Türkiye Büyük Millet Meclisi Eski Başkanı İsmail Kahraman, yaptığı bir açıklamada Anayasa'mızın 'değiştirilemez' 4 maddesinin de değiştirilebilir hale getirilmesini ve dine dayalı bir devlet kurulmasını savundu.

Arkasından, tepkileri görünce 'yanlış anlaşıldım', 'öyle demek istemedim' dedi.

Yanlış anlaşılmadın İsmail Kahraman! Doğru, dosdoğru anlaşıldın.

Demek istedin ki; cumhuriyet yönetim şekli gitsin, insan hakları gitsin, hukuk, laikliktadan kalksın, kişisel dayatmalı bir yönetim gelsin.

Senin söylemek istediğin bu.

Bunu böyle anlamayanlara da -kıvırtarak- 'öyle demedim' 'yani siz sözü anlamıyorsunuz' demek istiyve bu sözü doğru anlayanları aptal yerine koyuyorsun.

Sözünüzün özü ve hedefi, sosyal hukuk devleti, laiklik ve cumhuriyettir.

Bu ülkede bu ilk karın ağrısı değildir. Geçmişte de çok söylendi, bugün de söyleniyor, daha da söylenecek.

Bizim dinimiz doğruluğun, insanı insanca yaşatmanın dinidir. Kendinden önceki dinlerin en ilerisinde yönü aydınlığa doğru olan bir dindir.

Ancak, bazı yozlar dinimizi çıkarlarına çekerek ona zarar vermektedirler.

Bu diğer dinlerde de oldu. İncil'de olmadığı halde kiliseler 'günah affetme' (endüljans) kağıdı satarak zengin oldular. Martin Luther İncil'de böyle bir şeyin olmadığınıtaya koyarak dinde reform yaptı.

Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk de 'Allah'la Aldatanlar' kitabında buna geniş yer verdi.

Ben aptal değilim İsmail Kahraman! Senin neyi özlediğini ve ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. Bir sözün analizini yapacak yetenekte ve güçteyim.

Hatta sıkışınca 'ebemin adı Döndü, ben de döndüm' diyenleri de çok iyi tanırım.

Bazıları boşuna ıkınıp, sıkınmasınlar. Cumhuriyet yaşayacak, hem de sonsuza dek. İnsan var olduğu sürece o da yaşayacak. Çünkü o insanlığın yönetimidir.