"Kahrolsun İsrail" demekle İsrail kahrolmuyor. İsrail güçlendikçe güçleniyor. İleri teknoloji ekonomisine sahip olan İsrail, Dünya Bankası sınıflandırmasına göre 1'inci yüksek gelir grubunda yer alan bir ekonomiye sahip. Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Endeksi’ne göre ise İsrail, 187 dünya ülkesi arasında 17. sırada ve "çok gelişmiş ülkeler" kategorisinde.

Peki, o zaman ne yapacağız?

Önce şu şeyhleri şıhları kutsayıp, onların dergâhından çorba içmeyi meziyet sanmaktan vazgeçeceğiz. Son model arabalara binen, lüks hayat yaşayan tarikat şeyhlerinin peşinden gitmeyecek, Aziz Peygamberin sade hayatını rehber edineceğiz.

            "İlim Çin'de de olsa gidip arayınız" diyen o Peygamberin buyruğuna uyacağız. Kutsal kitabımız Kur'an'da "Akletmez misiniz?" diyen Allah'ın emrine uyup aklımızı çalıştıracağız.

            Mustafa Kemal Atatürk’ün “Dünyada her şey için; uygarlık için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir; fendir. İlim ve fennin dışında rehber aramak dikkatsizliktir, bilgisizliktir, yanlışlıktır” sözünden ayrılmayacağız.

            Çok güçlü olacağız. Bilimde, ekonomide, teknolojide, savunma sanayisinde, edebiyatta, sanatta, kısaca bizi güçlü kılacak her platformda adımızdan söz ettireceğiz. İsrafa, boş vermişliğe, yalana, iftiraya, dedikoduya, başkasının muhasebesini tutmaya son verip işimize bakacağız. Az konuşacak, çok çalışacak, çokça üreteceğiz.

            İnsanların hayat tarzlarına müdahale etmekten vazgeçip, ötekileştirmeye hizmet etmeyeceğiz. Kutuplaşmadan uzak kalıp “dünya görüşü bize yakın/bize uzak” gibi tanımlamalardan kaçınacağız. Liyakati esas alacak, dürüstlüğü hayatın merkezine koyacak ve adaletle hükmedeceğiz.

            Kibri, üstten bakışı, cahillik paçasından aktığı halde ‘her şeyi ben bilirim’ deme hadsizliğini, insanların arkasından konuşmayı, dedikoduyu, gıybeti ve her türlü kahpeliği bırakarak “insan” olabilmeyi başarabilenlere yol yürüyeceğiz. Bir ayrışma olacaksa burada olacak işte. İkiyüzlü, asalak ve gıybeti hayat tarzı yapmış bukalemunlarla ayrışacağız, onlarla kutuplaşacağız.

            Partisi, sendikası, derneği, oluşumu, kim nerede neyi savunuyorsa savunsun ahlaki temeller üzerinden faaliyet göstermiyorsa, kaba, hoyrat, hodbin ve alçakça bir şekilde kibir diliyle konuşmaya devam ediyorsa orada da ayrışacağız, orada da kutuplaşacağız.

Vahşete, sivil halka zulme ve her türlü ayrıştırmaya karşı çıkacağız. Demokrasiyi adaletle taçlandırıp güçlü bir ülke olmak için bizi biz yapan tarihi ve manevi değerlerimizle çaba göstereceğiz.

Özümüzdeki, töremizdeki, dinimizdeki, kültürümüzdeki inceliği kavrayamamış, genel geçer savrulmalarla ve sonradan bulduğu parayla görgüsüzlükte zirve yapmış kim ya da kimler varsa gök kubbeyi başlarına indirerek yola devam edeceğiz.

Dolayısıyla, haddini bilmeyene haddini bildirmek, saygısızlığı hayat tarzı yapanın, kibrini alnına yapıştıranın yüzüne “insan değilsin” demek de bizim kusurumuz olsun.

     Ve tüm bunları yaptıktan sonra da bölgesinin ve dünyanın en güçlü devletleri arasında yer alarak İsrail'in ya da başka bir vahşete ön ayak olan herhangi bir ülkenin ensesinde boza pişireceğiz. Emperyalizme ve zulme, tam bağımız bir ülke olarak güçlü ekonomimizle karşı çıkacağız.

            Şimdi, Filistin'deki mazlumlara sessizce dua edelim...