Devlet memurluğunda bir kuram vardır. Devlet memuru devleti temsil eder. Devletin kuralları ve kuramları içinde hizmet verir.

Devlet toplumun tümünü kucaklar. Bundan, geçmişte de zaman zaman sapmalar olurdu. Menderes döneminde, Demirel döneminde, Özal döneminde, Ecevit döneminde de bunlar olurdu.

Yalnızca Bülent Ulusu, Sadi Irmak, Naim Talu, Ferit Melen dönemlerinde bunlar olmadı.

Bir de 1961-1963 İsmet İnönü'nün başbakan, Süleyman Demirel'in başbakan yardımcısı olduğu dönemde bu olmadı.

1961-1963 döneminin bürokratının özgür iradesiyle hareket ettiğini mülkiyelilerin çıkardığı Türk İdareciler Dergisi yayınlamıştı.

Konuyu günümüze getirirsek, böylesine yalaka, böylesine küçülmüş, böylesine güdümlü, böylesine aşağılanmış, böylesine liyakatsiz bir devlet memuru kitlesiyle hiç karşılaşmadık.

Bunlar devlet memuru olamazlar. Bunlar olsa olsa çıkarından ve geleceğinden başka bir şey düşünmeyen "emir kulları" olurlar. Elbette aralarında yine de devlet memuru özelliği olan sessiz çoğunluğu bunun dışında tutarız.

Şuna çok emin olun, yarın iktidar değişsin bu kişiler yine gelen iktidara da aynı tavırla "emrindeyim" derler.

Çünkü bunlar liyakat ve devlet adamlığı düşüncesinden uzak, yalakalıkla aşılanmış "GDO"lu yaratıklardır.

Vezirköprü Kaymakamı Yunus Emre Altıner AKP'li milletvekili adayının mikrofonunu tutuykonuşmasını yaparken.

Bir başka kaymakam Tayyip Bey'in posterini mahkeme kararı olmasına rağmen, hastane girişinden kaldırtmıyor.

Tayyip Bey'in portresiaya cumhurbaşkanı olarak asılıyorsa başımızın üstünde yeri var. Ama, Tayyip Bey AKP'nin genel başkanı olarak seçim gezileri yapıyor.

Kaldı ki bu portresinin hastane girişinden kaldırılması için mahkeme kararı var.

Kaymakam bey; parti kulu, iktidar yalakası olmayacaksın. Aldığın maaşı helal ettirmek için- helalin ne olduğunu biliyorsan eğer- devletin buyruğunda, halkın hizmetinde olacaksın.

Şundan hiç kuşkunuz olmasın iktidar değişsin, bu kere yeni iktidar partisinin milletvekili adayının mikrofonunu bu kaymakam iki eliyle birden tutar.

Bunlar "kral öldü yaşasın kral" diyen zihniyettir.

Devleti bu çarpık yapılanmış gruplardan kurtarmanın tek yolu eğitimdir. Uzun zaman alır ama yine de kurtuluş eğitimdedir.

Hak yemeyen, hakkını yedirmeyen, uygar, çağdaş, eşit paylaşımı benimsemiş, ufkunu yer küreden kaldırmış uzaya, geleceğe, teknolojiye yönlendirmiş kuşaklar yetiştirmek zorundayız. Hem de en hızlı biçimde. Bu hepimizin yararınadır.

Tarikatlar eğitimi ile buraya geldik, devam edersek daha kötü günler eşiğimizin dibindedir.

Hani şu günlerde cumhurbaşkanı adayları vaatlerde bulunuyya, keşke biri çıksa da ülkeyi "GDO"lu bürokratlardan arındıracağım dese. Bunu da koysa programının içine