06 ŞUBAT depremlerinin korkunç yıkımı ertesi gün iyice anlaşılınca, kurtarma ve yardım ekipleri dahi tam olarak ulaşamamışken ve yardım çığlıkları arşa yükselirken, resmen, yani devlet adına şu söylenmişti: “Bu deprem kader planıdır.”

Deprem ve diğer doğal afetler, yerkürenin varoluşundan beri yaratılışının kaçınılmaz yasası gereğince hep vardı ve hep var olacak. Yaratılış yasaları, sadece üzerinde yaşadığımız yerküremiz için değil, evrendeki bütün yıldızlar, güneş sistemleri, galaksiler için de geçerlidir. Bu doğa yasalarıdır ki evrendeki düzeni sağlar, aksi takdirde evrende düzel değil, karmaşa (kaos) olurdu. İşte bu ilahi düzen, yaratılış yasaları dünyamızın da, Ay’ın, Güneş’in de, evrendeki tüm yıldızların da, içinde bulundukları manyetik çekim odaklarının ömürleriyle sınırlı ayrı arı kader programları vardır.

Şöyle de denebilir ki, yıldızlar ve gezegenler de ömürleri dolunca söner, parçalanıp dağılırlar, madde-enerji döngüsünde yeni yeni yıldızlar, güneş sistemleri oluşur. Sonsuz evren, ALLAH’ın (celle celaluhu) Hayy (hayat veren), Halik (yaratan) ve Mükevvin (yapan) sıfatları tahtında her an yeni bir iş, oluş ve yaratışla kaynaşır. ALLAH’ın vahyi fizik, matematik, jeofizik, astrofizik vb. bütün pozitif bilimleri kapsayan sonsuz kudrettir.

Gökbilim, yerbilim vb. sayısız bilim alanında yüzyıllar süren araştırmalar, çalışmalar sürecinde nice nice keşifler, buluşlar ve icatlar yapıldı. Bunlar yapıldıkça ve gelişme sürüp gittikçe de pozitif bilim, fen ve düşün insanları, ilahi yasaları ve yaratıcı kudreti anlayıp daha yüksek bir bilinç düzeyine ulaştılar. Evet, deprem ve diğer doğal afetler, dünyamızın kaderinde doğal olarak vardır ama sonuçtaki dehşet saçan yıkım ve ölümler kader hükmünde değildir. Deprem bölgesinde hiçbir insan bulunmasaydı bile o deprem, aynı gün ve saatte yine olacaktı. Rahman ve rahim olan Tanrı, durup dururken şehirleri, kasaba ve köyleri darma – duman edip on binlerce insanı enkaz altında bırakmaz. Yani Tanrı kullarını cezalandırmak için depremleri var kılmadı. Akletmez misiniz, düşünmez misiniz, tedbir – önlem almaz mısınız diye buyurup uyardı.

Bundan şu sonuç çıkar ki, başta deprem, doğal afetler ülkemizin gündeminde hep öncelikli olacak. Şayet bu son felaketten de ders almayıp, depreme karşı kentlerimizi, sitelerimizi dirençli kılmaz, sağlam binalar inşa etmez, yine rant hırsıyla ve de oy uğruna imar afları çıkartır, denetimleri sıkı tutmaz isek, hiç kuşkunuz olmasın, başımıza yine benzer felaketlerin gelmesi mukadder olur.

Büyük depremin sancıları devam ederken, araya SEÇİM takvimi girdi. Cumhurbaşkanı ve Milletvekili genel seçimleri 14 MAYIS 2023 Pazar günü yapılacak. Dönemsel genel seçimler, çoğulculuk ve iktidar karşısında muhalefetin varlığı demokrasinin olmazsa olmazlarıdır. İyi ki seçim var. İyi ki, iyi – kötü bir demokrasimiz var. Ve bu 14 MAYIS seçimleri, CUMHURİYETİMİZİN 100. Yıldönümünde yapılacak ki adeta bir kader seçimi olacak. Demokratik rejimlerde genel siyasi seçimler yağmura benzetilir. Nasıl ki bahar ya da güz yağmurları toprağı tohumu besler, doğayı canlandırır, çevreye ferahlık verirse, siyasi seçimler de öyledir, toplumda genel bir umut ve değişim rüzgarı eser, ortalığa ferahlık yayılır. Aslolan seçimlerin şeffaf ve güvenilir bir şekilde yapılması, oy sayımı ve sonuçlara ilişkin işlemlere herhangi bir leke ve gölge düşmemesidir.

Çok partili demokratik rejimlerde siyasi partiler arasındaki rekabet, vatana millete hizmet yarışı anlamı taşır. Yarışmanın kuralları Anayasa ve yasalarla belirlenmiştir. Seçim ve sandık güvenliğinin sağlanması çok çok önemlidir. Her yarışmada ve her seçimde doğal olarak kaybetmek de var, kazanmak da var. Yani siyaseten seçime girmekten maksat, şahsi ikbal davası değilse, kaybetmek dünyanın sonu değil. Kazanmak da düşmana karşı zafer değil.

Ve unutulmasın ki siyaset, sorun çıkartmak değil, sorun çözmektir.

Yağmur olup yağan rahmet misali, 14 MAYIS SEÇİMLERİ de, ülkemiz için bahar dalları, umut çiçekleri olsun.

(GÜNDEM: CEMALETTİN YARKIN)