Hz. Ömer, islâm aleminde adâletiyle ünlü bir Halife olarak anılır. O’nun mum kıssası meşhurdur. Bir akşam mum ışığında devlet işiyle meşgulken, bir sahabi ziyaretine gelmiş. Hz. Ömer çalışmasını bitirince yeni bir mum yakıp eski mumu söndürmüş. Sahabi: -Ya Ömer, benimle konuşmak için neden yeni bir mum yaktın? Hz. Ömer: - Çünkü, özel hayatımda devletin mumunu kullansaydım kul hakkı yemiş olurdum.

Hz. Ömer, Halife seçilip biat töreni bittikten sonra, Sahabe-i Kiram’ı Mescid-ül Nebevi’de toplamış ve hitap etmiş: “Ey Ashap! Beni Halife seçtiniz. Artık Mekke – Medine, Yemen – Umman’dan Basra’ya, Bağdat’a Şam’a ve Mısır’a kadar uzanan koca bir ülkenin devlet başkanıyım. Benim dinim İslam, devletin dini adalettir. Şayet devlet işlerinde adaletten şaşar, yanlış işler yaparsam, bütçenin hesabını veremezsem bana ne yaparsınız? Sahabe cevap vermiş:

  • Ya Ömer seni sözle düzeltiriz!

Sözle düzelmedim ne yaparsınız?

  • Yazı ile düzeltiriz!

Yazı ile de düzeltmezsem ne yaparsınız?

  • Seni kılıcımızla düzeltiriz ya Ömer!

Hz. Ömer: - Beklediğim cevap bu idi. Allah sizden razı olsun.

            Dinin de, devletin de temeli adâlettir. Adâlet kavramı, Kur’an-ı kerimir 11 suresinin 19 ayetinde geçmektedir. Allah-ü Teala, bu 19 âyetiyle müminleri ve bütün insanları güçlü vurgularla uyarmaktadır. Bu 19 ayetten bir tanesini, bir misal olmak üzere buraya alıyorum. Nahl süresi 90. Ayet:

            “Şüphesiz ki Allah, adaleti, iyiliği, lütuf ve keremde bulunmayı, yakınlara ihtiyaçları olan şeyleri vermeyi emreder ve hayasızlığı, haksızlığı men eder; öğüt alasınız diye de size öğüt vermededir.” (Nahl Suresi 90. Ayet)

            “Hak, “Hakk”, “Adl” isimleri, Allah’ın isim ve sıfatları arasında geçmektedir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki; “Hak, Hukuk ve Adalet”, tek tek her insana, her topluma her yönetime ve bütün insanlığa verilebilecek en büyük öğüttür.