Şair-Yazar ve Şarkı sözü yazarı REMZİ ÖZKAN:”  Şarkı sözünün de temeli şiire dayanır aslında. Fakat her şiir, şarkı sözü olmaz. Şarkı sözlerinde özellikle daha akılda kalacak basit anlatımlar seçmek gerekir. Bunun tersine şiire istediğiniz kadar sanatsal ağırlık katabilirsiniz”

 

TURAN YALÇIN-Bugüne kadar kaç kitap yayınladınız?

REMZİ ÖZKAN-  Bugüne kadar toplamda dört kitap yayınlama fırsatım oldu. Bunların ilki Minyatür Şiirler (1999)- Mavi Adam Yeşil Kız (şiir-2017)- Şeytanın Türediği Ülke (Araştırma-2021)- Karınca Fabrikası-(Hikâye- 2021) yılında yayınlandı. Bunların dışında eserlerimin yer aldığı dokuz antoloji var.

TURAN YALÇIN- Şiir sizin için ne ifade eder?

REMZİ ÖZKAN- Şiir; sanırım edebiyatın en zor dalı. Mesela bir romanda, bir hikâyede veya farklı bir eserde ifade etmek istediklerinizi çok kolayca kâğıda dökebilirsiniz. Ama şiirde böyle değil. Şiirde çok dar bir alana hapsoluyorsunuz. Örnek verecek olursak; yüzlerce sayfalık bir romanda işlediğiniz konuyu, şiirde birkaç dize veya kıta ile dile getirmek zorundasınız. Diğer bir deyişle şiir; hacmi geniş olan bir nesneyi dar bir alana yerleştirme becerisidir.

TURAN YALÇIN-Siz  aynı zamanda söz yazarısınız. Şarkı sözü ile  şiir arasında ne gibi bir fark var?

REMZİ  ÖZKAN-  Şarkı sözünün de temeli şiire dayanır aslında. Fakat her şiir, şarkı sözü olmaz. Şarkı sözlerinde özellikle daha akılda kalacak basit anlatımlar seçmek gerekir. Bunun tersine şiire istediğiniz kadar sanatsal ağırlık katabilirsiniz. Söz yazarken daha önce hiç yazılmamış, duyulmamış vurgulu kelimeler seçmek zorundasınız. Yazdığınız şarkı sözünde mutlaka dinleyicinin aklında kalacak sloganlar kullanmalısınız. Hece ölçüsünü ve ses uyumunu bu işin olmazsa olmazı olarak görüyorum. Bunların dışında birçok fark var ama bu farkları, en kısa ifade ile “teknik” ve “üslup” bakımından ikiye ayırmak mümkündür.

TURAN YALÇIN- Sözleri size ait olan birkaç şarkının ismini söyleyebilir misiniz?

REMZİ ÖZKAN-  Hayalin bile nazlanır -Yetiş sevdiğim- Prangadayız- Sevmez misin? -Yalan aşkıyla- Bir sen varsın- Kafala- Bir iş var işin içinde- Sevme  dedim sevdin-Sıkıldım yar- Kalpsiz- -Vay dünya vay- Ha varmışım ha yokmuşum- Buranın adı Tokat- Oy yavrum oy- Şu Mardin’in uğruna ilk etapta hatırlayabildiklerim bunlar.  Toplamda bestelenmiş olan kırk adet eserim mevcut.

TURAN YALÇIN- Peki klibi çekilmiş olan şarkılarınız var mı?

REMZİ ÖZKAN-   Mehmet Altınok’un seslendirdiği “Hayalin bile nazlanır” ve  Türkan Hazal’ın seslendirdiği “Yetiş Sevdiğim” parçalarına klip çekildi. Bu kliplerin tüm dijital platformlardan izlenmesi mümkün.

TURAN YALÇIN- Sizin de bir şiirlerinize klip çektiğinizi biliyoruz. Bunun olumlu yansımaları oldu mu?

REMZİ ÖZKAN- Elbette oldu. Halihazırda montaj aşamasında olan kliplerimiz var. Zamanı geldikçe yayına girecek. Bestelenmiş olan “Prangadayız” şiirine ve “Ben; Benim” adlı şiirime klip çektik. Prangadayız yayınlandı. O klibi çekmek için çok emek sarf ettik. Çok farklı alanlarda haftalarca çekimler yaptık. Olumsuz bir geri dönüş olmadı. Fakat şiir kliplerine insanlarımız henüz hazır değil. Doğrusu izlenme oranları, beklediğimden çok az sayıda gerçekleşti.

TURAN YALÇIN- Bugüne kadar hangi bestekârlarla çalıştınız?

REMZİ ÖZKAN- Sayın Suat Yıldırım, Sayın Ceyhan Porsuk, Sayın Fuat Bahçeci, Sayın Selahattin Cicim, Sayın Mehmet Kaya, Sayın Ali Ünen ve Sayın Muhlis Dönmez gibi birbirinden değerli bestekâr hocalarımla çalışmalar yaptık. Hepsi de birbirinden kıymetli, özel insanlar. Böyle iyi yürekli insanlarla yolum kesiştiği için kendimi şanslı görüyorum.

TURAN YALÇIN- Fuarlara ve İl Tanıtım Günlerine de katılıyorsunuz. Bu etkinlikler yazarlara ne gibi fayda sağlıyor?

REMZİ ÖZKAN-  Bu soruyu kasıtlı olarak sordunuz değil mi Turan Bey? Sivri söylemlerden uzak duracağım ve tuzağınıza düşmeyeceğim. Kesinlikle sakin bir eda ile cevap vereceğim. Bu konuda konuşmaya kalkarsam saatlerce konuşurum. Çünkü ülkemizin çok önemli bir konusuna, kanayan bir gerçeğine parmak bastınız.

Her yazarın muhakkak bir okur kitlesi var. Bu kitle, kitaplarını okuduğu yazarla yüz yüze gelmek, onunla tanışmak, imzalı kitabını almak veya yan yana birkaç fotoğraf çekinmek ister. Bu da okuyucunun en doğal hakkıdır. Okur-yazar buluşmalarının en kolay oluşturulabildiği yerler işte bu kitap fuarları ve tanıtım günleridir. Ancak kitap okurlarının ve yazarların bu buluşmasında organizasyon yetkililerine büyük görev düşüyor aslında. İyi bir organizasyon hem okur için hem de yazar için hedefe ulaşmadaki en etkili yollardan biri olabilir. İl tanıtım günlerinin elbette ki bu konuda henüz eksikleri var. Ama zamanla bu aksaklıklar giderilecektir diye düşünüyorum. Tanıtım günlerinde en son sırada sanırım yazarlar ele alındığı için maalesef yazarlarımızın ve okurların birbirine erişmesi çok sıkıntılı geçiyor. Millet olarak siyasete ayırdığımız tartışmayı keşke biraz da yazarların eserlerine ayırabilsek, okumaya ayırabilsek, kitabı sevdirecek hamleler yapabilsek, ülke olarak çok daha farklı yerlerde olabileceğiz. Ama bunu başaramıyoruz. Tanıtım günlerinde yazarlarımız hep geri plânda bırakılıyor, unutuluyor maalesef. Halbuki yazarlar yoksa, kitaplar yok, okul yok, sanatçılar yok, şarkılar yok, ders kitapları yok, televizyonlar ve radyolar yok. Sanatın temel taşı yazar olmasına rağmen, en az rağbet gösterilen de yine yazarlar oluyor. Millet olarak, ülke olarak ilk önce bunu aşmamız gerekiyor. Kalkınmış ülkelerin çoğuna bakarsanız, yazarlarına nasıl sahip çıktıklarını, onlara ne kadar büyük değerler atfettiklerini görürsünüz. Bir toplumun okumaya, yazara ve kitaplara karşı sergilediği bakış açısı; o toplumun geleceği hakkında ipuçları içerir aslında.

TURAN YALÇIN-Peki okuma alışkanlığını, kitap sevgisini nasıl kazandırabiliriz?

REMZİ ÖZKAN- Aslında çok basit. Yapılması gereken birçok şey var ama bu konudaki çözümü çok uzaklarda aramaya gerek yok. Bu konudaki en büyük görev devlete düşüyor. Tüm sınıflarda zorunlu kitap okuma dersleri konulursa, sorunun üstesinden büyük ölçüde gelinmiş olur. Toplum olarak yapabileceklerimiz de çok elbette. Mesela en basitinden bir örnek vereyim. Hediye vermeniz gerektiğinde bu hediyenin adı neden bir kitap olmasın? Neden toplu yaşam alanlarında kitap köşeleri kurulmasın?

TURAN YALÇIN-Çocuklara yönelik çalışmalarınız nasıl karşılandı?

REMZİ ÖZKAN-  Çocuklara yönelik henüz yayımlanmış bir kitabım yok. Masal ve öykü dallarında on adet hazır projem mevcut. Bu konu, çok daha fazla dikkat edilmesi gereken bir konu. Çok hassas bir konu. Geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımıza sağlıklı bilgiler aktarabilmek adına bu konuda çok seçici davranıyorum. Yayınevleri açısından bakıldığında çok çok beğeniliyorlar ancak dediğim gibi bu konuda basılmış bir kitabım yok. Önümüzdeki yıllarda inşallah onlarda raflarda görünmeye başlayacaktır.

TURAN YALÇIN-Siz aynı zamanda ülke meseleleri üzerine de yazıyorsunuz. Neden?

REMZİ ÖZKAN- Bir yazar için, ülkesinin meselesi kendi sorunlarından önce gelir. Her insan bakar, görür ve değerlendirir. Fakat her insanın bakışı, görüşü ve değerlendirmeleri birbirinin aynısı olmaz. Bu farklılıklar içerisinde küçük de olsa naçizane bir şeyler karalamak bana da nasip oluyor bazen. Buradaki amaç, ülkeme ve ülkemin güzel insanlarına katkı sunmaktır. Birileri yazacak, birileri konuşacak, birileri okuyacak veya dinleyecek, birileri karşı fikirler üretecek ve tartışacak ki ortak akıl ortaya çıksın. Ortak akıl etrafında birleşen bir ülkenin insanları, geleceğe dair plânlamalar yaparken fevri davrananlara göre daha az hata yaparlar diye düşünüyorum.

Dünyadaki olumlu veya olumsuz gelişmeler insanlığı ilgilendiren konulardır. Neresinden bakarsanız bakın, ucu mutlaka insanlığa dokunur. Bu yüzden olayı irdelemek, farklı açılardan ışık tutarak perdenin arka yüzünü aydınlatmak eli kalem tutan herkesin görevidir. Bu yüzden, bazen düşüncelerimi, duygularımı, araştırmalarımı naçizane bir fikir olarak aktarmaya çalışıyorum.

TURAN YALÇIN- Yazılarınızda veya şiirlerinizde zaman zaman çok sivri dilli ve lafını esirgemeyen bir yapınız olduğu söyleniyor. Neden bu kadar sert bir üsluba sahipsiniz?

REMZİ ÖZKAN- Sivri söylemlerde bulunduğum konusu birçok kez gündeme getirildi evet. Bir insanın her zaman aynı kalması mümkün değil elbette. Bazen öyle şeylerle karşılaşıyorsunuz ki anlaşılabilmek adına sesinizi yükseltmekten başka seçeneğiniz kalmıyor. Bu gayet insani bir durum bence. Çünkü insan gördükleriyle, duyduklarıyla ve yaşadıklarıyla dolu dolu oluyor bazen. Bu doluluk zamanla içinizde büyük bir sıkıntıya sebep olur. Bu sıkıntıyı bertaraf etmenin en güzel yolu, yazmaktır. Ama cesurca. Sonucu ne olursa olsun sadece doğruları yazarak, eğilmeden, bükülmeden içinizdekileri yazıya dökerek o sıkıntılı durumdan kurtulabilirsiniz. İçinizdeki koru dışarı atarak serin sularla buluşturduğunuz da ortaya çıkan şekil anlaşıldığınız andır. Neye mal olacak ise de ben özel hayatımda da haksızlığa hiç tahammül gösteremeyen bir insanım. İki yüzlülüğü asla sevmem.  Menfaati için yalakalık yapanlardan nefret ederim. Menfaati için eğilip bükülenden, el etek öpme yarışına girişenlerden nefret ederim. Sanırım bu tarzda cevaplar vermem gerektiğinde ölçüyü biraz kaçırıyorum. Hele hele ülkemle ilgili asılsız iddialar, asılsız eylemler gördüğümde galiba zıvanadan çıkıyorum. Dedim ya ben buyum. Her şeyden önce bir insanım. İnsan olarak bazen sert tepkiler verebilirim. Bizler doğruyu, olması gerektiği şekilde konuşalım ve yazalım ki doğru işler çıksın ortaya. Birilerine yaranmak için doğruluğundan emin olduğunuz bir konuyu kişilere göre esnetmeye, yumuşatmaya çalışırsanız, bunun adı yazarlık değil farklı bir şey olur. Kısacası; doğruları konuşuyor, yazıyor olmak bazılarına ters gelebilir. Bu benim sert bir üsluba sahip olduğum anlamına gelmemeli. Karşınızdaki kişilerin yazdıklarınızı veya söylemlerinizi nasıl anladığı veya nasıl anlamak istediğiyle ilgili bir konu. Tamamen bakış açısıyla ilintili bir değerlendirme diyelim.

TURAN YALÇIN- Yakın zamanda hayata geçecek yeni projeleriniz var mı peki?

REMZİ ÖZKAN-  Yeni kitaplar gelecek. Yeni şarkılar, yeni klipler gelecek. Bunların yanında senaryo çalışmalarım çok yoğunluk kazandı. Aynı anda farklı tür senaryo çalışmalarını bitirebilme çabasındayım. Çok yoğun çalışıyorum. Allah sağlık verdiği sürece üretmeye devam.

TURAN YALÇIN- Gençlerin çoğu birkaç şiir yazıp ardından hemen bir kitap çıkarmak istiyor. Her şiir yazan veya her şiir kitabı çıkaran şair olur mu sizce?

REMZİ ÖZKAN-   Buna, olumlu veya olumsuz bir cevap verirsem haddimi aşmış olurum. Her şeyin hükmünü zaman içerisinde okuyucu veriyor zaten. O yüzden bu konuda ahkâm kesmek bana düşmez. Gençleri de incitmemek, yollarını açmak ve destek vermek gerekir. Zamanla yaptıkları çalışmalarla, ürettikleri eserlerle kendilerini değerlendirerek bu konudaki kararı yine kendileri vereceklerdir.

TURAN YALÇIN- Türkiye’nin birçok ilinde düzenlenen çeşitli etkinliklerde şiirlerinizi seslendirirken de görüyoruz sizi. Yorumculuğunuz ve ezber gücünüz iyi sanırım.

REMZİ ÖZKAN- Bir yere davet edilmişsem imkânlar ölçüsünde olumlu yanıt vermeye çalışırım. Davete icabet etmek gerekir ve bu bir nezaket kuralıdır diye düşünüyorum. Fakat ne yorumculuğum iyidir ne de ezberim. Bu konuda kendimi beğenmiyorum ama bazen mecbur kalıp yorumlamaya çalıştığım şiirlerim oluyor. Benim en büyük handikapım binlerce şiir yazmış olmama rağmen, ilginçtir bir tanesini dahi ezbere bilmem.

TURAN YALÇIN- Söz tekrar şiire gelmişken, bu konuda en çok karşılaştığınız soru nedir?

REMZİ ÖZKAN- “Kaç şiiriniz var?” sorusu listenin en başında geliyor. Samimiyetle cevap vermem gerekirse bu sayıyı inanın bilmiyorum. Sayı önemsiz bence. Rakamlarla uğraşmak matematikçilerin işi. O yüzden acaba kaç şiirim var, diye asla merak etmedim. Etmem de. Benim için önemli olan yazdığım şiirin sayısı değil, eserin şiir olup olmadığıdır. Falanca şairin şu kadar sayıda şiiri varmış, diye rakam telaffuz eden gördünüz mü? İyi ya da kötü şiirler yazıyor, denir. Her zaman yazdığınız eserin özgünlüğüyle anılırsınız. Sayısıyla değil.

TURAN YALÇIN- - Yaşantısıyla hayatınızda derin izler bırakmış olan, çok etkilendiğiniz kişi ya da kişiler var mı?

REMZİ ÖZKAN-  Her insanın hayatına girmiş olan iyi veya kötü insanlar vardır. Aslında iyi de olsa kötü de olsa yaşantımıza girmiş her insan, mutlaka yüreğimizin bir köşesine silinmez bir imza bırakır. Kötü insanlar kötülükleriyle sizi pişirip tecrübenizi geliştirirken, iyi insanlar da hayatınızı renklendirir ve gerektiğinde iyi bir rol model olabilirler.

Bu anlamda, yaşadığı büyük zorluklara rağmen ümidini asla kaybetmeyen, hayatı boyunca kimseye minnet etmemiş, mert, çalışkan, yardımsever bir insandan çok etkilendiğimi söyleyebilirim. O da babamdır. Kendisine Allah uzun ömürler versin. Gerek günlük yaşamın koşuşturmacası gerekse farklı alanlardaki yoğun çalışmalarımda herkes gibi benim de kafamın durduğu anlar mutlaka oluyor. Çok bunaldığım, içinden çıkamadığım bazı anlar oluyor. Kendimi farklı bir yerlere atma ihtiyacı hissediyorum. Böyle durumlarda herkese iyi gelen insanlar vardır mesela. Gidersiniz ve o insanla geçirdiğiniz birkaç dakika bile size şifa olur. Ben de çok bunaldığımda soluğu babamın yanında alırım. Çünkü o, benim için sesiyle, mütevaziliğiyle, en iyi sakinleştirici ve yol göstericidir. Onunla yan yana olmak, kısa süreliğine de olsa dertleşebilmek bana iyi geliyor. Kendimi zinde hissediyorum. Dinlenmiş hissediyorum.

TURAN YALÇIN-- Söyleşimizin sonunda babanızla yan yana bir fotoğrafınızı da yayınlamak isterim. Umarım sizin için bir sakıncası olmaz.

REMZİ ÖZKAN-   Elbette ki yayınlayabilirsiniz. Bilakis, mutlu olurum.