Sevgili dostum,  

Son zamanlarda kiminle sohbet ettiysem “dost bulamamaktan “ veya  “fırsatları görememekten” dem vurdular. Ama dost bulamamaktan çok dostun zamanında kadrini bilememek ve gerçek dostlarımızla sahte dostlarımızı ayırt edememe basiretimizin olmamasıdır  asıl sorun.

Sevgili dostum,

Çok insan  “dost”  dediğimiz zaman karşılık beklemeden zor zamanlarımızda bize maddi destek veren insan olarak anlarız. Hatta dostuna aşırı güvenen ve ihtiyacı olmasa da dost bildiklerinden her daim maddi destek bekler ve bu hastalıktır aslında. Bizim dostumuz geçinen ve her fırsatta maddi destek bekleyen insana çok rastladım. Biraz düşününce düzenli geliri olan bu insanların maddi desteğe ihtiyacı olmadığını 30 yıl önce neyse şu anda da aynı olduklarını anladım. Ben diyeyim alışkanlık sen de hastalık öteki desin aymazlık. Öyle bir şey. Hep isteyen ama vermek istemeyen insanlardan uzak kalmak da fırsat değerlendirmek bence.

Sevgili dostum,

Gerçek dost,  çok zorda kalmadıkça karşısındaki insandan yardım beklemez. Gerçek dost da dostunun yardıma ihtiyacı olduğunu o söylemeden hal dilinden anlayarak yardım eder. Bizim çevremizde de bize dost diyerek bizim kitabımız satın almayıp hediye beklerken, hiç tanımadıkları insanların kitaplarını satın almalarını da ballandırarak anlatırlar. Bu da bize iyilik olur. Bu adam en iyi dostumuz olur ona göre. Onların dilince. Yani anlayışı ile. Bize de sabretmek düşer.

Sevgili dostum,

İnsan sayısı kadar dostluk anlayışı vardır. Sana değer vermeyen ve bunun tam tersi ona değer vermediğimizi iddia edenden, iyilik yapmayı, boş konuşmak ve bizi yalanları ile aldatacağını zannedenlere kadar. Başkasına yardıma imkanı olurken bize gelince “ o kadar imkanım yok” derler ve bu yalanlarına da sanki kendileri de inanmış gibi rol keserler. Ne de olsa memlekette artist çok. Bize de sabretmek düşer. Biz de sabrederiz. Bir dostu yavaş yavaş kaybettiklerinin farkına bile varamazlar. Kıskanan “imkanım yok” der. Gurur duyacağı yerde duyarsız olur. Bize de saygı duymak kalır. Onların bir dostu yavaş yavaş kaybettiğini, hem yaşamak hem izlemek hem de ibret almak düşer bize. Bir gün yanında bizi göremezlerde o zaman sitem ederler gene. Dost dediğin onların kölesi olur. Bu kaçışlara kendilerinin sebep olduğunu bile göremeyecek kadar kör olmuşlardır. Maddi imkanlara fazla dalmak manevi kör eder insanı. Bunu da fark edemez bakar kör insan. Bunu da uzun zaman görmediğim dostum tespit ederek bana söyledi. Var olsun. O söyleyince  “yanımda olsa dostum da öyle derdi” dedim içimden.

Sevgili dostum,

İnsanlar işte fırsatları yani, dostunu yavaş yavaşça kendinden uzaklaştırarak kaçırır ama farkına varamazda. Sonra da “fırsatı kaçırdım” diyerek hayıflanır. Maddi fırsatlarda böyledir işte. Fırsat ete kemiğe bürünerek çıkmaz ortaya. Ruh gibidir o sen onu fark edecek değerini bileceksin. Yoksa kaçar gider tabii

Sevgili dostum,

Dost bulamamak konusuna gelince, insanlar artık çıkarına bakıyor, kısa vadeli kendisine hep ikram edecek, saçma da olsa fikirlerine onay verecek, hatasını söylemeyecek ama yanlışına bile doğru diyecek insanları dost olarak istiyorlar. O yüzden  “ok gibi doğru olsan yabana atarlar seni, yay gibi eğri olsan elde tutarlar seni” misali eğri insanlar doğru insanları ok gibi uzaklaştırıyor. Gerçek dostu da bulamıyoruz işte.

Sevgili dostum,

Kendimizi tam tanımadığımız zaman başkalarını da tam tanımakta zorlanırız. Genelde maddi işler, ev almak veya araba almak gibi konularda dostlar ararız yanımızda. Bu konudan anlayacak ve bizim alış verişte zarar etmememiz konusunda uyaracak. Ama insanlar gerçekten sevmiyorsa seni o zaman bu konularda da yardımcı bulamıyorsun. Ama bunu çevrene anlatmakta da zorlanıyorsun. İyi insanın çok dostu olur sanıyoruz ama içlerini bilemeyiz ki. Aşkla evlenen, öldürerek dövüşerek ayrılanlar gibi ortaklıklar ve arkadaşlıklarda çok zaman böyle. Kanka olanların bir zaman sonra küstüklerini öğrenince şaşırtıyoruz ama şaşacak şey yok bunda. İnsanlar günlük çıkarlarına göre davranıyorlar çoğu zaman. Bu da ondan yani. İşte çıkarlarına bakmayanlar gerçek dostlardır.”İyilik yap denize at balık bilmezse halık bilir” düsturu ile yaşayanlar gerçek dostlar olsun. Sen ve ben gibi..

Sevgili dostum,

Genelde herkese, bilgimiz ve tecrübelerimiz ile  onların kapasitesini ve olabilecekleri , çalışırlarsa gelebilecekleri şeyleri ve yerleri söylüyorum dost olarak. Onlar kendilerine güvenmiyorsa, inanmıyorsa, yani özgüvenleri zayıfsa ben ne yapabilirim? Herkese kapasitesini söyleyebilirim ama  onların yerine çalışamayız. Çalışacak olan da,  başaracak olanda onlar. Bir dost olarak bizim  görevimiz insanları motive etmek ve onlara inanmak. Özgüven edinmelerine, söz ve kaynak kitap veya  başka yollar ile destek olmak.

Sevgili dostum,

Gençler ve insanlar genelde çoğunluğa uyuyorlar. Çoğunluk ne derse doğru olur misali. Zaten kamuoyu kanaat önderlerinin amacı da insanların çoğunluğa uymaları konusunda algı  yapmak. Çoğunluk her zaman doğru olmadığında insan fırsatları görmeye bakmalı ve fırsatları görmesine yardım eden ve doğru yorumlar yapan insanlara daha önem ve değer vermeli. Çünkü ben öyle yapıyorum ve sen de öyle yapmaya gayret ediyorsun. Bu da güzel dostluğun meyveleri işte.

Sevgili dostum,

İnsan çok zaman hayatında kendisini gerçek manada seven insanları fark edemiyorlar. Toplum okumadığından genelde duymayan insanların çok şeyi bilmediğini sanıyorlar. O, insan ya  okuyarak  duymamanın verdiği dezavantajları avantaja dönderiyorsa. “Hiç bilmeyenle bilen bir olur mu?” sorusunu ben değil Yaradan soruyor. Bilgi okuyarak elde edilir duyarak daha çok dedikodu edinir insan.

Sevgili dostum,

En büyük dostumuz Önce bizi Yaradan sonra da kendi aklımızdır. Önce Yaradanın ne demek istediğini anlayacak sonra edindiğimiz duyarak ve okuyarak bilgileri sentezleyerek doğruya varacağız. Herkese danışacağız ama kendi doğrularımızla  hareket edeceğiz. O zaman pişmanlıklarımız da daha az olur.    

Sevgili dostum,

 “İnsan kendi ile dost olamazsa kimse ile dost olamaz” ve “insan kendi fırsatını göremezse başkasının gösterdiği fırsatı hiç göremez” Çünkü başkaları çok zaman sahte dostlar olduğundan doğru karar vermemize engel oldukları gibi yanlış kararlara da sürüklerler. Dünya yanlışa sürüklenen gençler ve insanlarla dolu. “Suça sürüklenen çocuklar ve gençler” sözünü çok duyarız.  Ben de  “hataya sürükleyen dostlardan uzak kalırsak dostluğun sevincini yaşarız ve dostluğa olan inancımız artar” diyorum.