Hayat, hep gerçekleri aramakla geçer. Gerçekleri arayıp erken bulan daha çok mutlu olur, bulamayana nazaran ….

        İbrahim liseden yeni mezun olmuştu. Annesi ev hanımı , babası ise lisede müzik öğretmenliği yapan, aynı zamanda yaşadığı ilde tanınmış bir ressamdı. Anne ve babasının her istediğini karşıladığı ve  varlık içinde büyüyen İbrahim, iki sene üst üste girdiği ÖSS de başarılı olamamıştı.

        Başarılı olmak , bir işte başarı getiren bir sonuç elde etmek için gayretli , düzenli ve o işi severek çalışmak gerekir. Hayatta başarının sırrı aslında bu kadar basit olmasına rağmen İbrahim on sekiz yaşın vermiş olduğu toylukla bunu anlamakta zorlanmış, ilk başta başarısızlığına isyan etmiş , sonra kabullenerek  önce ÖSS sistemini, sonra anne ve babasını, sonra okulda kaliteli eğitim vermemelerine suçu atarak rahatlamıştı (!) Kendisinde hiç suç yoktu. Olamazdı da. Tüm suçlu sitemdi….

       İbrahim’in babası başarılı bir ressam ve müzisyen olmasına rağmen, çocuğuna anne ve babalık yapmanın , küçük yaştan beri O’nun her istediğine  “evet” demekten geçtiğini sanmaktaydı. Bunu da İbrahim on sekiz yaşına gelene kadar uygulamış, doğru olanın o olduğunu sanmış, ama İbrahim’in son yıllarda yaşadığı olayları görünce  yaptığı yanlışı geçte olsa anlayarak  hatanın neresinden dönüleceğini kara kara düşünmeye başlamıştı.

       İbrahim’in babası Latif bey, aslında  çocuğunu nasıl  anlayacağını tam bilememenin  ezikliğini yaşamaya başlamış, bu tutum O’nu derinden sarsmaya, üzmeye devam etmekteydi. En sonunda ,  yakın arkadaşı  , ildeki bir dershanenin  rehber öğretmeni olan, aynı zamanda da Kişisel Gelişim ve NLP konuları ile de uğraşan Sedat bey ile geçte olsa konuşmaya karar verdi.

     Hafta sonu, Rehber Öğretmen arkadaşı Sedat bey ile şehrin Taşhan denilen tarihi mekanında buluştular.Orada hem konuşacak hem de bu konuya   çözüm yolları arayacaklardı. Rehber öğretmen Sedat bey, her zamanki gibi randevusuna zamanında geldi. Sedat bey mesleğini seven, kendisine faydalı olacak herkes ve her kitaptan faydalanan ve  yaşına başına bakmadan herkese yol gösteren gerçek bir rehber öğretmeni idi. Bu tutumu ile hem kurumda arkadaşlarına, hem  öğrencilerine, hem de velilere  gösterdikleri yol yordam ile sevdirmişti kendisini.

    Latif beyi dikkatlice dinledikten sonra Sedat bey su analizi yaptı:

-           Sevgili Kardeşim Latif bey, gençler ile ebeveynleri arasında  iletişim 3 yönlü olur. İlk yönde  genç kişilik olarak gelişmemiş ve baskı altında kalmışsa anne ve babasının her dediğini yapan insan olmuştur. Dershanemize gelen gençleri gözlemlediğim zaman  gördüm ki, koskoca lise mezunu öğrencilerin bile tercihini çok zaman anne ve babaları yapmakta. Bunlar hayatta başarılı olamayan, anne ve babalarından ayrıldıkları zaman büyük bunalımlar geçiren insanlar. İkinci tip gençler ise anne ve babalarından baskı görmüş veya anne ve babalar her istediklerini karşılamışsa anne ve baba ne derse desin tam karşı tutum geliştirerek , “ Annem ve babam ne derse desin, yanlış  ben tam karşı tutum geliştireyim. Ben onlardan akıllıyım” tutumu olan insanlar ki, bunlar  da aynı bunalımdan kurtulamaz ve  tutumunu değiştirmezlerse  hayat boyu mutluluğu yakalayamazlar. Hayatı kendisine , hem de anne ve babasına zindan eder. İlerde aile yapısında eşine de her zaman muhalefet eder. Bu gençlere  de psikolojik destek vermek lazımdır. Üçüncü tip olan gençler ise anne ve babalarının fikirlerini dikkatle dinler, herkesi dinler ve en doğru olanı yapar  ki , en sağlıklı olan gençler bunlardır.

Sedat bey konuşmasını tamamlayınca , çevrede her şeyden  habersiz muhabbet eden, arkadaşları ile şakalaşan gençleri gösterdi. Sonra konuşmasına devam etti :

-           Şurada konuşan, sohbet  eden gençlerin büyük bölümü muhtemel ki anne ve babalarından  gereken sıcaklığı tam olarak göremedikleri için buraya , kendilerini seven , dinleyen , adam yerine koyan arkadaşları ile sohbet etmeye gelmişler. Çoğu boş konuşmasına rağmen, bu  ailesinden ilgi göremeyen gençleri etkilemeye çalışan cemaatler, yasa dışı örgüt elemanları da olabilir. Bu insanlar gençleri dinliyormuş gibi yaparak  , onlara fikir ve  yanlış düşüncelerini empoze ederler. Ailesi tarafından dinlenen, görüşlerine değer verilen  dinlenen insanlar  ise bunlara itibar etmez ve bu tip insanlarla karşılaştıkları zaman  dikkat ederler.

Sedat bey , sonra manalı manalı değerli dostu Latif beye baktı:

-           Bu anlattıklarımı iyi dinlediniz, siz hangi kategoriye girmektesiniz ?

Latif bey, Sedat beyin bu güzel analizinden sonra , biraz dalgın , bakışlarını Sedat beyden uzaklaştırmaya çalıştı ama , dikkatle kendisine bakan Sedat beyden bu kaçamak bakışlarını  uzaklaştırmaya muvaffak olamadı.Bunun üzerine bütün samimiyetini takınarak oğlu ile olan aile içi iletişimi anlatmaya karar verdi.Derin bir “offf” çekti. Sonra konuşmaya başladı :

-           Sedat bey, biz oğlumuzun her istediğini yapmaya çalıştık hanımla.Ben işten arta kalan zamanlarda zaman zaman okey oynamaya kahveye giderim. Sigara içerim.  Bunlarında oğlumuzun ve kızımızın gelişimine etkisi olmadığını sanırım. Ama sizi dinledikten sonra onlarla arkadaşlık yapmamış olmamızın ve  onlarla sağlıklı diyalog kuramamış olmamızın neticesi olarak , oğlumuzun dik kafalı olarak yetiştiğini görememişiz. Sizi dinledikten sonra bunu anladım. Ama pişmanlığım çok. Hatanın  neresinden dönülse kardır. Bundan sonra sizin rehberliğinizde  çocuklarımızla sağlıklı iletişime geçelim . Nasıl olur ?

Sedat bey , bu geç kalmış itiraf ve çıkış üzerine gülümsedi. Karşısında oturan dostunun elini omzuna koydu. Tüm sevecenliği ve içtenliği ile dostuna bakarak , sonra elini omzundan çekti. Sandalyesine yaslandı. Yavaş yavaş konuştu :

-           Bir dostunuz olarak siz her konuda yardımcı olacağıma emin olabilirsiniz , dostum, dedi.

Biraz düşündü. Kafasında, yıllardır  dostu olan Latif beye nasıl yardımcı olabileceği konusunda canlandırma yaptı. Senelerce okuduğu  kitaplardan edindiği bilgileri, seminerlerden  elde etmiş olduğu uygulamalı fikirleri düşündü biraz. Sonra aradığını bulmuş gibi gülümsemesi yeniden yüzünde belirdi.Latif beye bakarak dedi ki :

-Latif bey , bakın size bir uygulama yapalım bu sorunun giderilmesi için. Beni yanlış anlamayın ama , bu sorunun giderilmesi için  bir akşam size yemeğe davet edin beni. Bu yemek yemekten çok bir yanlışın düzeltilmesi olacak. Hani derler ya , yemek içmek bahane önemli olan muhabbet.Şöyle anlatırlar hani edebiyatımızda

             Gönül ne kahve ister ne kahvehane,

             Gönül bir dost ister, kahve bahane.

Bizimkisi de bu. Yalnız, yemekten üç gün önce , eve değerli bir misafiriniz geleceğini ve O’nu çok sevdiğinizi anlatacaksınız . Bunu sadece siz değil , hanımınız ve kızınızda yapacak. Böylece ben anlatacaklarımı anlatacağım.

Latif bey gülerek baktı :

-Sedat bey kardeşim, benimle oğlumun arasını düzeltin, oğlum geleceğini  kurtarsın da , size  bir öğün yemek daveti değil , canımı vereyim!

Bu söz karşısında Sedat bey kahkahalarını  koyuverdi. Bir rehber öğretmen olarak bir babanın bu itirafı çok hoşuna gitmişti çünkü.

Sedat bey ve Latif bey bu konuşmadan sonra birer çay daha içtiler. Latif bey hanımı ile konuştuktan sonra Sedat beyi en uygun zamanda eve yemeğe davet edeceğini söyleyerek ayrıldılar.

Aradan bir zaman geçtikten sonra Latif bey yemek için her şeyin hazır olduğunu ve evlerine Cuma akşamı buyurmasını söyledi. Sedat beyde memnuniyetle kabul ettiğini belirtti.

Sedat Hoca Cuma günü yanına güzel kişisel Gelişim kitaplarından ve dergilerinden  birkaç tane alarak, bir de değerli bir kalemle  Latif beylere gitti.

Öte yanda İbrahim , babasının anlattığı adamı merak etmeye başlamıştı. Babası ilk defa evde bir insandan övgü  ile bahsetmişti. Demek ki gelecek adam önemli birisi olmalı diye düşündü. Babası o adama saygı duymalarını istemişti. İlk defa ergenlikten bu yana babasının sözünü dinleyecekti.O adamdan bahsederken o kadar samimi ve içtendi ki , babasının bile bir bilge olduğunu düşünmeye başladı. Samimi ve içten tavırlar İbrahim’in her şeye karşı  sert ve inat eden yapısını yumuşatmaya yetmişti.

Cuma günü İbrahim’in annesi ve kardeşi güzel bir yemek hazırlamışlardı. Demek gelen adam bu kadar önemliydi ki , yemekler güzel ve itina ile hazırlanmıştı.İbrahim sanki Cumhurbaşkanı evlerine gelecek gibi hazırlık yapmasına şaşırmıştı. Hatta babasına  yıllarda yapmadığı bir espri  dahi yaptı :

-Babacığım , bu ne büyük hazırlık Cumhurbaşkanımız mı gelecek?

Dediği zaman babası oğluna sevgi ve şefkatle bakarak o da aynı espri ile cevap verdi.

-Gelecek adam , eğer anlayan olursa ve bilincine varırsa bence Cumhurbaşkanından bile önemli insan…

Bu konuşma karşısında İbrahim’de kahkahasını  koyuvermişti.

Latif bey, Sedat Hoca daha eve gelmeden neşesi ve  bilgi ve sevgisinin geldiğini görerek , Sedat Hoca’yı daha önce neden keşfetmediğine hayıflanıyor, bir yandan da zararın neresinden dönülse kardır diyerek  teselli buluyordu . İbrahim ile olan İnatlaşma  şakalaşmaya, sevgiye , esprili konuşmalara ve neşelere  sebep olduğu için evde huzurda yeniden gelmeye başlamıştı.Bu huzurun farkına varan sadece  Latif bey değildi.Hanımı ve kızı da farkına vardılar ve  gelecek misafirin önemini, onlarda anlamıştı ki , daha gayretle bu yemeğe hazırlanıyorlardı.

Nihayete beklenen an geldi.Kapının zili çaldı…

Herkes kapıya  koştu.Sedat bey elinde dergiler  , kalem paketleri ile  market poşeti ile kapıdaydı.Gülerek  kendisini kapıda karşılayanları selamladı. Elindeki paketleri ev sahiplerine uzattı..

İbrahim Sedat beyi  gördüğü zaman şaşırdı. Adeta şok oldu.Uzun zaman Sedat beyin yüzüne baktı. Sedat bey bütün içtenliği ile ona sanki yeni tanışıyorlarmış gibi elini uzattı.

İbrahim aslında Sedat beyi çok ama çok iyi tanımaktaydı. Bir arkadaşı Sedat beyin güzel yönlendirmesi ile  geliştiğini söylediği zaman “ Gidip bir bakalım” merakı içerisinde gidip tanışmış ve sonra  “Adam güzel nutuk attı” diyerek önemsememişti. Niyetinin ciddi olmaması sonucunda da bir şey öğrenememişti Sedat beyden . Halbuki arkadaşı çok şey öğrenmişti zamanla ondan.

İbrahim, şu an niyetinin  saflığı ile Sedat beye “ öğrenilecek, ciddiye alınacak ve söyledikleri uygulanacak adam “ gözü ile baktığı zaman  ondan çok şey öğreneceğini anladı bir an.

Yemek masası hazır olana kadar Latif bey, İbrahim ve Sedat Hoca oturma odasında güzel bir sohbete daldılar. Bu sohbette  herkes eşit  haklarda konuştular.İbrahim  Sedat beyle konuşurken değerli bir insan olduğunun, ciddiye alındığının zevki ile aklına takılan her şeyi sorarak cevabını da fazlası ile alarak , o güne kadar farkına varamadığı hayat sevincinin , yaşadığının ve değerli bir vatandaş olduğunun farkına vardı. Sedat beyin yanına sık sık gittiği  için “ enayi” gözü ile baktığı arkadaşı Murat’ta gözünde değerli bir varlık oldu.

Yemek neşe içerisinde geçti. İbrahim Sedat Hoca’nın kendisine armağan olarak getirdiği Kişisel Gelişim Dergisi ve kalemi gerçekten değerli bir hediye olarak kabul etti.

Yemekten sonra  Latif bey, Sedat Hoca , İbrahim ve kız kardeşi oturma odasına geçtiler. Sedat Hoca adeta  “ aileye özel kişisel gelişim semineri” veriyor , ÖSS de başarılı olma yollarını anlatırken , İbrahim ve kız kardeşinin gözünde ÖSS adeta  yenilip yutulması gereken bir yemek meyve haline geliyordu.

İbrahim’in daha düne kadar,  “ ÖSS yi kimsenin manevi desteği olmadan da kazanırım. Ailemle ne kadar inatlaşırsam o kadar kardır” görüşü son zamanlarda ailesinden ve bugün  Sedat Hoca’dan gördüğü  destek sayesinde tam tersine dönmüştü. Demek ki hayatta bilinçli olmak  ve neyin, nasıl, kimden ne zaman alınacağını  bilmek  önem arz etmekteydi.İnatlaşma istenirse sevgiye  dönüşerek insanı mutlu ediyordu işte.

Sedat Hoca o gün geç saatlere kadar NLP,Kişisel gelişim , ÖSS kazanmanın yöntemleri konusunda konuştu, örnek hikayeler anlattı.O anlattıkça İbrahim ve ailesinin düşünce ufukları hayli genişledi. Daha mutlu aile olmak için aile kararları almalarına sebep oldu.Hatta Latif bey “ Keşke bu yemeğe yakın akrabalarımızı ve arkadaşlarımızı da davet etseydik” dediği zaman Sedat Hoca “ İnşallah başka zaman “ diyerek  , bir şeyler anlatıp insanların bilinçlenmesine sebep olduğu için mutlu ve huzurlu olduğunu hissetmenin sevincini yaşadı.

Sedat Hoca konuşmasın sonuna doğru şunları anlattı. “ Aslında bizler her öğrencimizin velisine , ailesine böyle ev ziyaretleri ile destek olmak istemekteyiz ama  Aileler bilinçli olmayınca yapacak bir şey yok.” Sonra Latif beye dönerek, gülümseyerek şöyle dedi  “  Beni anlamayan bir veliye  beni yemeğe davet etmesini evde oğluna ya da kızına aile sohbeti yaparak moral verelim . desem  adam bunlara o kadar para verdik , dershanede çocuğu eğitmediler , şimdi de bedavadan yemek  istemekte bu ne yüzsüzlük” diye düşünebilirler” dedi Bunun üzerine tüm aile  güldü.

Latif bey :

- Sedat Hocam , sizi yakından tanımasam ben de aynı şeyi  düşünebilirim ama sizi yakından tanıyınca bunun  gerekli olduğunu anladım. Ama aile bilinçli olmazsa  mevkii ve makam sahiplerine  yemek ısmarlar ama  çocuğunun rehberine bir Kişisel Gelişimciye yemek ısmarlamak   aklına gelmez , bugün bize güzel gün yaşattınız. Her gün sizi davet etmek isteyesimiz geldi, dedi.

Sedat Hoca daha çok şey konuşmak istemesine rağmen , saatine baktığı zaman vaktin çok geç olduğunu söyleyerek evden ayrıldı.

İbrahim zaman zaman Sedat beyi dershanede ziyaret ederek  ,zaman zaman da  Taşhan da  buluşarak çay kahve sohbeti ile  kendini geliştirerek ÖSS ye ciddi hazırlanmaya baktı ve idealindeki okulu kazanmanın hiçte zor olmadığını gördü.Ailesi ile boş inatlaşma sevgi  gösterisine dönüştü.

 

Aradan yıllar geçince Sedat bey  dershane  öğretmenliğinden emekli olmuş, konferanslarına devam etmekteydi.  Bir gün bir konferansa giderken  belediye otobüsünde  İbrahim’e rastladı son derece modern giyinmiş ve gülümseyen  tavrı ile  Sedat Hocanın elini sıktı. Avukat olmuştu. Sedat beye gülümseyerek  “ Hoca sizinle o günkü yemekten sonra hem ÖSS ye hem de kişisel gelişime önem vererek bende müthiş bir kendine güven geldi. Hukuk bilgimle kişisel gelişim bilgimi birleştirerek geniş çevre edindim ve  avukatlıkta başarılı oldum.Hem hakimleri savcıları hem müvekkillerimi bayağı kolay ikna etmekteyim , hayata bağlılığım daha çok arttı. Hep sizin sayenizde diyerek “kartını verdi. Sonra tekrar gülümseyerek “ O gün bizim evdeki yemeği hiç unutmadım . En kısa zamanda  bir Kebap yiyelim uygun zamanda mutlaka beni arayın” dedi.

O zaman Sedat bey anladı ki atalarımız boşuna “ İyilik yap denize at, balık bilmezse halık bilir” dememişler.