Yıllardır bu şehre hizmet eden kişilerin isimlerinin yaşatılmasını ve yeni kuşaklara anlatılmasını savunurum. Adına “vefa” dediğimiz duygu betimlemesinin insandaki yansımasıdır derdimiz. Çünkü bilir ve inanırız ki vefa, insanı insan yapan temel değerlerin başında gelir. Vefa konusunda çokça yazı da kaleme aldım. Sayısını unuttuğum bu köşe yazılarında sıkça edebiyatın ve sanatın köşe taşı isimlerinin konu hakkındaki sözlerine de yer verdim. Mesela büyük öykücümüz Necip Tosun’un, “Vefa, maddi değil, manevi bir borçtur. Dostluğa, bir ömür sadık kalmaktır, hatırdan çıkarmamaktır. Vefa, beklenilendir, karşılık değildir. Vefalı arayandır, bulandır, sorandır, unutmayandır. Dönüp gelendir. İyiliği, güzelliği kendi menfaatinin üstünde tutandır.” sözünü hep hatırlattım.
Yalnız Necip Tosun üstadın değil vefayı en güzel anlatan isimlerin başında gelen İbrahim Tenekeci’nin yazdıklarını da sizlerle paylaştım. Tenekeci bu konuyu en çok işleyen bir yazar olarak hep dikkatimizi çekmiştir. Mesela onun şu değerlendirmelerine katılmamak mümkün mü?
“Bize düşen, her türlü olumsuzluğa rağmen, vefa yokuşunu çıkmaya çalışmaktır. Yokuşun sonunda güzel bir şey olmayabilir, olsun. İnancıma göre, vefa doğuştandır, vefasızlık ise sonradan edinilir. Mesela, ‘siyasette vefa yoktur’ derseniz, vefasızlığı normal bir davranış gibi görmüş ve göstermiş olursunuz. Aynısı, hayatın her alanı için geçerlidir. (…) Üzerimizde hakkı ve hukuku olan insanların zor zamanlarında, onların yanında mıyız, yoksa başka bir yerde mi? Az biraz mesafe aldığımızda, bizde emeği olanları görmezlikten geliyor muyuz? Geliyoruz… Üzülerek söyleyelim ki çeşitli ödeme biçimleri vardır ve bunlardan biri de vefasızlıktır. Yapılan iyilikler, verilen emekler, elbette alacak hanesine yazılmaz. Fakat vefa diye bir şey varsa ki var, işte o beklenir. Emeklerden, iyiliklerden ve sözlerden kurtulmanın en kestirme yolu, maalesef, vefasız olmaktır. Vefasız kimse, kıymetleri ve emanetleri kırarak, kullanarak ilerler. Oysa dünya taşınmaz maldır ve buradan götüreceğimiz şeyler bellidir…”
Mesela geçtiğimiz günlerde bu konudaki bir köşe yazımı yeniden yayımladım. Yazıda, Tokat’ta 'vefa’yı hak eden iki değerimizi sütunlarımıza taşımış, 15 Kasım 1993’te vefat eden Eski Belediye Başkanlarından İsmet Saraçoğlu ile 22 Aralık 2006’da hayatını kaybeden Hüdayi Sayıbaş’ın vefat yıldönümlerinde tek cümlelik bir mesajla bile anılmamalarını eleştirmiştim. Bu yazı üzerine dostlarımızdan bazıları sadece bu iki ismin değil, Tokat’ta iz bırakan belediye başkanlarından Mesrur Gürgenç’in de hatırlanması ve hatırlatılması gerektiği konusunda uyardılar. Son derece haklılardı.
Benim köşe yazımdan bağımsız bir şekilde ve son derece güzel bir tevafukla 28 Aralık 2024 Cumartesi günü Tokat Belediye Başkanı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu, Hüdayi Sayıbaş’ın vefat haftası münasebetiyle bir mesaj yayımladı. Başkan Yazıcıoğlu sosyal medya hesaplarından merhum Sayıbaş’ın bir resmiyle birlikte, “1984-1989 yılları arasında Tokat Belediye Başkanlığı görevi yapan ve 22 Aralık 2006 yılında ebediyete irtihal eden Hüdayi Sayıbaş başkanımızı vefat haftasında rahmet ve minnetle yâd ediyorum.” mesajını paylaştı.
Tokat’ta bir ilkti bu. Vefat eden bir başkanın ardından onu anmak, mesaj yayımlamak ilk kez Kemal Beye nasip oldu. Son derece şık ve yüreklere dokunan bir hareketti, tebrik ediyorum Sayın Başkanı… Tokat’ın değerlerine olan saygı, o değerlerin eşsiz kıymetlerinin bilinirliğinin artırılması ve yeni nesillerin bu konuda bilgi sahibi olmaları amacıyla yıllardır ortaya koyduğumuz iradenin Sayın Yazıcıoğlu tarafından sahiplenilmesi, memleketimiz için büyük bir kazanım.
Şimdi, Şeyhi Şirvani Mezarlığı’nda bulunan Mesrur Gürgenç’in mezarı ile Erenler Mezarlığı’ndaki Hüdayi Sayıbaş’ın bakım ve onarım isteyen kabirlerinin elden geçirilmesi, hatta hayatta olan akrabalarıyla iletişim kurularak o mezarların yeniden yapılması ile bu süreci daha ileri boyutta tamamlamak gerekir. Kaldı ki söz konusu iki merhum başkanın mezarlarının durumu gerçekten iç açıcı değil. “Vefa” konusundaki iradesini net bir şekilde ortaya koyan Başkan Mehmet Kemal Yazıcıoğlu’nun bu meseleyi de kısa sürede çözeceğine inanıyoruz.
Dolayısıyla yine hatırlatmakta fayda var; İmam Ali “Kimseden vefa görmesem de vefa göstermeye devam edeceğim.” demiş. Ve yine Mevlana, “KuIa vefası olmayanın Hakka vefası olmaz.” diyerek işin manevi boyutunu hepimize göstermiş…
Ve görüyoruz ki Tokat’ta da Yazıcıoğlu, bu işi bir başına sırtlanmış…
