Bir söz vardır, perşembenin gelişi çarşambadan bellidir diye.

Yıl sonu yaklaşıyor, memura, emekliye bir zam veriliyya, daha şimdiden zammın iki katını geçecek boyutlarda zamlar, vergiler peş peşe açıklanıyor.

TÜİK Ekim ayı enflasyonunu 19,78 olarak açıklamıştı. Ekonomistlerden oluşmuş ENAR isimli teknik grup da Ekim ayı enflasyonunu 49,87 olarak açıkladı. Piyasanın, hanelerin enflasyonu ise yaşanılan enflasyondu ve 50 rakamının da üzerindeydi.

Bu gelişmelere ve uygulamalara rağmen ülkeyi yöneten siyasetçiler, yetkililer "verdiğimiz zamlarla halkı enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyiz." açıklamalarını her fırsatta dile getirebiliyorlar. Ama artık milletin bu gerçek dışı beyanları yemediğini de hala anlayamıyorlar.

Enflasyon Ekim'de 19... peki hükümetin 2022 yılında bu aziz millete uygulayacağı vergi, resim ve harçların ise yüzde 36 olarak açıklanması gerçeği, milletin nasıl yanıltıldığının açık göstergesidir.

Bazen de ekranlara çıkıp, "çalışanların ücretlerini yüzde otuz artırdık." diyebilmekteler.

Çalışanların yüzde otuzlarda zam aldığı ülkenin adı Türkiye değildir. Birilerine yüzde 30 verilmiş olabilir. İki üç maaş, huzur hakkı ödenekle maaşları 50 bin TL'nin çok üzerinde alanları da ekranlardan öğreniyoruz. Ballı, kaymaklı, lale devri yaşatılan, mutlu edilen bir miktar olabilir. Fakat toplum geçim sıkıntısı çekmekte, işsizlikle büyük sıkıntılar içerisinde. İşçisi de memuru da, çiftçisi de, işvereni, sanayicisi de aynı sıkıntılarla boğuşuyor. Bir kısmı da başıma neler gelir endişesiyle sesini çıkaramıyor. Gerçekler yaşanandır, yaşatılanlardır. Gerisi masaldır, hikayedir, hayal aleminde başka bir dünyada yaşıyolmaktır.

Ülkeyi 20 yıl kesintisiz süre ile yönetmiş, yetki verilmiş, tek başına iktidar yetkisi verilmiş bir hükümetimiz daha önce olmamıştır. 20 yıl çok uzun bir yönetim süresidir. Bu sürenin sonunda ülkenin hiç bir sorununa çözüm de bulunamamıştır. Cumhuriyet döneminin ve önceki hükümetlerin kazandırdığı, milli olmuş değerlerimiz, fabrikalarımız, tesislerimiz yok edilmiş, satılmış, yıkılmıştır.

Üreten bir Türkiye'den her şeyi dışarıdan satın alan hazırcı, geleceği de hiç parlak olmayan ekonomik sistem tercih edilmiştir. Çiftçinin ürettiği ürünlere, ithal ürünlerden daha az bedeller ödenir hale de gelinmiştir.

İhracat patlamış güzel de ihracata neden olan temel girdilerin çoğunun ithal ürünlerden gerçekleştiği de açıklanamıyor. Döviz artıyor, millet sıkıntısı daha da artıyor.

Bütün bunlar açık ve net şekilde milletimiz tarafından görülüyor. Adeta kula kul olmayı kendilerine meziyet saymış, beyni yıkanmışlar, midesinden bağlanmışlar, milletin çektiği sıkıntıların üzerine adeta sünger çekmeye çalışanlara milletimiz hayır dua da etmiyor. Bu tiplere ekranlarını devamlı açıp, milletle dalga geçenlere fırsat verenleri de izlemekten vazgeçiyveya bu tipler söz aldığında kanalların değiştirildiğini, izlenmediklerini göremiyiseler bu da onların sorunudur, tavrıdır.

Hiçbir konu gizli kalmıyor. Günü geldiğinde gerçekler ayna gibitaya da çıkıyor.

Gerçeklerden kaçanlar, teknoloji, bilgi çağında yaşandığının, her şeyin bilindiğinin farkında olmayıpta çağ kafasıyla hareket etmeye devam etsinler bakalım.

Eleştirilerden yararlanamayıp karşı düşünceye saldırmayı, suçlamayı, iftirayı meziyet sayanlar gidilen yolun sonunun çıkmaz sokak olduğunu da anlayacak öngörüden çok uzaklar.

Milletimiz yaşıyor, gerçekleri, yaşananları, yaşadıklarını çok iyi biliyve değerlendiriyor. Sandığı sabırla, heyecanla bekliyor. Demokrasinin, egemenliğin kayıtsız şartsız kendisinde olduğunun da son derece bilincinde.

Sevgi ve saygılarımla.