Merhaba Sevgili Üniversiteli Kardeşim,

Bugün konuşmamızda bana şöyle demiştin. “güzel konuşma yapıyorsunuz, konuşmanızı iyi niyetle yapıyorsunuz, bunu bedelsiz yapınca kimse gelmez, bir bedeli olsa belki sıraya girerler.”

Sevgili Üniversiteli Kardeşim,

Öğrenme isteği bir ateş gibidir. Kalbinde o ateş yoksa yani istek heves ve niyet, hiçbir şey öğrenemezsin. Sen yanımıza zamanını ayırarak bir bedel ödeyerek geliyorsun. Belki de en sevdiğin bir arkadaşınla eğlenmekten vazgeçerek yanıma öğrenmeye geliyorsun. Bu çok büyük bir bedeldir. Bu bedelin parasal karşılığı yoktur ve bu öğrenme  azmi ve  öğretme sevgisi olan iki insana karşılığını da Yaradan verecektir ve bu iki insanın en yakınındaki iş ve ev arkadaşları bile farkında olmayacaklardır. Muhtemelen öğrenme ve öğretmeyi bilinçle yapanlar bu  öğrenme ve öğretme olayını  belki az anlayacaklar belki de anlamayacaklar.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Eser üretiyoruz. Aslında bu eserlerin maddi bedelleri de var ama bazı akademisyen ünvanlı insanlar, veya  ünvanlı insanlar, bedelsiz isterler dostluğa istinaden biz de sunarız. Ama aradan seneler geçince sorsak “okumadık daha” derler. Yani okumak isteği olmayan insana ne yapsan boş.

Sevgili dostum, Üniversiteli Kardeşim,

Aslında sana verdiğim eserleri de zamanında okumadın. Zamanında yapılmayan ders seni zor durumda bırakır, pişmanlıklar yaşamanı sağlarsa zamanında okunmayan kitaplarda o kadar pişmanlıklar yaşamanı sağlayabilir. Bizi boşuna kitabı tavsiye etmiyoruz. Okuyup faydalanacağına ve gelişeceğine candan inanarak. Okuduğu halde faydalanmayan da vardır tabii. Eğlenmeyi öğrenmenin önüne alan insan öğrenmeyi ön plana alıp da eğlenmeyi en arkalara alan insanı anlayamaz ki.

Sevgili Üniversiteli Kardeşim,

Okumanın maddi bedeller ile alakası yok. Mesela 50 kuruşluk sakızı bakkal hediye etmezse bir şey diyemezsin ama yıllarca çabalayarak bir eser üreten insandan kitabını hediye etmesini istersin ve ayağına yollamazsa ona hemen gönül koyarsın. Çünkü, senin sakıza olan ihtiyacın varsa ücretini öder alırsın.  Alay etme, küçümseme değersizleştirme amacın varsa hediye beklersin. Çünkü hediye beklenmez verilir.

Sevgili Üniversiteli Kardeşim,

Eğitimini önemseyen ve işi sık tutan insanı arayan ve iş vermek isteyen çok olur. “İstisnalar kaideyi bozmaz”  Ama okulunu daha çok eğlenmek, O nunla bununla alay etmek, öğretmek isteyen insanların iyi niyeti arkasında kötü niyet arayarak ya da arayanların  etkisinde kalarak zamanı dedikodu ile geçirmek tabii ki başarı getirmez. Sen bakma sosyete dizilerine. Başarılı olmuş insanların hayatını incele çektiği çilelere bak. Ben sana bunları anlatan nice kitaplar verdim ve tavsiye ettim  “Okunacak çok kitap var” diye bakmadın. Bir sene sonra tavsiye ettiğim kitapları okumaya başlayınca da “ Bunlar daha önce niye okumadım” dedin. ”Yanlış hesap Bağdat’tan döner” misali daha çok zaman ayırarak farkı kapatmaya çalıştın. Okumak öğrenmek isteyene varsa fazla kitabımız hediye de ederiz tavsiye de. Ama elimizde yoksa nasıl hediye edelim? Temin edeceği yerleri de söyleriz. Tabii okumak isteyene…  Senin gibi davranan çok genç var.

Sevgili Üniversiteli kardeşim,

Öğrenmek isteyen insan öğrenirken eğlenecek zamanından kısıtlar öğrenir. Yani peşin bedel öder.  İş hayatında rahat eder. Öğrenmek istemeyen ise iş hayatında zorlanarak daha büyük bedel öder. Bu bedel maddi bedel değil. Parasal değil. Zamanı etkin kullanma, az zamanda çok şey öğrenme, insan kitabını anlayarak öğrenme bedeli. Biz de zamanında bu bedelleri çok ödedik.

Sevgili Üniversiteli Kardeşim,

Öğrenmek istemeyen ya da söz verip tutmayan veya hep bizi suçlayan insanlar ile arama  bir duvar  ördüğüm zaman rahat ettim. Öğreten, seven ve bunu davranışı  ile gösteren insanlar ile arama da daha sağlam köprüler inşaa ettim. Bu köprülerin öte yakasında ve bu yakasındaki insanlar bana yeni şeyler öğrenme fırsatı verdi. Köprülerin önemini daha iyi anladım. Biz niyetimizi, bilgimizi ve sevgimizi ortaya seriyoruz. O sergidekini kötü gören de olur iyi gören de niyeti ne ise onu görür insan. Başkalarının ne gördüğü de bizi ilgilendirmez.

Sevgili Üniversiteli kardeşim,

Üniversite hayata açılan penceredir. Yunus Emre der ki;

 “hayat bir penceredir,

Her gelen bakıp gitti,

Nice han nice  sultan

tahtı bırakıp gitti “

Üniversite hayatı da işte böyle penceredir. Bir gün hayatının 4 veya daha  çok zamanı buradan hayata bakacağın  şekilde geçecek ve o pencereden bakışın senin hayatta  başarını belirleyecek. Bakış açın da öğrenme hevesin olacak. Sen öğrenmeye, ben öğretmeye devam edelim. Kapımız açık. Penceremiz de. İsteyen pencereden, isteyen kapıdan gelsin bu öğrenmeye katılsın.

Sevgili Üniversiteli dostum, 

Öğrenmek isteyen eğitimin özel mi devletten mi kişinin kendisinden mi olduğuna bakmadan, yani bedeline bakmadan öğrenir. Her bedelli okuyan güzel yere gelmediği gibi her bedelsiz yani parasız okuyan da açıkta kalmıyor. Okulda öğrendiğin bilgiyi hayata uygulaman ve iletişimde olduğun insanlar ile ilişkilerin başarını belirliyor. Eğitim sırasında ne kadar bedel ödediğin değil. Darüşşafaka da anne ve babası olmayan insanlar mezun olunca ne mucizeler ortaya çıkarıyorlar. Ama öğrenme aşkı son safhada olduğu için.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Sana öğreten insanların yanlış davranışlarına fazla takılmadan ve  sana ne öğrettiklerine bakarak ve  sana tavsiye edilen kitapları da zamanında okuyarak ve  anlayarak  daha kısa zamanda daha çok şey öğrenebilirsin.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Bugün yaptığım ve 1 saat gidiş, 1 saat geliş bir yolculukta 100 sayfalık bir Malcolm X biyografisi okudum ve hapishanede okudukları ile  bir  toplumun nasıl önderi olduğunu anlatıyordu. Gerçekten de çok şey öğrendim ve hapishane de adı üstünde bir okul. Çile çekenler oraya “Medreseyi Yusufiye” derler. Yusuf Peygamberokulu.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Geçmişte yaşanmış her hayat ve çevremizdeki her hayat hikayesi bize çok şey öğretir. Yeter ki biz okumayı sevelim ve başkaları neden öğrenmiyor diye üzülmeyelim. Üzülmenin faydası yok. Biz  öğrenmeye devam edelim onun çok faydası var.