Ödüllü Şair Murat Tapar: “İyi şiir sahibini kendi bulur. İyi şairin çok fazla reklama ihtiyacı yoktur”

 

TURAN YALÇIN- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda okudunuz bugüne kadar?

MURAT TAPAR- 1983 Tokat Reşadiye doğumluyum. Tokat Anadolu Öğretmen Lisesinden sonra İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Rehberlik Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun oldum. Halen Tokat TOBB Ortaokulunda Rehber Öğretmen/Psikolojik danışman olarak görev yapmaktayım.

TURAN YALÇIN- Yazmaya başlama hikâyenizi anlatır mısınız?

MURAT TAPAR- Yazmaya aslında lise yıllarımda başladım ancak o zamanki yazdıklarımı amatörce bulduğum ve bunları ortaya çıkaracak cesareti bulamadığım için gün yüzüne çıkarmadım. Üniversiteden sonra şairler otağı bir şehir olan Kahramanmaraş'ta göreve başladım. Orada şiirle hemhal olan bir arkadaşla zaman zaman şiirler okurduk. Dahası yürek ocağımı yakan bir şehir olan Tokatta büyümem beni engel alamadığım bir şekilde yazmaya teşvik etti. Şiir öykü deneme benim için bir psikolojik rahatlama hatta sağaltım aracıydı. Her insanın bunaldığında rahatladığı bir yer vardır. Kitaplar ve kalem benim sığındığım ruhumun özgürce kanat çırptığı ülkeler olmuştur. Üstelik sınırları, şekli şeması hayal olan tamamen kendi bildiğim ülkeler.

TURAN YALÇIN- Çok ödüllü bir şair ve yazarsınız. Bugüne kadar kaç ödül aldınız?

MURAT TAPAR- Şu ana kadar edebiyatın çeşitli alanlarında 33 ödüle layık görüldü eserlerim.  Şiir öykü deneme masal çocuk şarkı sözü anı ve gezi yazısı olmak üzere. Şiirde en son aldığım ödüllerden bazıları Ümraniye Belediyesi 17.Geleneksel Şiir Yarışması, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi ve Gümüşhane Üniversitesinin düzenlediği "100 Yıl sonra Çanakkale Akif'ini Arıyor" yarışması, İskenderun Şairler Yazarlar Derneği, Elbistan Belediyesi, Ulusal ve Uluslararası Hacı Bektaş Veli Kültür Sanat Etkinlikleri Şiir yarışması..vb

TURAN YALÇIN- Ödüllü bir şair olmanıza rağmen sanırım yayınlanmış kitabınız yok. Yazmak mı yayınlamak mı zor?

MURAT TAPAR- Bana göre yazmak kolay. Çünkü yazmak eyleminde bir sınırlandırma yada belli bir beklentiye girme yok. Orada gönül fırınını yakıyorsun, art niyetten, nefisten ve her türlü habislikten arındırdığın düşünce ekmeğini pişiriyorsun ve sonuçta ortaya ruhu doyuran bir ev ekmeği ortaya çıkıyor.  Tabirim biraz mecazlı olmuş olabilir lakin yazmak ne zaman ticari bir kaygı taşırsa işte orada belli kalıplara belli kriterlere göre bu ekmeği pişirmek gerekiyor. Sonuçta ciddi bir ticari metadır kitap sektörü. Sen eserlerinin çok iyi olduğuna inanıyorsun lakin piyasa bunu bu şekilde kabul etmeyebiliyor. Günümüzde pek çok şairin iyi eserlerini yayınlamak istememelerinin bir sebebi olarak bunu görüyorum. Yani toparlamak gerekirse bana göre yazmak kolay yayınlamak zor.

TURAN YALÇIN –Yazarken hangi kaynaklardan besleniyorsunuz?

MURAT TAPAR- İnsan denen varlık çok yönlü ve kozmopolit bir yapıda. Yoğun ilişkiler ağı, sosyal çevre, dış dünya karmaşası düşünüldüğünde her konu şiir için muhteva içerebilir. Bu açıdan bakınca ben önce yakın çevremde gördüklerimden beslenirim. Elbette başka bir ülkede yaşayan ve sosyal sorunları olan insanlarda var lakin bir şeyi yazmak için bence yakinen hissetmek gerekir. Bu açıdan şehitler mezarlığında yatan şehit mezarları, arabalardan kaçarak yiyecek yemeye çalışan bir kuş, annesini kaybetmiş çocuk, yanındaki eşi ile gurbeti iliklerine kadar yaşayan bir çift. .yani hayata dair çevremizdeki her öğe benim beslendiğim birer kaynaktır.

TURAN YALÇIN- Şiir sizin için ne ifade ediyor?

MURAT TAPAR- Şiir benim ben şiirim desem doğru olur. Onlarca hatta yüzlerce açığa çıkmamış hatta bazıları dijital nedenlerden dolayı kaybolan, geri getiremediğim şiirler vardır. Yolda yürürken, yemek yerken, araba kullanırken şiir yazabiliyorum. Bu bende konuşmak gibi bir hal adlı. Lakin bir yerden sonra bu şekilde yaşamanın da ortaya çıkardığı sorunlar oluyor. Şu anda bir miktar şiirden uzaklaşmaya başladım. Çünkü siz şiire hakim olursanız mutlu olursunuz. Şiir size hâkim olmaya başladıysa işte orada huzursuzluk ve hayattan keyif almama başlar.

TURAN YALÇIN-Ödüllü şair olarak şiir yazmak isteyenlere ne tavsiye ediyorsunuz?

MURAT TAPAR- Şiir yazmak isteyen bir kere kesinlikle şiir hakkında tekniksel donanıma sahip olması gerekir. Yani dil bilgisi kuralları, söz sanatları, uyak düzeni...gibi. Daha sonra tabiri caizse yemek yer gibi uykuya koşar gibi şiir okumalı. Okumalı ama ön yargılardan sıyrılarak. O şair iyidir bu şair kötüdür dememeli. Zaten çok okuma tecrübesinden sonra bu ayrımı ruh insana otomatik olarak yapıyor. Okumalı çok okumalı. Yazma denemeleri yapmalı. Yazdıklarını bir kenara koyup aylar sonra tekrar bakmalı. Mutlaka her geçen günün ve emek şaiire ve şiire bir şey katacaktır.

TURAN YALÇIN- Şiir yazan çok hani derler ye Türkiye’de her 3 kişiden 5’i şairdir. Ne dersiniz?

MURAT TAPAR- . Her üç kişiden beşi şairdir tabiri niceliksel olarak kabul edilebilir. Yani ben şairim diyen kimseye sen şair değilsin diyemeyiz. Lakin niteliksel olarak nesnel değerlendirme yapmak çok zordur. İyi şiir sahibini kendi bulur. İyi şairin çok fazla reklama ihtiyacı yoktur. Okuyan herkes zaten yazdıklarının değerinden bunu kendisi söyler. Lakin kimsenin hevesini de kırmamak gerekir diye düşünüyorum. Sonuçta şiir bir ruh işçiliğiyle ruhun bir yansımasıyla isteyen şiirde yazsın şairimde desin kime ne zararı var.

TURAN YALÇIN-En beğendiğiniz şairleri öğrenebilir miyiz?

MURAT TAPAR- .Benim en beğendiğim şairler ve kendime manevi üstad olarak aldığım isimler Abdurrahim Karakoç ve Pir Sultan Abdal'dır. Ama Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl KISAKÜREK, Sabahattin Ali, Nazım HİKMET, Yunus EMRE okurum ve beğenirim.

TURAN YALÇIN- Bu konuda başka ne anlatacaksınız?

MURAT TAPAR- Şair için şiir onun eti kemiğidir. Bizim Yunus sözüyle “Ete kemiğe büründüm insan diye göründüm” anlayışıdır bu. Biz Mevla’dan geldik yine ona gideceğiz. Bundan dolayı birkaç duygu kırıntısı sofrasında söze bal ile nokta koyayım;

 

MEVLA’YA GİDER

 

Zekeriya misali kırk parçayla bölünsem

Katre şaşmaz yolundan kanım Mevla’ya gider

Azrail unutsa da bir ölümsüz bilimsem

Kafesinde durur mu, canım Mevla’ya gider 

 

Hızır da olsam başka Lokman da olsam başka

Ezelimden ebede, sefer eyledim aşka

Dağların ardında vuslatım olsa keşke

Yarınım zaten onun, dünüm Mevla’ya gider 

 

Ben Veysel’de tezene, tınısıyım telinin

Lal maşuğun aşk ile dönmesiyim dilinin

Ben Bilal’inin döşüyüm, Zülfikar’ı Ali’nin

Kılıcım kalkanım benim, kınım Mevla’ya gide