Sevgili dostum,

Hep iyimser olmaya çalışan ve bu konuda kitaplar okuyan, uygulamaya çalışan ve bu öğrendiklerini çevresine canla başla anlatmaya çalışan insanın çevresinde hep karamsar ve olumsuz düşünen ve çok konuşmayı etkili olmak zanneden insanların çok olması insana nasıl işkence gibi gelir değil mi?  

Sevgili dostum,

Ne kadar iyimser olursan ol, ne kadar olumlu düşünmeye bakarsan bak, ne kadar şükredersen şükret, çevrende karamsar ve bunu anlamayan insanların çok olması senin mücadelenin de büyük olduğunu ve bu mücadelede çok güçlü olman gerektiğini gösterir.

Sevgili dostum,

Sana bu mektubu yazarken fransız düşünür e.e cumming’in  “seni başkalarından farksız yapmaya  çalışan bir dünyada,  kendin olabilmek, kendin kalabilmek dünyanın en büyük savaşını vermektir. Bu savaş bir başladı ı hiç bitmez.” Bu bize çok iyi bir hayat dersi veriyor. Bu söz Doğan Cüceloğlu üstadın “Savaşçı” kitabına ilham olmuştur. Ne zaman karamsar insanlarla karşılaşsam bu sözü hatırlayarak motral bulur, mutlu olurum.

Karamsar insanların en büyük zaafı “herkes böyle yapıyor” , “Bizim onlardan neyimiz eksik”  hep başkaları ile bir yarış halinde olan insan tabii ki mutlu olamaz. Çünkü herkes farklı ve biz herkes değiliz. Bağımsız farklı okumayı seven, başkalarına inat  “ömür boyu öğrenen ve öğreten” insan felsefesini benimsemiş insanız. Bunu da okumayı sevmeyen ve mal mülk yarışında olan insanlar kolay kolay anlayamaz. “oku” ilk emir dediğin zaman sadece bakarlar. Bakarlar. Bakarlar...

Sevgili dostum,

Karamsar insanlar başkalarına yaranmak ve memnun etmek için çaba harcadıkları zaman bir bakmışlar ki, kimseyi memnun edemeden saçları ağarmış ve insanların alay ettiği, saygı duymadığı insan olarak yaşlanmış. Bunun farkına bile varamamış ve kendi mutluluğu için ayıracak zamanı başkalarını memnun etmek için ayırmış ve ne kendi ne de başkalarını memnun edebilmiş. Halbuki kendini karamsarlıktan kurtarmak için çaba harcasa ve kendini karamsarlıklardan kurtarmak için çabalayan en yakınlarındaki insanları anlasa hem kendi hem çevresi mutlu olacaktı.. Bunun farkına varmak için de Arif olmak gerekiyor galiba.

Sevgili dostum,

Sana bu mektubu yazarken, karşıma şöyle bir söz çıktı  “bir insan değişmeye başlamışsa ya hayattan iyi bir ders almıştır ya da çok acı çekmiştir.(La Edri) İşte iyimser insanlar ile beraber olursan hayattan ders alarak çıkarsın ve çevrene de aldığın ders  fayda verir. Eğer karamsar insanlar ile yaşıyorsan bu dersi “öğrenme zevki” ile değil acı çekerek, üzülerek ve öfkelenerek alırsın ki bu insanı çok yıpratır. Sözün ne kadar doğru olduğu konusunda düşünmek lazım.

Sevgili dostum,

İşte gazete ve kitap okumamızdan bile rahatsız olanlara karşılık biz bu güzel sözleri kitaplardan ve gazetelerden öğreniyoruz.  Sohbetlerden de öğrenilir de sohbetleri gerçek manada dinler anlarsan. Ama çok insan sohbetleri sadece dinler, duymaz. Dinlemek ve duymak anlamak farklı. Anlamayan insan ile sesleri duymayan insanların arasında fark var mı sence?

Sevgili dostum,

İşte bu yüzden dolayı yalnız kalmak bazen insana çok öğretici ve faydalı oluyor. Yalnızken düşünme, okuma, gözlem yapma, kısacası görerek,  düşünerek,  öğrenmenin en azamisini kazandırıyor. Bu da insana mutluluk veriyor. Öğrenmemizi başkalarını memnun etmek için değil kendimizi ve çevremizi geliştirme amacı ile yaptığımız zaman bundan fayda sağlıyoruz.

Sevgili dostum,

Biliyorum sende aynen okuyor, gözlemliyor, karamsar ve faydalı şeyler konuşmayan insanlardan uzak kalıyorsun. Bu da senin gelişmene ve değişmene ve insanlara faydan olmadığı zaman zarar da vermediğin anlamına geliyor.

Sevgili dostum,

Bir zamanlar bende “insanlarla daha çok muhabbet edersek belki faydamız olur” düşüncesi ile insanlara muhabbete daha fazla zaman ayırırdım. Bir gün düşününce konuşmalarımızın ve sohbetlerimizin faydalı olmadığını anlayınca yavaş yavaş o ortamlardan uzaklaşarak daha çok okumaya düşünmeye ayırınca zamanı gelişimi fark ettim. Çevremizdeki karamsar insanlar olumsuz şahsiyetler fark etmese de fark edenler oldular.

Sevgili dostum,

Bu arada bizim de karamsar olduğumuz zamanlar oldu tabii. Bu karamsar zamanlarımızı hep kayıp zamanlar olarak gördüm. Bazen bizim beğenmediklerimizi veya kabullenemediklerimizi çevremiz beğenir ve kabullenir de şaşarız. Bu da karamsarlığın sevimsiz ve olumsuz yanını gösterir bize. “Biz neden kabullenemedik de onlar kabullendi “deriz.

Sevgili dostum,

Biliyorum konuya sende hakimsin ama bunu mektuplar ile gelecek nesillere umut olarak anlatmak da gerçek manada bana iyimserlik katıyor. Mektubumuzun “öğreten yanı” nı düşündükçe insana huzur geliyor yani. Gerçek manada hiçbir çıkar beklemeden öğretmek isteyen Yaratan huzur da nasip ediyor yani.

Sevgili dostum,

“Öğrenme zenginliği” ile  “öğretme mutluluğu” nu tadamayan insanların “sen öğretmen değilsin ne öğreteceksin insanlara?” diye küçümseyici tutumuna üzülürdüm ama bundan sonra gülüp geçmeye karar verdim. Öğrenmeyi öğrenememiş insanlara öğretme zevkinin büyüklüğünü anlatmanın imkansızlığını geç de ola fark ettim çünkü. Fark etmemek de meğer ne kadar düşünce fakirliği imiş.

Sevgili dostum,

“Öğretirken de öğrenmek” ve  “mektup yazarken de öğrenmek” ile  “hissederek yazıp öğretmek” mutluluğunu seninle beraber yaşamanın farkındalığı ile mektubumu noktalarken yeni mektupların heyecanını şimdiden yaşıyorum. İyi ki varsın ve iyi ki dostumsun ve senin gibi yazma ilhamı veren dost herkese nasip olmaz.