bilimsel makale ya da roman olabilir. Ömer Seyfettin romanı için okumadığım kaynak kalmadı mesela.

TURAN YALÇIN-Zile den ödül aldınız nasıl bir duyguydu?

SALİM NİZAM- Zile’den 2008 Mustafa Necati Sepetçioğlu Öykü Yarışmasında Bandırma Yanıyor adlı hikâyemle bir ödül aldım. Zile’ye geldiğimde ekim ayıydı ve beni çocukluğuma götüren Zile panayırı vardı. Zile’yi ve insanını çok sevdim. Zile eski Bursa’ya çok benziyordu ve Anadolu’nun zengin kültürel motiflerini gösteren geniş bir sahneydi.

TURAN YALÇIN- Yazmak size maddi- manevi neler kattı?

SALİM NİZAM-Aslında yazmak bir gönül işi ve benim için bir tutkudur. Anadolu’dan aldığım otuza yakın ödülle, Anadolu’yu ve insanını yakından tanıma fırsatı yakaladım. Benim asıl mesleğim öğretmenlik, ekmeğimi bu meslekten kazanıyorum. Yazarlık bir meslek değildir. Bana maddi anlamda bugüne kadar bir katkısı olmadı ancak manevi anlamda yazarlık yolunda kendimi gerçekleştirmemi sağladı. Artık edebi çevrelerce tanınan ulusal bir yazarım.

TURAN YALÇIN-Okumayı öğrencilerinize sevdirmek için ne yapıyorsunuz?

SALİM NİZAM- Okumayı öğrencilerime sevdirmek için öncelikle Türk ve Dünya edebiyatından önemli eserleri onlara okutuyorum. Ömer Seyfetttin’in Ant, İlk Namaz, kaşağı, Falaka hikâyeleri kadar Gogol’un Palto’sunu, Burun’unu okutuyorum onlara.

TURAN YALÇIN- -Baska ne anlatacaksınız?

SALİM NİZAM- Yazmak isteyenler öncelikle çok okuyup birikim sağlasınlar. Evdeki kitaplıklarını doldursunlar. Kova dolmadan taşmaz. Ben hayallerimin peşinde koştum, çok az uyudum ve sürekli okudum. Bir romanım matbaadayken diğer romanıma başladım. Boş durmak bana göre değil. Şu an yazdığım eserlerle Türk edebiyatına girdim ve bundan sonra çıkacak gerçeküstü romanımla Dünya yazarı olacağıma inanıyorum.