Emekli Vergi Dairesi Müdürü Ömer Yılmaz yazdı: “Adeta milli park gibi burası, devletimiz var olsun, hiç bir şeyi esirgemiyor eğitim öğretimde.”
Geçen gün öğlen vakti gezerken öğle namazı vakti girdi. Yakınlarda camii ararken en yakın namaz kılacak yer Anadolu İmam Hatip Lisesi'nin mescidi vardı. Oraya gittim.
Doğal olarak mescit bodrumdadır diye bodrum kata yöneldim. Çünkü ülkemizde ne yazık ki halâ birçok kamu kurum ve kuruluşlarından tutun da özel sektörlerde, dükkanlarda hele de bazı otogarlarda mescit en ücra köşelerde, köhne ve perişan halde derme çatma merdiven altlarında, karanlık, pencereden yoksun, rutubetli yerlerde olduğunda, bu hareketim doğaldı. Bulamayınca sordum mescidi bana giriş katında dediler, bu defa kendi kendime sen İmam Hatip Lisesindesin kendine gel, burada elbette en iyi yerde olur. Çünkü membası burası, ayrıca mescidi ile bir kurumun dine bakış açısı sorgusuz sualsiz kanımızca paraleldir, işte bak örneği de burada.
Neyse mescidi buldum, gayet geniş, ferah ve namaza bir kaç dakika var. İçeride genç öğrenciler var. İçimi birden blr ferahlık kapladı. Tebessüm ettim gayri ihtiyari. Bu manzara ne güzel bir manzaraydı. Kitaplıklarını şöyle bir kontrol ettim. Mübarek kitabımız itina ile ciltlenmiş, sınıfların şubelerinin harfleri yazıyor, bazılarının üzerlerinde ayrıca tefsir, meal var. Az sonra bazı hocalar ve görevliler de geldi. Nezaket gösterip beni yabancı görünce kibarca hoş geldin bile dediler. Kemale ermiş ahlak ve kibarlık ne güzel insanı mutlu kılıyor.
İmam ve müezzin öğrenciler oldu. Gayet sakin ve yerli yerinde huşu ile namazı eda ettik. Namaz sonrası şöyle bir kısa sohbet ve sorularımı da cevapladılar. Okulumuzun yeri ve konumu oldukça güzel, ağaçların içerisinde ilimizin en güzel yerinde. Görevlilere, kendinizi şanslı sayın, böylesi bir mekan ve bina herkese nasip olmaz, dedim. Zaten onlar da bunun farkındalar.
Adeta milli park gibi burası, devletimiz var olsun, hiç bir şeyi esirgemiyor eğitim öğretimde. Millî Eğitim Bakanlığının 2002'de merkezî yönetim bütçesinden en büyük payı alan 4'üncü kurum iken, 2003'ten itibaren bu sıralamada en üst sıraya yükseldi, 2025 yılı itibarıyla eğitim bütçesinin 2 trilyon 186 milyar liralık kaynakla merkezi yönetim bütçesinin yüzde 14,84'üne ulaştı. Sadece Milli Eğitim Bakanlığının (YÖK vs ayrıldıktan sonra) 2025 yılı 1 trilyon 452 milyar TL bütçesi var. Bunlar büyük meblağlar yani devletimiz uygar ve gelişmiş ülkeler gibi eğitime ayrıcalık ve önem veriyor. İyi de yapıyor. Gelişme ve refah eğitim ile mümkün, keşke yıllar önce de bunun bilincinde olup ona göre hareket etseydik. En büyük yatırım insana yapılan yatırımdır. O yatırımın da önde geleni elbette ki eğitim öğretimdir.
Tokat Anadolu İmam Hatip Lisemiz 1953 yılında kurulmuş. Türkiye'de açılan ilk imam hatipler arasında bu da gurur verici. Okulumuzun pansiyonu da mevcut. Okulun internet sitesinde edindiğim bilgiye göre de:
Öğretmen sayısı: 43, Öğrenci sayısı: 356, Derslik sayısı: 27, Konferans Salonu: 1, Çok Amaçlı Salon: 1, Spor Salonu: 1, BT Sınıfı: 1, Kütüphane: 2, Kütüphane Kitap Sayısı: 6650, Yatakhane Koğuşu: 13, Yemekhane: 1, Revir:1, Öğretim Şekli: Tam gün.
Vizyon; Türkiye’ye yön verecek, milli ve manevi değerlere bağlı bireyler yetiştirerek geleceğin Türkiye’sinde marka okul olmak.
Misyon: Tüm paydaşlarıyla çağın gereğine uygun, kamu yararına yönelik ideal bir okulda, kaliteli eğitim vermek.
Başarılar: TKY Ekip Kategorisinde 2008 yılında “BAMBU EKİBİ”, Türkiye 3.sü, TKY Kurum Kategorisinde 2012-2013 Öğretim Yılında Türkiye 3.sü, 2011 Arapça Bilgi ve Musiki yarışmasında Bölge 1.si bilgileri yer almaktadır.
İnsanın aklına ister istemez 1953 yılında kim bilir ne zorluklarla bu okul yapıldı. O tarihlerde okuyup duyduğumuz kadar, İmam Hatip okullarını halk yaptırdı. Hayır sahipleri köy köy gezerek oradaki yetişen mahsuller de yapılan yardımlar da arabalara koyarak şehirlere getirip satıp paraya çevirerek toplanan kuruş kuruş paralar ile yapıldı. Doğru dürüst zaten o tarihlerde kimselerde para yoktu. Allah razı olsun katkı verenlere, vesile olanlara. Bugün bu irfan yuvalarında bu öğrencilerimiz yarınlara hazırlanıyor. Bir yandan meslek öğrenerek geleceklerini garanti altına alırken, diğer yandan dinin gereklerini öğrenip kul olma vasıflarını en üst seviyelere taşıyorlar. Ne mutlu bunlara. Ne mutlu Kuran okuyan ve öğretenlere öğretmenlere, ne mutlu ilim öğrenen ve öğretenlere.