Sevgili Üniversiteli dostum,

Son zamanlarda insanların yapmak istedikleri işlerin çoğunu ertelediklerini, iptal ettiklerini ve vazgeçmeye çalıştıklarına şahit olmak beni üzdü. Bunun gençler arasında daha yaygın olması da üzüntümüzü artırdı. Gönül isterdi ki insanlar karar alır almaz hemen uygulasınlar ki, kararsızlığın pençesinden kurtulduklarında çoğu kararlarının doğru olduğunu, karar verememekte geçen her zamanın aleyhlerinde olduğunu göreceklerdir. Bunu yaşayarak gördüğüm için biliyorum.

Sevgili dostum,

İnsanlar plan yapamamak, yaptığı planlara uymamak, gereksiz sohbetlerin zararını görememek konusunda hayli uzmanlaşmışlar. “Erteleme uzmanı” olmuşlar neredeyse. Bu da hayatlarını ister istemez olumsuz etkiliyor.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Son zamanlarda konuştuğum Üniversiteliler, sistemden, hocaların kalitesizliğinden, benzer şeylerden dem vurdular da “ ben yeterince çalışmadım da ondan sınavı kazanamadım” diyen sadece 1 kişiye rastladım. O da bunu itiraf etmesine rağmen önümüzdeki sınava  hazırlanmayı durmadan erteliyordu. Ne kadar gerçeği itiraf etsen de “erteleme hastalığı”ndan vazgeçmezsen  gerçeğin farkına varman da işe yaramıyor Anladığın an hemen çalışmaya başlayarak erteleme hastalığından kurtulacaksın ki verim alasın..

Sevgili Üniversiteli dostum,

Üniversite hayatında hiçbir şeyden şikayet etmeden, ki şikayet etmenin bir faydasını gören olmamıştır, yani  kendi kendine söylenerek şikayet etmenin. O yüzden sınava zamanında ve yeterince çalışmak, okul dışında da sana faydalı olacak insanlar ile tanışmak, ve onlarla tanışmayı iptal etmeden ve ertelemeden yapmak gerekir. Çok genç onun bunun sözü ile insanları tanımaya çalıştıklarından  insanları  hep yanlış tanıyorlar. Ancak kendi gözü ile bakan insan tanır insanları hakkı ile. İnsanları tanımayı ertelemekte insana zarar verebilir. Çok genç “keşke seni daha önce tanısaydık” der ama tam faydalanmayı da bilmez ya da bilmezlikten gelerek erteler. Bunun kendisine fayda sağlamadığını görür ama itiraf de edemez. İnsanoğlunun kendi olumsuzluğu başta olmak üzere olumsuzlukları kabullenmeleri gerçekten zor.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Sana bunu yazarken Mümin Sekman’ın şu sözüne rastladım sosyal medyada “ İnsanları kaderleri karşılaştırır, karekterleri yaklaştırır. Kararları anlaştırır”

Tanışmak kaderdir. Kiminle ne zaman nasıl tanışacağımızı biz kestiremeyiz ama  tanıştıktan sonra da  karakterimizde “ insanlarla tanışma, anlaşma ve tanışmak için hemen harekete geçme”  varsa hemen harekete geçer tanışır. Çok Üniversiteli insanlarla tanışma, kaynaşmayı okulda, ailede ve arkadaş çevresinde görüp da karakter haline getirmediğinden insanlarla tanışmaktan ya kaçınmakta ya da, ertelemekte olduğundan onlardan faydalanmayı da ertelemektedir. Tanışsa da kararları önyargıları  iletişimi devam ettirmekte  zorlanırsa o zaman da  ertelemiş olmanın zararını çeker zamanla.

Sevgili Üniversiteli dostum,

İnsanların bahaneleri hep aynı olduğundan dolayı artık daha az insanla muhatap olmaya ve erteleyen, bahane üreten insanlar ile gereksiz iletişimi kestiğinde hayatın daha rahat olduğunun farkına varacaksın. Ben öyle yapıyorum. Tanıştığım insanların benim sözlerime kulak asmadığını gördüğüm zaman ya da önerilerimi hayata geçirecek çaba  içine girmediklerini gördüğüm zaman  mesafeli oluyorum. Çünkü dinlemeyen, anlamayan ve güzel önerileri gerçekleştirmek istemeyen insan bizi anlamıyor ve sevmiyor demektir. Bizi sevmeyenle ne işimiz var?

Sevgili Üniversiteli dostum,

Sen de, sana isteğin üzere, önerdiğim kitapları okumayı ertelediğinden dolayı kitaplardaki bilgilerden zamanında faydalanmış olmanın pişmanlığını yaşadığını bana söylemiştin. Halbuki senle ilk tanıştığımız zamandan bu yana ertelemenin zararlarını anlattım. Uygulamadın ama bıkmadan usanmadan dinledin. Bu da bende  bir gün uygulayacağın ümidimi artırdığından  anlattım. Dinlemeyene anlatılmaz ki zaten.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Kendimize arada  sohbet ederek  zararlı alışkanlıklarımızı gözden geçirmeliyiz. Zayıf ve güçlü yönlerimizin analizini yapmalıyız ki, hatalarımızda ısrar etmeyelim. Bu konuda sağduyusuna inandığımız  dostlarımızdan da destek alabiliriz tabii ki. Dostluklar ve eğitim bunun için var işte.

Sevgili Üniversiteli dostum,

İnsanların ertelemediği tek şey  “dedikodu yapmak”. Kendilerini geliştirmeyi hep ertelerler de  Onun bunun evi arabasının dedikodusunu yapmayı hiç ertelemezler anında harekete geçerler. Buna hayret ederim. Dedikoduya ayıracakları zamanı  “öğrenmeye ve uygulamaya” ayırsalar çok şey kazanacaklar ama farkına varamamak en büyük fakirlik işte.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Dikkat ettim de Üniversiteliler dedikodu yapmadan ve dersi derste dinleyerek kendilerine gelişimi anlatan insanları dinleyerek uyguladıkları zaman başarıları hep artıyor. Zaten Üniversitenin amacı da “insanın gelişimini sağlamak” Bu gelişim ne kadar hızlı verimli ve ertelemeden olursa verimlilik o kadar olur. Master yapmak, işe girmek gelişimin sadece bir basamağı, güzel iletişimde olmak, karşımızdaki isteklerimizi karşılamadığı zaman sinirlerimize ve öfkemize hakim olmak da gelişimin bir ögesi. Çok insana gelişiminin yavaş olduğunu söylediğimiz zaman hemen kızıyor, öfkeleniyorlar. Neden demiyorlar öğrenmek istemiyorlar.  Halbuki öğrenen, gelişen olumsuzluklarının nedenini ve daha güzel gelişim içinde olmak için ne yapmaları gerektiğini de sorar. Öğrenmek ve olumsuzlukları yok etmeye çalışır. Biz olumsuzlukları anlattığımız zaman “amacın  bizi üzmek mi?” diye soranlarda oluyor.Kimseye olumsuzluklarını söylemeden de otururuz ama  susarak gerçekleri dile getirmeden nereye kadar gidebiliriz?

Sevgili Üniversiteli dostum,

Ertelemeyi vazgeçtiğimiz bir duygu haline getirerek gayretle öğrenmeye devam edersek, işleri zamanında yapmak ve gerçekleştirmek bize hayat zevki verir. Sana daha da yazacağım ama  “sözün kısası, yazının esası makbuldür” gereği mektubumu başka mektuplarda buluşmak üzere noktalıyorum.