Bir ülkenin üç gücünden biridir eğitim. Ordu, yargı, eğitim bir ülkenin üçlü sacayağıdır.

Son yıllarda eğitimimiz bir başıboşluk içinde. Plansız, programsız ‘yaptım-oldu’ yöntemiyle gidiyor.

Yeni bir öğretmenler gününe daha geliyoruz. Olmayan öğretmenliğin gününü kutluyoruz. Kopamadığımız bir ücretli öğretmen, geçici öğretmen, sözleşmeli öğretmen döngüsü içinde bocalayıp duruyoruz.

Bu sonradan olma öğretmenlik uygulamaları ile oyalanıyoruz. Küflenmeye bırakılmış yüz bin öğretmenin atamasını yapmıyoruz.

Beyler milli eğitim ve öğretmenlik ülkenin her şeyidir. Bu böyle bilindiği için öğretmenlik ve milli eğitim kurallara bağlanmıştır.

Milli eğitimin talim ve terbiye kurulu diye bir kurulu vardır. Milli eğitimle ilgili tüm yönetmelikler bu kuruldan geçerdi. Bu kurulun onaylamadığı hiçbir şey uygulamaya konulmazdı. Ders kitapları, bu kitaplardaki konular, bunların uzunluğu kısalığı, hangi sınıflarda neler öğretilecek, konuların yıllara ve aylara serpiştirilmesi, günlük planların, aylık ve yıllık planların neye göre nasıl yapılacağı hep bir kurala bağlı idi. Bunlar talim-terbiye kurulunun gözetiminde olurdu.

Talim terbiye kurulu ülkenin en seçkin eğitimcilerinden oluşurdu. Talim terbiye kurulu ülke eğitiminin hem sorumlusu hem de tam bir yönlendiricisi idi.

Ayrıca bir de milli eğitim şurası vardı. Milli eğitim şurası belirli zamanlarda toplanır, milli eğitimin gidişini gözden geçirirdi. Bulduğu aksaklıkları ilgili kuruluşlara bildirirdi.

Şuraya birimlerinin en başarılı eğitimcileri çağrılırdı. Bu başarı sicile göre değerlendirilirdi. İlköğretim ortaöğretim ve yükseköğretim kanunları, ilköğretim, ortaöğretim ve yüksek öğretim genel müdürlükleri vardı.

Her şey kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde yapılırdı. ‘Ben yaptım, oldu’ diye bir kural hiç yoktu. Herkes gideceği yolu biliyordu. Bu yollar da yasalarla, yönetmeliklerle belirleniyordu. Eğitimin yolu ve yönü talim terbiyeden geçerdi.

Çağa uygunluk eğitimin ve öğretimin ana ilkesi olurdu. Cumhuriyet ilkeleri eğitimin ve öğretimin temel ilkesi olurdu.

Geçicilikle, üreticilikle, sözleşmelilikle yürütülen öğretmenliğin günü olamaz. Ancak öğretmenliğin geçmişine özlem duyulur.

Öğretmen okulları açılır, öğretmen, okulundan yetişir, öğretmene sosyal yaşam güzellikleri getirilirse, fikri hür, vicdanı hür öğretmen ortaya çıkarsa, öğretmenin günü o zaman kutlanır.

Öğretmenlerimize kutlanacak günler dileğiyle...