Pırıl pırıl akşam güneşi, geri bakmış, bütün haşmeti ve cömertliğiyle gülümsüyor. Semtin sekiz on kadını, günlük ev işlerinin yorgunluğunu kalenin yoluna çıkıp yakındaki zümrüt çimenleri, çiçeğe durmaya yeltenen dalları ve aşağıdaki, çok aşağıdaki Tokat evlerinin çatılarını izleyerek atmaya çalışıyorlar, günlük ev kıyafetleriyle...

Çimenlerin ortasında sandalyesine kurulan bir ihtiyar, kim bilir, ne hayallerde? Depremin acısıyla mı, yaklaşan seçimlerde tahminen kimin ne kadar oy alabileceğini hesaplamakla mı meşgul? Bu zihin karışıklığıyla, çevrenin güzelliklerinin ne kadar farkında olabilir ki?

Kitap dolu ağır çantası ve yorgun, bezgin yüzüyle dik yokuşu tırmanarak ofluya pufluya okuldan dönmekte olan bir ilkokul öğrencisi.

Ben ise girişi sağlam demir kapıyla kilitli olduğu olasılığını aklımızın ucundan bile geçirmeden genç arkadaşım Sevgili Ruhi Çapanoğlu’nun kaleyi doya doya gezip memnun ve güler yüzle dönmesini bekliyorum.

Bu gün mü böyleydi, yoksa her gün mü? Ne var ki güzellikler görmek için çıktığımız yolculukta nereye gitsek asık suratlı, çatık kaşlı lanet demir kapılarla karşılandık.

Demir kapılardan bu kadar nefret ettiğimi anımsamıyorum, şu kısa ömrümün HİÇ BİR ARALIĞINDA.

10.03.2023 saat: 10:19