Merhaba Sevgili dostum,

Biliyorsun özellikle çocuklara ve gençlere kitap hediye etmek, onlara   küçük ikramlarda bulunarak sohbet etmek ve bilgimizi de ikram etmek senin ve benim en sevdiğiniz sosyal davranışların başında geliyor.  

Sevgili dostum,

Son zamanlarda yemek ve çay ikramımızı ret edenler, bahane üretenler olduğu kadar,  hemen  “sen mi ısmarlayacaksın” diyerek güvensizlik ve bunun yanında cimrilik kokan  cevaplar veriyorlar. Cimri insanlar  öyledir. Sen onlara bir şey ikram etmek istersin de  “ acaba hesabı bana mı ödetecek?” korkusu ile  ikramı hemen  önyargı ile ret eden olduğu kadar, açık yüreklilikle “ sen mi ödeyeceksin” ya da “ sen mi ısmarlayacaksın” diye soranlarda var. Ben de  epri ile  “sen ısmarlarsın herhalde” diyerek  cevap verince yüzleri asılır. Serde cimrilik var çünkü.. Ama bu insanlar düğünde cenazede  ikramın ucunu kaçırarak  israfa varan ikramlarda bulunurlar çoğu zaman.

Sevgili dostum,

İşte bu yüzden  bu tutumu sergileyen insanlardan uzak kalırım. Yolda rastlarsam da selam verir geçerim.

Sevgili dostum,

Bazen ikramda bulunduğumuz zaman çocuklar anne ve babalarından gördükleri üzere  “ zahmet olmasın” diye ikrama ihtiyaçları olduğu halde “ret” ederler. Açık yüreklilikle söylerim ki, “ bu ikram aslında sana Yaradan'ın ikramı ve nasibi. Ben sadece aracıyım. Sen nasibini ret ediyorsun, sonra da önüme fırsat çıkmıyor “ diyerek şikayet ediyorsun.

 Sevgili dostum,

Bak bu mektubu yazarken aklıma geldi. Toplum olarak neye “evet”  ve neye “ hayır” diyeceğimizi bilemediğimiz  kararsız tutumumuz burada da ortaya çıkıyor ve evet diyeceğimiz yerde hayır ve hayır diyeceğimiz yerde evet dediğimiz için hayatımız çok zaman allak bullak oluyor ve pişmanlıklarımız da çoğalıyor. Gazetelerin 3. Sayfaları bunu göstermiyor mu bize? Aşkla evet diyenlerin  sonradan hayır  dedikleri için  birbirini öldürerek ayrıldıklarını okuyoruz.

Sevgili dostum,

Çocuklarımızın okuyan  ve   öğrenen insan olmasını istiyorsak okuyan ve öğrenen insanlar ile iletişimimizi artıracağız. Ben bunu yazdıkça çevremizdeki insanların kendileri gibi lak lak ile zaman  öldüren arkadaşları  ile iletişimi artırıyorlar. Böylelerini görünce “aman konuşmalarınız boşa gitmesin teybe kaydedin de  ilerde torunlarınız dinlesin  veya  kitap yapında okusunlar “ demeden kendimi alamıyorum.

Sevgili dostum, güzel kardeşim,

Bazen, yenilen bir porsiyon “Çökelikli Tokat pidesi” ki, büyük şehirlerde oturanlar bunu her yerde bulamıyor. Her zaman büyük şehirlerden izne gelen hemşerilerimiz ve  öğrenciler bunu dile getiriyorlar.

Sevgili dostum,

Bize ikram eden  dostlarımızın niyetini iyi tanırsak, anlarsak gerçek dostlarımızı da  çoğunlukla bulmuş oluruz. İnsanların zararı çok zaman şu sözde yatar  “ dostlarımızı  nasıl olsa  bizden uzaklaşmaz diye  kötü davranışta  bulunup üzerek  uzaklaştırırız düşmanlarımız ise bizi sevsin diye olağanüstü gayret gösteririz neticede düşmanlarımız  bizi sevmez, dostlarımızda bizden uzaklaşır” dostsuz kalmamız da bu yüzden olur. Bunu sen de bende çok yaşadık değil mi?

Sevgili dostum,

Kimi insan da  “davete icabet  sünnettir “ diyerek     üzerine atlayarak hep davet bekler, hatta ikramların artarak kalitesinin de artarak devam  etmesini isterler, imkan-ları olduğu halde   “paramız yok” diyerek  gülerek yalan söylerler. Yalan söylemek sanki farz gibi. Ama karşısındakini aldata-mazlar. Yalan her zaman sırıtır çünkü. Bu insanlar çok yerde dindar ve milliyetçiliği  kimseye de bırakmazlar. Böyle başkalarını aldatan ve  boş sözler sarf eden de  bizim dostumuz olamaz değil mi? “Özü sözü bir olan” insan hem  dindar hem güzel insandır.   

Sevgili dostum,

Dostluk çok özel ve çok da zor olan bir duygu. Bu yüzden ben herkese dostum demeye çekinirim. Ama bakıyorum da  herkes ulu orta  bizler başta olmak üzere “dostum” diye hitap ediyorlar ama  laf bize  ikram başkalarına. Böyle sözü ve özü bir olmayanı toplumda kim ciddiye alır?

Sevgili dostum,

Çocuklar saf ve temiz duygular olan ve  “güzel düşünen ve davranan “ ile  “kötü düşünen ve davranan” insanı daha küçükken ayırt eden insanlardır. Kendine güzel şeyler hediye eden ve  bayramlarda  özellikle ikram eden insanı unutmazlar. Bunu hem sözlü olarak hiçbir çıkar göstermeden hem çocukken hem de  büyüdüklerinde dile getirirler. Çocukluklarını çabuk unutan ve çocukları anlamayan insanlarda  çocukları gereksiz yere  eleştirirler. Bilirler ki çocuklar eleştiriye çok zaman cevap vermezler. Onlar cevap vermeyince eleştiri haklı olur sanki. Çocuklara eleştiri değil, gerçek  manada sevgi gösterecek ve imkanı dahilinde  ikram etmek lazım:

Sevgili dostum,

Hep davet beklemeden, dostlarımızı da arada  davet edelim ki yemeğe çaya  dedi-kodudan uzak özgelişime dayalı sohbetler ile sadece bugünlere değil yarınlara da ışık olalım. Ama toplumumuzda çok insan hep “günü kurtarma” kaygısı ile yaşadıklarından   dostlarını davet etmez, ya da  başka amaçlar ile dostlarını davet eder olmuşlar. Biz bunu aşmak sırf  dost olduğumuzdan ve özgelişim amaçlı sohbetler ile hayatımızı daha ileri kaliteye  çıkarmaya bakmalıyız. Kalite mal mülk ile değil söylediğimiz sözlerin doğru, mantıklı ve  geleceğe ışık olması  ve davranışlarımızın da  tutarlı olması ile olur.

Sevgili dostum,

Dostluklardan sıkılan insanlar  bir süre sonra  “meşgulüm, yoğunum  zamanım yok” gibi bahaneler ile dostluklarına ara vermek istiyorlar. Açıkça bunu dile getiremeseler de, işlerinin yoğunluğunu bahane etmek bunlardan en nemlisi. Bu durumda bizlerde dostlarımıza saygı göstererek dostluklara ara verebiliriz. Bu hem bizim hem de dostumuzun faydasına olur. Ama dostumuzun da  bahane üretmek yerine “dostluk beni yordu biraz ara verelim” diyerek açıkça  belirtmesi hem onun hem bizim faydamıza olur. Dostumuz gerçek dostumuza bunu anlar ve saygı gösterir.

Sevgili dostum,

Dostlukta  “açık sözlülük” esas olmalı ve  bizi davet eden dostlarımıza  gerçek manada yoğun değilsek ya da davete  icabet etmek istemiyorsak “hayır” derken onu inandırmalı ve  her şeyi de dostumuzdan beklememeliyiz. İmkanımız varsa biz da davet etmeli ve bizi sık ziyaret eden dostumuzu da biz ziyaret etmeliyiz. Bu dostluğun gereği sanırım.

              Sevgi ve saygı ile  selam ile  mektubumu  noktalıyorum. Her mektup dostluk binasına atılan tuğla olsun.