Sevgili dostum,

Uzun zamandan bu yana sana bu konuyu yazacaktım ama bugün aklıma gelince unutmadan yazayım dedim. Hemen yazmak da çok iyi oldu.

Sevgili dostum, güzel Kardeşim,

Televizyonda dizi ya da sinema izlerken uzun özetten sonra “Birazdan” diye başlayarak yeni bölümün anonsu yapılıyor. Bu birazdan onların aklına nasıl geliyorsa birazdan yarım saati geçiyor nerede ise. Birazdan kelimesi katlediliyor haliyle.

Sevgili dostum,

Birazdan kelimesi bana göre en fazla 5 dakika süren bir zaman dilimi. Ben böyle anlıyorum. Ama dostlarımızın, arkadaşlarımızın da çoğu dizi anonsçuları ile aynı kafada olduğundan “Birazdan geleceğim” arkadaşlarımız bazen bir saat gecikiyorlar. Hatta bir saatten fazla gecikenler var. Söylediğimiz zaman da “ Birazdan geleceğim dedim ya bu ne acele “ diyebiliyorlar.

Sevgili dostum,

 “Ne var bunda, dost dostunu saatlerce değil, günlerce de bekleyebilir” diyebilirsin ama bunu  Üniversiteliler sık sık yapıyorlar. İş hayatında da  önemli görüşmelerde “Birazdan geleceğim” der de  saatlerce uzatırsan  işveren ya da temsilcisi sana iş verir mi? Bunu bir düşünsene.

Sevgili dostum, güzel kardeşim,

Tabii gençler istedikleri kadar “birazdan” ı uzatabilirler ama iş veren, seninle iş yapan  beklemez. Bu yüzden “birazdan” kelimesi yerine  saat ve dakika veya saniye olarak  bir numaratör konulduğunda dizilerin yeni bölümünün ne zamana başlayacağını öğreniyor ve o zaman daha  rahat  zapping yapmıyoruz. Gençlerde  birazdan kelimesini  kullanmamaya baksınlar ve kullanacaklarsa da o “ birazdan” kelimesinden ne anladıklarını da net süre olarak  belirtmeleri gerekir ki, muhatabının ona güveni daha sağlam olsun.

Sevgili dostum, güzel kardeşim,

Burada amacımız gençleri eleştirmekten veya  kötülemekten çok  onlara hayat tecrübelerimizi ve iş dünyasındaki 30 yıla yakın yaşanmışlıklarımızdan çıkardığımız dersleri paylaşmak: Tabii okumak da okumamakta da , ders alıp almamakta onların tercihi.

Sevgili dostum güzel Kardeşim,

Belki bu durumun gençler farkında değildir de birisi mutlaka hatırlatmalı diye düşündüğümden yazdım. Yoksa Birazdan “ kelimesini pek kullanmam. Çünkü  artık  kimse ile randevu vermemeye, verdiğim zamanda da muhatabımın randevu zamanına dikkat etmediğini gördüğümde de uzak kalıyorum. Sanırım çok insanda buna dikkat ediyor en azından “dostluğun ne demek olduğunu bilen” ve dostunu üzmemeye çalışanlar buna dikkat eder sanırım.

Sevgili dostum, güzel kardeşim,

İnsan ilişkilerinde güven esas ise herkes  iş yaptığı insanların, dostlarının randevusuna  zamanında gelmesine dikkat eder  ve  kendisi de randevusuna zamanında gider, birazdan kelimesini kullanmak yerine tahmn 5 dakika ya da tahminen 10 dakkada gelirim demesi de muhatabına güven verir. Bizler buna dikkat ederdik ama dost olarak bundan snra daha çok dikkat edelim.

Sevgili dostum, güzel Kardeşim,

Ağzımızdan çıkan her kelime bize sorumluluk gerektiren  beyanlardır. O yüzedn söz vereceğimiz zaman  dikkat etmeliyiz. Ben şahsen özellikle yöneticilerin  çoğunun çok kolay vaad ettiklerini ve söz verdiklerini ama çoğunu tutmadıklarını gördüğümde  onlardan uzaklaşır ve tavır takınır bunu da  davranışlarımla ve sözle ifade ederim.  Bundan da korkmam. Çünkü her söz tutulmalıdır veya söz verilmemelidir. Tutulmayan her söz ve bu söze muhatap olan her insan sorumludur. Bize bol vadeden ama bunu yerine getirmeyen insanlara sanki hiçbir şey olmamış gibi davranırsak onların sorumsuzluklarını onaylamış ve ortak olmuş olur ve sorumlulukta bizim de payımız olur. Değil mi ama? O yüzden biz söz verirken sözümüzü yerine getirebilecek miyiz? Veya bize söz verenler sözünü yerine getiriyor mu bakmalıyız.

Sevgili dostum güzel kardeşim,

Gene konuyu nereden açtık nerelere geldik bak. Mektuplardaki samimiyet ve taviz vermez tutum burada da ortaya çıkıyor ve kalemimiz nehir gibi okyanuslara denizlere akıyor “ ben doğruları haykırırım kalem  olarak ve kalem tutan el olarak” dercesine...

Sevgili dostum, güzel Kardeşim,

Bu mektubu yazmamdaki sebep de biraz önce “birazdan “diye başlayan diziye uzattıkça uzattıkları için kızarak  televizyonu kapatıp  bu mektubu sana yazma isteğimle doğdu. Bu ilham da hemen kağıda döküldüğünden  bu mektup oluştu.Aklımıza geleni kağıda dökme huyumuz da işte sana mektup olarak akıyor. Yazmak tarihe not düşmek oluyor çok zaman. Eli kalem tutan ve gözü güzel yazı okuyanlara ne mutlu. Boş konuşmalar yapmaktan  iyidir yazmak.

Sevgili dostum,

Bazen iştahlı iştahlı ama boş konuşan kişileri görünce “ teybe kaydedin de yeni nesillere kitap olarak sunun bu konuşmaları” diye takılıyorum. “Söz uçar yazı kalır” misali aklımıza geldikçe uygun zamanda yazmak üzere y not almak ya da hemen mektuba dönüştürmek daha iyi oluyor. Bu mektubu senin sadece torununun değil torunun torununun da okuduğunu hayal ediyorum. Hayal dünyam çok geniş değil mi? “İnsan hayatla ettiği müddetçe yaşar” diye boşuna dememişler.

 Sevgili dostum,

Birazdan bu mektupta bitecek ve hayat devam edecek. Bizim Birazdanımız öyle uzun sürmez korkma. Bir paragraf sonrasıdır birazdan. O zamandan fazlası uzaktan oluyor. Biz birazdan dediğimiz zaman hemen mektubu bitirelim ki, yeni nesillere tutarlı olduğumuzu gösterelim. Biz tutarlı olursak bizden sonra gelen çocuklara ve torunlara örnek oluruz. “Biz tek başına bir şeyi değiştiremeyiz” demeden bu tutumumuzda kararlı olalım. İşe yarayacaktır mutlaka.

Sevgili dostum, güzel Kardeşim,

Hayata yazarak azimle devam etmek güzel şey. Okuyan bir dostumuz olduğunu, boş konuşan pek çok  sahte dostumuza karşılık  okuyan  dost her zaman değerli ve  üstündür. Üstünlük insana faydalı olmakla ve dostunun sözüne, yazdığına ve ürettiği esere saygı göstererek onu paylaşmak ve faydası olacağına inandıklarımıza ulaştırmakla olur. Yoksa dostluk lafta değildir.

 “Birazdan” dedik ve o birazdan mektubun sonuna geldik. Sevgi, ilgi ve dostça kal sevgili dostum.