Sevgili dostum,

       Kitap okumak ve okuduklarımız üzerine düşünmek insana müthiş bir ruh ve huzur zenginliği veriyor. Ama zenginliği maddi şeyler ile sananlar bu zenginliği anlamayarak fakir ve engelli insanlarla ve kadınla uğraşarak onları küçümseyerek eğlenmeye bakıyorlar. Daha doğrusu eğlendiklerini zannederek manevi iddia ettikleri manevi zenginlikle çeliştiklerinin farkına varamıyorlar. Okumadıkları için de farkına varamazlar zaten. “Ancak akıl sahipleri ibret alırlar” diyen manevi zenginliğe kulak asmazlar. 

    Sevgili dostum,

    Düşündüm de bilgi fakirliklerini örtmek için, gerçekleri dahi örterek çevresine durmadan “sen yanlış düşünüyorsun, yanlış algılamışsın, bu da engelinden dolayı oluyor” diye küçümsemeye kalktıklarından daha küçük duruma düştüklerinin farkına bile varamıyorlar.

      Sevgili dostum,

      Maddi imkanı güzel olduğu halde ağlayıp sızlayan, sonra da engellilere  “çok iyi maaş alıyorsun” diye hakaret eden ama bunu da onları motive ettiklerini söyleyerek yutturmaya çalışanlar, eğlenmeye, hediyeleşmeye ve ziyaretleşmeye para vermek istemedikleri için de böyle saf gördükleri insanlarla bedavadan eğlenmeye bakıyorlar. Ama manevi olarak bu pahalıya patlıyor ve eğlendikleri insanların kendilerinden uzaklaştırmaya yarıyor sadece. Ama kendinden uzaklaşan insanları da anlamadıkları ve anlamak da istemedikleri için hep onları suçluyorlar.

     Sevgili dostum,

     Biz de dostluğumuzun gerçek manada gelişmesini istiyorsak insanlarla onları yalanlayarak, onlara “yanlış düşünüyorsun” diyerek veya” sana öyle geliyor gerçek öyle değil” diyerek güya gerçekleri anlatıyormuş gibi sevdiği insanların avukatlığına soyunan insanlarla mücadele etmeliyiz.  Böyle söyleyerek Çevrelerine durmadan negatif enerji yüklemeye çalışan insanlara biz “dur bunu yapamazsın beni yalanlayamazsın, senin fikrin doğruysa benimki eğri değil”  diyerek tavır takınmaya çalışanlara onlardan uzaklaşarak cevap vermeliyiz. Sadece lafta değil maddi olarak da gücümüz oranında karşılıksız değil de ürettiklerinden gücümüz oranında alarak başkalarına hediye ederek ve onların da maddi destek sağlaması konusunda uyararak destek olmalıyız.  Aksi halde günü kurtarsak da tarih asla affetmeyecektir. Tarihe baktığımız zaman zulmedenler ve yalan söyleyen ve iftira atanları önce Yaradan sonra da halkımız affetmiyor. Türkiye’de darbeler tarihine bakmak bile bunu anlamaya yeter. Biz günü yaşamak için değil yarınları da düşünerek yaşam ak ve ona göre çevremizdeki engelli, fakir, kadın gibi insanlara adil davranmak zorundayız. ”Güneş balçıkla sıvanmaz” diyen atalarımız ne güzel söylemiş. Anlık olarak güneşle arana balçık koyabilirsin güneş sıcaklığı ile zamanla balçığı eritir. İnsan ne kadar çamur atarsa atsın, çamur n e kadar çok olursa olsun güneş nasıl eritirse onu, gerçeklerin güzel sıcaklığı da palavraların ve yalanları zamanla eritecektir.

      Sevgili dostum,

      Gerçekler güneş kadar sıcaksa bizlerde alay eden zavallılarla mücadele ederek, onlardan tutumlarını değiştirmedikleri zaman uzak kalarak, mesafe koyarak yalnız kalma pahasına da olsa onlara gereken dersleri vererek mücadelemize devam edelim. Bu gerçeklerin anlaşılması mücadelesi en kutsal mücadeledir ve okumayan, öğrenmeyen ve gerçek manada sevemeyen maddiyata ve makamlara bulanmışlar anlayamazlar. Anlama engelli olmak en pahalı,  ülkeye ve insana zarar veren engel türüdür.