Kılıç/Kalkan köşesinde gazeteci Fatih Kılıç yazdı: “Çok şey konuşulur, yazılır, detaylar tartışılır da en nihayetinde bu muhasebeyi hakkaniyetle yapabilmek yakışır Türk’e.”
* İnsanlık tarihinde, taşlara kazındığıyla ispatlı TÜRK’ün varlığı aşikar. Türk’ün konargöçer, gezgin, avcı hali ister istemez insanlık tarihini etkiler. Sırtının pek, karnının tok, bileğinin güçlü haliyle er meydanının yiğididir. İslamiyeti kabulüyle, kanıyla, canıyla, gazilik ve şehitlikleriyle Anadolu’yu yurt edinen Türkler… Hilal taktikleriyle, üç hilalli sancaklarıyla cenk meydanlarının korkmaz, yılmaz savaşçıları…
* Osman Gazi’ye yoldaşlıkla kılıç sallayan, kılıç hakkıyla İstanbul’u fethedip çağ açıp çağ kapatan, Avrupa’ya ayak basan, Viyana kapılarına dayanan Âli Osmanoğulları… Sonrasında gerileyen, küçülen, Dünya Savaşı ile payitaht İstanbul’da esarete gark olan Osmanlı Devleti…
* 1919’da kurtuluş mücadelesini başlatan, Anadolu kongrelerini yapan, 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kuran, 1921’de Anayasası yazılan, 1923’te Cumhuriyet ilan edilen ve Lozan Antlaşmasıyla Misak-ı Milli sınırları oluşan, Musul ve Kerkük’ten uzak tutulan, kurucusu Mustafa Kemal Paşa’ya 1934’te ATATÜRK soyadı verilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti…
* İlke ve inkılaplarla şekillenen siyasi, sosyal, kültürel, ticari yaşam. Değişimin yaşattığı zorluklar. Dahili ve harici bedhahlar… İsyanlar, mal ve can kayıpları, derin yaralar, husumetler, kan davaları…
* Demokrasi, çok partili siyasi yapı… En büyük iç düşman oluşturacak şekilde etnik ve meshep farklılıkları üzerine anarşi, terör, kaos… Askeri darbelerle demokrasinin askıya alınması, değişen Anayasalar…
* Ve şimdi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin her yurttaşına tesir edecek gelişmeler yaşanıyor. Her ferdin yorumlama, kabul/reddetme hakkı baki iken kimi suhulet, kimi sevinç, kimi öfke, kimi endişe, kimi hüzün, kimi bilinmezlikle takipte/bekleyişte.
* Elli yıl, yüz yıl, 1453 ve dahi ta 1071’in hesabı/kitabı yapılıyor.
* Tarihi derinlikle, coğrafi ve kültürel zenginlikle, askeri dehalıkla Dünyaya nam salmış bir milletin bugün bölük pörçük olması için, iç çatışmalar, kaos ve anarşiyle belini doğrultamaması için çaba sarf edenler, oyun kuranlar, İngiliz uşakları, kuklalar ve taşeronları çok iyi biliyorlar! Türklerin sırtı pek, karnı tok, bileği güçlü, aklı selim, kalbi selim, zevki selim olursa pisliklerine, zalimliklerine, emperyal vahşi sömürülerine "Dur" diyecek bir sistem olacak. Türkler doğruluk ve çalışkanlıkla, adaletle güçlü oldukça bu güzelim Dünyanın nimetlerini mazlumların elinden alamayacaklar. Onun içindir ki Türk’ü boğmak, Türk’ün kurduğu devletleri parçalamak, kaos, kargaşa ve anarşi ile belini doğrultamayacak halde tutmak Dünya zalimlerinin ana hedefidir.
* Neden Türkler? E görülüyor, İslam Aleminin kaymağını yiyen, Kabe’nin var olduğu kutsal toprakların kralları, Dünyayı inim inim inletenlerin tankerine petrol taşıyor, kesesine döviz akıtıyor, himmetlerine muhtaç yaşıyor.
* Üstün körü anlatımda dahi, tarihi derinliğiyle köklü, görklü bir milletin kurduğu Devlet, Dünya’ya hüküm kesen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinden biri olamadıysa, bunun ilmi, fenni, iktisadi ve sosyo kültürel muhasebesini yapmaktır aslolan! Daha çok şey konuşulur, yazılır, detaylar tartışılır da en nihayetinde bu muhasebeyi hakkaniyetle yapabilmek yakışır Türk’e. Bir gün, mutlak yapılması dileğiyle…