Sevgili Üniversiteli  dostum,

Çok insan bizim, birini eleştirdiğimiz zaman hemen  atılırlar “ sana ne zararı var?” Günümüzde öyle hale geldik ki, insanların başkalarına faydalı olmasını geçtik, “bize zararı dokunmasın” noktasına geldik. Bu düşündürücü durum.

Sevgili Üniersiteli dostum,

Eğitimli, hatta eğitimci Ünvanı da olan bir tanıdık da  birini eleştirdiğimiz zaman  hamen olumsuz ima ederek “sana ne yaptı?”  cevabını verirdi. Ya da sorusu diyelim.O öyle söyledikçe hayret ederdim. “İlla bana bir şey mi yapması lazım?”

Sevgili Üniversiteli dostum,

Çok insan ile ayrıldığımız nokta bu. Yani kimi “zararı dokunmayan insan iyi” diye düşünürken, ben genelde “insanların iyisi insana faydalı olandır” diye düşünürüm. İmkanı olduğu halde kendisinden güzel fikirler ile bir şey talep eden insana olumsuz cevap verdikten sonra gülümsemesi de iyilik sayılmaz. Fayda imkanlar son kertesine kadar kullanan insanın yaptığıdır. Olmayacak işi de yalan dolana kaymadan doğru kelimelerle ifade etmektir iyilik.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Sen de insanlara iyilik etmeyi prensip edinmiş insansın. Bu yönünü ne kadar takdir ediyorum bilemezsin. Hayatın boyunca “insanlara faydalı olma” hedefinin imkanların oranında artmasını tavsiye ederim. Ben tavsiye etmesem de sen zaten yapacaksın bunu.

Sevgili Üniversiteli dostum,

“İyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak” bizim insan olarak görevimizken sanki sadece bize kötülüğü dokunanı eleştirme hakkımız varmış, bize kötülüğü olmayan tembel insanları, yani yerinde sayanları iyiliğe teşvik etmek de bizim görevimiz değilmiş gibi hava estirenlere hayret ettiğim gibi bunu eğitimci ve ilahiyatçı kimliği ile yapanları da görünce insan şaşırmadan edemiyor.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Bazıları da “Üzerine görev olmayan işlere karışmasın” diyerek, bazılarına sınır çizerek onların bu sınırları aşmasından rahatsız oluyorlar. Özellikle kadın, engelli olup da başarılı olan insanlara karşı oluyor bu tavır.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Her insan sınırlarını bilmeli tabii ki ama iyiliğin sınırı da yoktur. Bu resmi bir görev olmasa da insanı görevdir. Resmi görevlerimizin sınırı olabilir ama insanı görevlerimizin iyilik yapmamızın sınırı yoktur. Gönülden ne koparsa o olur.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Peygamberimizin Hz. Ebubekir’i neden çok sevdiğini merak edenlere yaşanan bir olay, cevap veriyor.  Bir savaş hazırlığı için Peygamberimiz yardım toplarken Hz. Ömer içinden “ bu kere Ebubekir’i ben geçeyim” der. Yardımını getirdiği zaman Hz. Ömer’e sorar. “Ya Ömer ailene ne bıraktın?, cevap “getirdiğimin yarısını”. Hz. Ebubekir getirdiği yardımı gören Peygamberimiz aynı soruyu sorar  “Allah ve resulünü bıraktım”  Yani “hepsini getirdim” demek. Bunun üzerine Hz. Ömer şöyle der “ İşte o an Hz. Ebubekir’i iyilikte geçemeyeceğimi anladım. Yani demem o ki, iyilikte bulunmak için sınırlarımızı da imkanlarımızı da zorlayacağız. Bu velev ki bir kalem, bir defter olsun. Bu iyilik, bir çocuğu sevindirirse en büyük iyilik olur sanırım. Faydalı bir kitabı hediye etmemiz üzerine o kitabı kaç kişi okursa iyilik o misli artmış olur. Yeter ki niyetler iyilik olsun. O yüzden “kitap hediye etme kültürü” nün yaygınlaşmasını çok önemsiyorum.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Bir yandan iyilikte bulunmaya gayret ederken, bir yandan da iyilikte bulunuyormuş gibi yaparak bizlere sınır koymaya çalışan ve “üzerine görev olmayan işlere bulaşmasın” yollu yüzümüze söyleyemeyen ama aracılarla ileten insanlarla mücadele etmek de zorundayız. Bu da bizim için görevdir. Varsın bazıları bize sınır koymaya, engel koymaya baksın, biz bunları daha çok iyilikte bulunmak için basamak olarak görelim ve üste basamaklara çıkmaya bakalım. 

Sevgili Üniversiteli dostum,

İşte burada olumlu konuşan ve bizlere gerçek manada destek olanlar ile daha sıkı fıkı olmak, bize sınır koymaya çalışanlardan uzak kalmak da en azından “iyiliği emretmek kötülükten alıkoymak” kadar önemli. Bizi iyiliğe teşvik edene daha çok muhabbet, dua, sevgi beslerken bizim iyiliklerimizi görmezden gelen ve sınır koymaya çalışan kurnazlara karşı da ıslah olmaları için dua etmek yakışır bize değil mi?

Sevgili Üniversiteli dostum,

“sana ne zararı var” diyeceğimiz dostlarımız değil  “sana ve insanlığa ne güzel faydaları var” diyeceğimiz dostlarımız olsun çevremizde. Faydalı ve iyilikte yarışan dostlar zamanla tembelleri bile çalışkan yapar.

Sevgili Üniversiteli dostuım,

Bir şeyi kazandığımız zaman o işi başarmadan hemen üst hedef koymak doğru değil. Mesela master kazanan, masteri daha bitirmeden “doktora da yapacağım” derse  güzel bir hedef olur ama masterde başarılı olmazsa  zorlanırsa  bu acaba gerçekçi hedef mi olur? “Söz söylemek yerine iş başarmak” hedefimiz olmalı.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Bu mektuplar ne kimseyi küçümsemek ne de tembelleri ayıplamak içindir. Tembellerden çalışan insan ders çıkarır ve içinden de “iyi ki böyle değilim, Yaradan bana çalışma gayreti vermiş” der ve çalışmalarını artırır. Dikkat edersen tembel insan bahane ve laf, çalışan insan çare ve iş üretmenin yanında üreten ve çalışan insana da imkanı ölçüsünde destek olur.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Hem hedef belirleyerek hem çalışarak hem de bizi eleştirenin eleştirisinin mantıklı mı, gayretimizi artıran şey mi olup olmadığına bakarak yapıcı eleştiriden faydalanarak adım adım hedefimize gidelim, bu konuda sana yardım etmeye, mektuplarımla de rehber olmaya devam edeceğim. Keşke tüm arkadaşların senin gibi olsa da onlara da bu mektupları ulaştırarak ufuklarını açmaya baksak. Bunu da  sen yapacaksın mektuplarımızı yaşatarak çoğaltarak ...