Sevgili Kızım,

İnsanın sahip olduğu şeylerin değerini bilmesi ve onunla yetinmesi önemli bir hayat kuralıdır. Elindeki şeylerin kıymetini bilemeyen insanın ilerde elde edeceği şeyler ve kaybedeceği şeylerinde kıymeti olamamakta. Atalarımız bile “Haydan gelen hu ya gider” demekteler.

Canım kızım,

Bende sana elindeki ile yetinmeni öğretmek için harçlıklarını aylık olarak vermekteyim ki, ilerde sen de elindekiler ile idare etmesini gelirin ile giderinin arasındaki dengeyi daha küçük yaşta öğrenerek ilerde sıkıntıya düşmeden yaşayasın. Hayatın rahat olsun ve insanlar ile ilişkilerinde bundan dolayı daha rahat olsun.

Sevgili kızım,

Her insanın eline geçenler ve elinden gidenleri vardır. Genelde eline geçenler ile elinde gidenlerin dengesini tutturan insanlar mutlu olurlar hayatta. Bunlar maddi şeyler olabileceği gibi sevgi ilgi insanlar arası fikirlerde olabilir. Genelde mutsuz insanlar ellerine geçen ile ellerinden gidenin dengesini kuramayan ve bu yüzden hem maddi hem de manevi sıkıntı çeken insanlardır.

Sevgili kızım,

Bir insan kendisine verilen sevgiyi iyi özümser ve gerçek manada gördüğü sevgiyi de başkalarına aynı ölçüde verirse o zaman mutlu olur. Ama sevgi görmediği insana gerektiğinden yani az sevgi gördüğü insana çok sevgi gösterirse o zaman kendisini az seven insan çıkarları da elden zaman sana hiç sevgi göstermeyecek sonuçta sıkıntı çekecek, hüsrana uğrayacak ve bunalıma girecek insan olacaksın. Yani sana az sevgi gösterene sen kesinlikle fazla sevgi gösterisinde bulunma.

Canım kızım,

Gene aynı şekilde sana çok sevgi verene sen az sevgi verirsen o zaman aranızdaki güven ve sevgi azalır. Yalnız bu sevgi dengede olduğu zaman mutluluk ve dostluk devam eder. Sende işte eline geçen sevgiyi başkasına verirken dikkatli ol. Ne sana gösterilenden az bir sevgi olsun ne de sana gösterilenden fazla sevgi olsun. Yani dengede olsun.

Sevgili kızım,

Sadece sevgi değil, manevi değeri olan güven ilgi, gelip gitmelerde de aynı denge olmalı. Sana az gelene senin çok gitmen karşındaki insan seni gerçek manada sevmiyor ve çıkara dayalı ise o çıkar elden gittiği zaman da seni o kadar yerin dibine sokarlar ki “Bu kadar da olmaz” dersin. Bunu da seni en çok sevdiğini ve anladığını yapan insanlar yapar çok zaman. O yüzden ele geçenler ile elden çıkanlara dikkat etmek lazım. Yani şu ki “seni sevmeyene veya seviyormuş gibi davranana sevgi göstermek deyim yerinde ise çok zaman aptallık olmakta.

Sevgili kızım,

 Gene en yakınımız olsa bile maddi yardımda da aşırıya kaçmamak lazım. Çünkü yardıma alışan daha çok daha çok isteyerek elimizde olmayanı bile isterler. O zaman biz sıkıntıya düşeriz. Sen vermekten usanabilir veya vere vere servetini tüketebilirsin ama almaya alışanlar senden isteme ye asla usanmaz. Hep isteyen ama hiç vermeyenlerden de sakınmak lazım işte.

Canım kızım,

Annem ve babam cömert insanlardı. Onlar belki cömertliklerinin mükafatını gördüler ve mutlu oldular ama bizler sıkıntısını her zaman çektik. Onlar öldükten sonra onlardan beslenenler bizleri de onlar kadar zengin sanarak bizlerden de hep istemek hep istemek alışkanlıklarını hiç unutmadılar. Öyle ki çıldıracak, delirecek, sinirden cinnet getirecek hale geldiğimize sen ve ağabeyin ve yakınlarımız çok zaman şahit olarak bizim geleceğimizden endişe ettiler. Bu yüzden sana da vermekte ve almakta dengeyi gözetmek gerektiğini anlatmanın bir babalık görevi olduğuna inanarak bıkmadan usanmadan anlatmam lazım gerektiğine her zaman inanmaktayım.

Canım kızım,

 İnsanları mutlu etmeliyiz tabii ki. Gelirimiz gerçek manada güzelse, çalışmak ve kazanmaktan asla usanmıyorsak, gücümüz ve kazancımızı aşmamak şartı ile harcamada bulunmak, gene bu gelirimizi aşmamak şartı ile başkalarına yardımda bulunmak ve onların da bu yardımları kendi çıkarlarına göre kullanmalarına fırsat vermeden yardım etmek bizim için insanlık görevi olmalıdır. Ama biz yardım ettikçe nasıl olsa bize yardım ediyorlar diye çalışma gücü olduğu halde çalışmayan ve kendisine yardım edene dil uzatmaktan da geri kalmayan insanlara yardım etmekte de dikkatli olmalıyız. Bu insanlara bir elimizi kaptırırsak kolumuzu kurtaramayız. Çalışmaya Gücü yettiği halde çalışmayıp da hep başkalarından hep bir şeyler isteyenleri ben hayvanlardan farsız görmekteyim. İnsan olan gücü yeterse çalışır ve kendisi ve ailesini geçindirecek kazancı sağlar.

Canım kızım,

Bu yüzden elimizdeki ile yetinmek ve çok mecbur kalmadıkça başkalarından da yardım istememek erdemli, kendini bilen insanların görevi olmalı. Kendimize yeten insan olmak. Az ama öz ile yaşamak ama insan gibi yaşamak bizlerin hayat felsefesi olmalı. Burada dikkat etmeni isterim ki, elimizdeki ile yetinmek hiçbir zaman daha ileriye gitmemek anlamı da taşımamalı. Eğitimimizi ve gelirimizi, sosyal  konumumuzu, hayat standartlarımızı da başkalarının haklarını ihlal etmeden , başkalarının haklarına da  saygılı olarak ilerletmeye bakmalıyız. “ İki günü denk olan ziyandadır” düsturu ile hep ilerlemek ama aşırı hırsla da dolu olmadan.

Canım kızım,

Hayatta senden daha çok şeye sahip olan insanlara rastlayacaksın. Bunlar senden daha çok şeye sahip oldukları halde belki de senin sahip olduğun çok az şeyi çok görebilirler. Kendileri maddi şeylerden başka bir şey düşünmedikleri halde sana yardım edecek senin hayat standardını yükseltmene yardım edecek gücü olduğu halde  etmeden “ sen maddiyatı düşünme, gözünü maddiyat bürümesin” diyebilirler. Aslında kimin gözünün maddiyat olduğunu o an anlarsın. Bu insanlar iki veya 3 tane Üniversite tamamlamışta olabilirler ama bu bilgilerini hayata uygulamıyorlarsa bil ki koskocaman cahillerdir bunlar. Sen sakın cahillerden olma. Başkalarına yardım eden, edemediğin zaman da alay  etme bari insanlarla. Bu tutumun karşındaki insanın sana düşman olmasına bile sebep olabilir.

Canım kızım,

Beraber yola çıktığın arkadaşlarından belki de maddi ve manevi olarak üstün olabilirsin. Bu senin bu meziyetlerle üstün insan olduğunu göstermez. Bu meziyetlerine güvenerek bunları elde edemeyenleri asla küçümseme ve onlarla alay etme. “Zamanın kime dost kime düşmen olacağı bilinmez” diyen atalarımız  boşuna dememişler. Bugünün maddi varlıklısı yarının fakiri olabilir. En büyük fakirlikte cehalettir ve cehalet davranışlarımızda, sözlerimizde, tutumlarımızda saklıdır. Cahil insan sevilmeyen, kendisinden kaçılan, alim insan ise sevilen ve hep yanında olunmak istenen insanlardır Bizler sevilmek istemekteysek hem  elimizdeki ile yetinmek hem de  hem de maddi ve manevi yönden gelişirken de gücümüz oranında çevremizi de geliştirmek ve  onlara destek olmakta  görevimiz olmalı. Bu asla dayatma şeklinde   “aman maddi şeyleri düşünme, şöyle yapma, böyle etme” diyerek emir veren tepeden bakan bir tavırla da olmamalı. Severek “ Şöyle yapsan iyi olur. Ben sana yardım ederim.Sen daha iyiye de layıksın ve bunun için sabırla , gayretle ve umutla çalışmaya bak. Bu konuda sana her türlü desteği veririz” tavırları ile daha güzel olmaz mı?  İlkinde ben cehaleti, ikinci tutumda bir  sevgi ve asaleti görürüm. Öyle değil mi canım kızım.

Biricik kızım,

Bunları sana anlatarak kendimi bir babanın kızına yaptığı görevin sevincini yaşamaktayım. Bunu sana özel yapmamaktayım ki, başkaları da senin varlığından faydalansın. Sana yaptığım manevi destekten anlayan başkaları da faydalansın. Bu mektupların amacı da bu değil mi? Paylaşmak ne güzel duygu. Dayatmadan, telkin etmeden sadece anlatarak ve karşımdakinin de anladığını hissederek anlatmak bana zevk vermekte. Sana yazmak, seni yüreğimin içinde his etmek bana tarifsiz ve doyulmaz bir haz vermekte. Bu mektubu okuyan ve anlayan faydalanan herkesi de senin gibi kızım veya oğlum kabul etmekteyim.

Canım kızım,

Elimizdeki ile yetinmek ve insanlara karşı dürüst olmak her zaman bizleri anlayan insanların çıkacağını da gösterir. Herkese kendimizi anlatamasak da hakiki manada bizleri sevenlere kendimizi doğru anlatmak güzel duygu

Sevgiyle…