Emekli Vergi Dairesi Müdürü Ömer Yılmaz yazdı: "Bu bir avuç ne idüğü belli olmayanlar bu cesareti nereden buluyor ve kimlerden alıyorlar?"
Geçenlerde camilerimizde okunan Cuma Hutbesinde zinadan bahsedildi. "Zinanın dinen yasak olduğu ve ailenin temelini sarstığı ve zinanın perhizinin evlilik olduğu ifade edilerek; Meşru bir evlilik insanların bütün kötülüklerden sığınabileceği güçlü bir siper, muhkem bir kaledir." denildi.
Bu yerinde ve doğru hutbeye ne yazık ki bazıları tarafından "Kamusal görev yürüten bir kurumun bireylerin özel hayatına, arkadaşlık ilişkilerine ve medeni tercihlerine dini hükümle müdahale etmesi kabul edilemez. Bu hutbeden dolayı Diyanet İşleri Başkanlığını kamuoyunda açıkça özür dilemeye çağırıyoruz, laik Cumhuriyet ilkelerine sadakat hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu dil yalnızca çağ dışı değil tehlikelidir de" diye açıklama yapılarak tepki gösterildi.
Anayasa’nın “Ailenin Korunması” kenar başlıklı 41. Maddesinde “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.” denilmektedir.
Anayasa’nın 41. Maddesi, ailenin korunması açısından iki önemli konuya vurgu yapmaktadır. Bunlardan birisi eşler arasında eşitliğin anayasal güvenceye kavuşturulması, diğeri ailenin huzur ve refahının korunması için devlete gerekli tedbirleri alma görevinin yüklenmesidir.
Çok bilmişler, Anayasadan vs. bahsederek boylarını da aşıyorlar. İşte o zaman Anayasanın bu maddesini de gözlerine dayamak gerekir. Bu noktada devletin bir yasal kuruluşu olan Diyanet İşleri görevini yapmıştır. Ailenin temelden sarsılmasına neden olan ve yapılan istatistiklerde boşanma nedenlerinin birinci sırasında yer alan eşler arasındaki aldatmanın yani zinanın yanlış olduğunun anlatmasından daha doğal ne olabilir? Bu tamamen kurumun yasal ve dini görevini yapma işinden başka bir iş de değildir.
Öte yandan hutbe kimlere okunmuştur, kimler dinlemiştir? Tabii ki Müslümanlara. Onlara hitap edilmiş, onlara nasihat edilerek inandıkları dinin vecibelerinden bahsedilerek, haramdan uzak durulması istenmiştir. Muhatabı camiye gelen dolayısıyla müslüman kitledir. Diğerleri bu dinin dışında olanları zaten bağlamaz. Onlar istediklerini yürürlükteki yasalar çerçevesinde sokaklarda, caddelerde, evlerde rahatça yapabiliyorlar, bu güne kadar da yaptılar, kimse de bir şey demedi bu kitleye. Dolayısıyla bahse konu hutbe Müslüman birini asla rahatsız etmez. Müslüman olmayanı da zaten ilgilendirmez. Sahi sizler bu hutbeyi eleştirenler, siz kimlerdesiniz? Dinden, imandan, kitaptan bahsedilince kimyanız neden bozuluyor? Pardon çıkaramadık da ondan soruyoruz kusura bakmayın.
Peki neden bu kadar rahatsız olundu bu hutbeden, bunu iyi düşünmek lazım. Türk toplumunun temel taşı olan aile yapısını tehdit eden ve boşanmanın birinci nedeni olan aldatmadan yani zinadan uzak durun diyerek ailenin korunmasından kimler rahatsız olabilir? Bunu iyi anlamak, irdelemek gerekir.
Siz sanmayın ki önünde veya arkasında Türk olan kurum ve kuruluşlar, başında takkesi sırtında cübbesi olanlar bizdenler, bizi temsil ederler. Yıllarca bu milletin başına bela olmadı mı hainler ajanlar, piyonlar? En yakın örneği ile 15 Temmuz’da yaşamadı mı ihaneti bu millet? Omuzlarındaki onca rütbelerle üzerlerinde ki kıymetli ve şerefli üniformalar ve giydikleri ile tuttukları kilit noktalardaki görevleri ile ihanet etmediler mi bu millete, devlete? Ettiler hem de nasıl ettiler, Meclisi bombalayacak kadar alçaldılar.
İşte bunca satılmışlıklara şahit olan biri olarak, bu gün yaşını başını almış bir ayağı çukurda koca koca kadınların çıkıp da ‘sana ne ben gezerim, tozarım, zina da ederim.’ anlamına gelen bu açıklamaları yapmaları neyin nesi olur? Sorunun cevabını siz değerli okuyucularıma bırakıyorum.
Ayrıca İslam dininin yasakladığı ve haram saydığı zinanın çağ dışı olarak nitelendirerek bir anlamda karşı tez ile sahip çıkılması dinimize alenen hakaret değil de nedir? Bu bir avuç ne idüğü belli olmayanlar bu cesareti nereden buluyor ve kimlerden alıyorlar? Yetti gayrı Müslüman mahallesinde salyangoz satmaları. Diyanet İşleri Başkanlığımızın da bu tür açıklama yapanlar hakkında yasal hakları sonuna kadar kullanarak pasif kalmamalı diye düşünüyorum.
Bizden söylemesi.