22 Mayıs 2003 tarihli Tokat Gazetemizde yazmıştım. Bugün yine yazmak ve hatırlatmak gerekir. Tazeliğini yitirmeyecek “TOKAT’TA DEPREM GÜVENLİĞİ” yazım şöyle olmuştu:

TOKAT'TA DEPREM GÜVENLİĞİ

(Gündem: Cemalettin Yarkın – 22.05.2003)

Toplumsal ve çevresel yıkımlara yol açan tabiat olaylarına "doğal afet" diyoruz. Adı üstünde doğal afet. Yaşadığımız yerkürenin doğasından ileri gelir ve bundan dolayı da kaçınılmazdır. Deprem, sel, fırtına, kasırga, göçük, çığ vb. doğal afetler, tarih öncesi ve sonrası tüm zamanlarda vardı ve bundan sonra da olacaktır. En yıkıcı ve dolayısıyla en korkutucu afet ise depremdir. En kısa tanımıyla deprem, yer kabuğunun ani titremesidir. Derinlerdeki belli merkezlerde oluşan basınç birikimleri sonucunda oluşan kopmalar, bunların şiddeti oranında sarsıntıya neden olurlar.

Bugüne dek olagelmiş depremlerin verilerine göre yapılan jeolojik, jeofizik ve sismik çalışmalar sonucunda yeryüzünün deprem haritaları çıkarılmıştır. "Fay hattı" denilen yer kabuğu kırılma noktaları,  çizgileri ve yönleri belirlenmiştir. Bunlara “deprem kuşağı" deniyor. Ülkemiz bütünüyle bir deprem kuşağı üzerinde sayılıyor. İlimiz TOKAT ise Kuzey Anadolu fay hattı diye tanımlanan ve öncelikle Kelkit vadisini içine alan 1. Derece deprem kuşağındadır.

1942 yılında merkez üssü ERBAA olan büyük depremde, Erbaa ilçemiz, adeta yerle bir olmuş, NİKSAR, REŞADİYE ve TOKAT merkezinde önemli hasarlar meydana gelmiş, nice canları kurban veren ERBAA deprem sonrası yeni baştan kurulmuştu.

TOKAT'ta 1942 depreminde bugünkü Hükümet Konağı'nın bulunduğu alanda yer alan Ziraat Bankası, Halk evi ve Sinema binaları tamamen yıkılmış ve başka birçok bina ve çok sayıda ev hasar görmüştü. O tarihte ben beş yaşındayım. İki katlı ahşap evimizin çatısında hasar olduğu için, KIZILAY'ın verdiği mahruti çadırı komşunun bahçesine kurmuş ve bir hafta bu çadırda kalmıştık.

1942 depreminden sonra ilimize, içinde Alman uzmanların da bulunduğu bir heyet gelmiş ve inceleme yapmıştır. O heyetin verdiği raporlar şimdi nerededir bilemem. Bildiğim şu ki, risk taşıyan yerleşim alanlarında hangi tür yapılaşmanın ne şekilde olması gerektiği hususlarının söz konusu raporlarda belirtilmiş olduğudur.

Örneğin TOKAT merkeziyle ilgili raporda, Behzat deresi vadisi ve Yeşilırmak havzası, tıpkı Kelkit vadisi gibi ciddi risk taşıyan alanlar sayılmıştır. Bugünkü haliyle G.O.P. Bulvarı; Behzat Bulvarı öte yandan Gümenek-Kumluklar arasındaki sağlı sollu yapılaşmalar ise risk tehdidine meydan okumaktadır.

Bu saydığımız yerler bundan 50 yıl, hatta 40 yıl öncesine değin, büyük ölçüde bağ-bahçe ve tarladan ibareti. Mevcut yapılar ise tek kat, iki kat, çok çok üç katlı idi. Bugün ise ayni yerler, şehrimizin en yoğun meskun alanlarıdır. Son 30 yılın eseridir.

İşte Alman deprem uzmanlarının bundan tam 60 yıl önce verdikleri rapor, sanki bugünleri görmüşçesine ciddi uyarılar taşıyordu. Aslında bu uyarılar bütün TÜRKİYE için geçerliydi. Çünkü ülkemizde, 1939 yılı büyük ERZİNCAN DEPREMİ'nden sonra geçen 60 yılı aşkın zamanda dönem dönem, Üniversitelerimizce, yerli ve yabancı birçok uzmanlarca da benzer uyarılar, sorunları saptama ve çözüm önerileri şeklinde gündeme çıkmış (özellikle her deprem olayının ardından), tüm mercilere ve kamuoyuna sunulmuştur.

Peki ne oldu? Hiç kimse tınmadı. Cemaat ne denli kalabalık olsa da imam bildiğini okudu.

Hatta 1997 yılında (Gölcük merkezli Büyük MARMARA DEPREMİ'nden iki yıl önce), en yüksek merci olan TBMM'de teşkil eden Deprem Araştırma Komisyonu'nda çok yoğun ve uzun süren çalışmalar sonucunda son derece ciddi ve gerçekçi öneriler, kararlar, yasa tasarıları ve nihayet yasal değişiklik ve yeni yasalar oluşturulmuştur. Peki bütün bunlar son altı yılda ne ölçüde hayata geçmiştir?

İşte bütün bu soruları ve sorunları görüşmek ve tartışmak üzere, geçtiğimiz Cumartesi günü, özgün ve özverili çalışmalar yaptıklarına dair duyum aldığımız İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI TOKAT TEMSİLCİLİĞİ'ne gittik.

İnşaat Mühendisleri Odası Tokat Temsilciliği "özgün ve özverili" diye nitelediğimiz ne gibi çalışmalar yapıyordu? Temsilciliği oluşturan YÖNETİM KURULU ÜYELERİ tam bir ekip ruhuyla ilimiz merkezi ve dört büyük ilçemizin Belediye hudutları dâhilindeki tüm özel inşaatların kontrol mühendisliği görevlerini üstlenmişlerdi.

Çoğu yerde sorumluluktan bucak bucak kaçınıldığı, hatta ''sorumlu sorumsuzlar'ın bol bol bulunduğu bir ülkede "gönüllü sorumluluk" üstlenmek herhalde alkışlanmaya değerdi. Temsilciliğin çalışmalarına ilişkin ayrıntılı bilgileri, gazetemizin Çarşamba ve Cuma sayılarında haber olarak verdik. Böylece biz de basına düşen sorumluluğun gereğini yaptık ve yapmaya da devam edeceğiz.

Ülkemizin geneli itibariyle, bilhassa son 30 yıllık süreçteki hızlı ve kontrolsüz yapılaşma beraberinde çarpık kentleşme olgusunu yaratmış; rant kavgası, Türkiye'nin 1. Derece deprem kuşağında bulunduğu gerçeğini unutturmuştu. Bu unutkanlığın, daha doğrusu bu ağır ihmal ve sorumsuzluğun bedelini son 12 yıl içinde olagelen ERZİNCAN, DİNAR, CEYHAN, MARMARA, DÜZCE, PÜLÜMÜR ve şimdi de BİNGÖL depremlerinde çok ağır bir şekilde ödemiştik.

Hızlı ve kontrolsüz (veya göstermelik kontrollü) yapılaşma olgusundan TOKAT da yıllar yılı nasibini almış olduğundan son BİNGÖL depreminden sonra, (Allah korusun) bilfarz altı büyüklüğünde bir depremde (Ne oluruz acaba?) Sorusu, (düşünmek istemesek de) akla gelmiyor değildi. İşte bu noktada, İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI TOKAT İL TEMSİLCİLİĞİ'nin çalışmaları yüreklere su serpiyordu.

TOKAT'ta, belki de TÜRKİYE’deki bir ilk başlamıştı. TEMSİLCİLİK 2002 yılında, başta TOKAT BELEDİYESİ olmak üzere, ERBAA, NİKSAR, TURHAL ve ZİLE Belediyeleri ile protokoller tanzim ve imza etmişti. Buna göre özel inşaatların (resmi inşaatlar mülki idare ve Bayındırlık kontrolündedir), güvenli arsa ve proje aşamasından itibaren temel pabuçları, demir kalıplar ve kaliteli beton vb. her türlü denetim ve kontrolü büyük bir ciddiyetle yapılmaktadır.

İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI TOKAT İL TEMSİLCİLİĞİ Yönetim Kurulu Başkan ve Üyelerini, memleket sevgisi ve sorumluluk duygusu yüklü özverili çalışmalarından dolayı yürekten kutluyoruz.”