Dünün hanının : “Maraşlı Şeyhoğlu Satılmışlar” misali nice yolcuların konakladığı her bir odasında; çok uzak olmayan komisyoncu dükkânlarının içlerinde kim bilir ne aziz hatıralar saklarlar. Hani derler ya “ah o taşların, duvarların bir dili olsa da konuşsa…”

Aslında konuşurlar da biz acizlere değil o sırrı çözebilenlere duygularını dökerler bu duvarlar tabii. Onlar da insanın ilk doğuşu gibi ilk yapılışlarıyla şehirlerin üzerine bir ay, bir güneş gibi doğarlar. Sonra içinde yaşayanları ile şenlenir, baharlarını yaşarlar ve zamanla yaşları ilerleyince sonbaharlarında, kışlarında acılara, depremlere dayanmaya çalışırlar. Gün gelir kendisini bu durumdan kurtaracak, yaralarını saracak, ellerinden tutacak merhametli bir el ararlar.

İşte Tokat Taşhan da dört asırlık tarihinde bunları yaşadı, kimi zaman güldü, bağrında binlerce insana nefes verdi, iş verdi, aş verdi. Kimi zaman kapılarına kilit vuruldu yıllarca kahrından ağladı. Kimi zaman fakir öğrencilere aşiyan, yurt yuva oldu, kimi zaman da sanatçılara mekân…

Taşhan, dünün hatıraları ile heyecansız da olsa bugün yaşamaya devam ediyor.

 Bu günkü yazımızın sonuna Tokat’ta beş yıl kadar vali Yardımcılığı ve bir yıla yakın vali vekilliği yapan Şükrü Çakır’ın Taşhan ile ilgili bir şiirini de koyduk.

Komisyoncu Rahmi Alhan’ın oğlu Salih Alhan İle 29.12.2021 Tarihinde Yapılan Görüşme:

Salih Alhan Perviz Sokağı’ndan komşumuz,1960 Tokat doğumlu. İlkokulu İbn-i Kemal İlkokulu’nda ortaokulu, Atatürk Ortaokulu’nda, liseyi Endüstri Meslek Lisesi’nde tamamladı. Evli, üç evlat sahibi olup halen Ankara’nın Kahraman Kazan İlçesinde da ticari hayatını devam ettiriyor. Söz onun:

“Tokat’ın tanınmış komisyoncularından olan dedem Hasan Alhan 1915-1972 Sivas doğumludur. Dedeme şehirde Hasan Bey derlerdi. Bildiğim kadarıyla Rusların Erzurum’u işgal ettikleri 93 Harbi (1877-1878) sırasında ailecek zor şartlarda önce Sivas’a oradan da Tokat’a göç etmişler.

Dedem, Tokat Taşhan’da 1940’lı yıllarda komisyonculuğa başlamış ama ondan evvelinde bir yaprak, sabun ve tuz ticareti var ticari hayatında. Dimorta’da (Üzümören Kasabası) üzüm bağlarımız varmış. Buralara yaptırdıkları yaprak kuyularında yaprağı toplattırıp saklarlar sonra değişik şehirlere satarlarmış. Diğer şehirlerden getirdikleri sabunu ve Konya/ Cihanbeyli’den aldıkları tuzu yaprakla takas ederlermiş.

Babam Rahmi Alhan (1932-2004)  annesini 1952 yılında genç yaşta kaybedince Gazi Osman Paşa Lisesi orta 2. Sınıftan ayrılarak dedeme yardım etmek zorunda kalmış. Amcam Ragıp Alhan da (1944- 2016) zamanla babamın himayesinde bu işin içinde yetişmiş.

Bende çocukluğumda itibaren Taşhan’da bu işin bir hamalı olarak çekirdekten yetiştim adeta. Çok kez domatesleri sandıklara dizerken uyuyakalmışımdır. Dükkânların arka kısmındaki bölümler oldukça serin oluyordu. İşi biten esnaf bu bölümde kendisini adeta dinlenmeye alır, yorgunluğunu giderirdi. O zamanlar henüz kasa olayı yoktu, sebze ve meyveler heğlerle ,haral adı verilen sandıklarla, (hatta kadınların çehiz sandıklarında da getirildiğini biliyorum) sepetlerle  at arabalarıyla ya da eşeklerle, katırlarla getirilirdi.

Bir düşünün ki çocukluğumda 1965’li,70’li yıllar Niksar yolundan aşağısında çok az sayıda bina vardı. O mevkiler tamamıyla bahçelikti ve çok verimli topraklardı. Afağanlı Halil (Rahmetli Gazeteci Mehmet Camgözoğlu’nun babası) çok kaliteli sebze ve meyve yetiştirirdi. Keza Bahçeci Şakir Amca’nın bahçesinden yıllarca ıspanak, marul söktüm, maydanoz biçip Taşhan’a getirdim.

Taşhan’ın üst katında genellikle diğer şehirlere gönderilecek ürünler hazırlanırdı. Dadaş emmiler denilen bir grup sırtlarında semerleriyle o yüksek merdivenlerden hazırlanan 15-20 kasayı birden indirirlerdi.(Kasaların yeni çıktığı zamanı kastediyorum) Hazırlanan sebze ve meyveler daha çok Erzurum, Sivas, Kayseri ve Diyarbakır’a gönderilirdi. Diyebilirim ki haftada 20-25 kamyon çıkışı yapılırdı. Bizim de Austin marka bir kamyonumuz vardı.

 Komisyoncu Süleyman Bilgilioğlu’nun oğlu Salih Bilgilioğlu ile yapılan görüşme

Taşhan ile ilgili yazı çalışmalarımızın adeta danışmanlığını yapan Salih Bilgilioğlu,1959 Tokat doğumlu. İlkokulu Yeşilırmak İlkokulu’nda, ortaokul ve liseyi Gazi Osman Paşa Lisesi’nde, yükseköğrenimini Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi’nde tamamladı. Türk Milli Eğitimine kırk yıla yakın hizmet ettikten sonra emekli oldu. İşte kısaca onun anlatımı ile o günler:

“Taşhan’ın geniş kemerli giriş kapısından girince orta yerinde daire şeklinde taş bir havuz bizi karşılardı. Dükkânların önünde üzeri kiremitle örtülü, ağaçtan yapılmış bölümler vardı. İçinde esnaflar, sebze ve meyve almaya gelen insanlar, yük getiren eşekler, katırlar, at arabaları, tek tük küçük tonajlı kamyonlar ve oradan oraya koşuşan hamallarla cıvıl cıvıldı.

Sebze ve meyveler çoğunlukla yakın köylerden,  bağlardan, bahçelerden dar kasalı at arabaları ile ya da  heğlerde, sandıklarda  eşeğin sırtında gelir, dükkânlara boşaltılırdı. Eşeğin sırtındaki yükleri indirmek ayrı bir maharet isterdi. Eğer dengeyi kuramazsanız eşekle beraber yükler de yere yıkılır, zayiat olurdu. Bunun için ancak iki kişi ile bu yıkma işi gerçekleştirilirdi. Satılan mallar omuz kantarında tartılır, iki kişi kantarı omzuna alır bir kişi de kantarın topuzuyla kilosunu belirler, elindeki deftere veya bir kartona anında yazardı.

 Taşhan’ın üzeri yani ikinci katı genellikle ardiye, depo olarak kullanılırdı. Taşhan’ın bugünkünden farklı olarak giriş kapısının sağ tarafında bir de çıkış kapısı vardı. Buradan insanların ihtiyaç gidermesi için yapılan dört beş kabinden oluşan tahta kapılı helâlara gidilirdi.(Pazarcık Mahallesi tarafı)

Komisyonculuk bize dedemden kalan bir esnaflıktır. Ömer Dedem 1907 doğumlu idi.1967 yılında vefat etti. Babamın asıl mesleği ise marangozluktu. İş yeri Ali Paşa Hamamı yakınlarındaki Dr. Remzi Topçam Caddesindeki Dr. Celal Fazlıoğlu evinin altındaydı.    

Babam askerden önce bir Ermeni vatandaşımızın çırağı olarak bu sanat işine başlamış, kendini yetiştirmişti. Ancak dedem beklenmedik bir zamanda vefat edince diğer amcam Mehmet Bilgilioğlu askerde olduğu için dükkânını kapatarak Taşhan’da baba mesleğine devam etmek zorunda kalmış. Amcam askerden gelince işe beraber devam etmişler. Babam 1933 doğumlu idi 1976 yılında genç bir yaşta bir trafik kazasında kaybettik.

TAŞHAN MUHABBETİ

 

Şükrü Çakır

 

Gül muhabbeti…

Bülbül muhabbeti…

Taşhan'da bakır bir semaverde kaynar;

Kalpten kalbe gönül muhabbeti.

Tokat'ta muhabbet yeri bir mekân

Gönülden sohbet yeri bir mekân

Ata yadigârı koca Taşhan

 

Mübarek ellere lâyık evlatlar

Onarıp, tezyin edip sundular hizmete.

Bizden bin teşekkür, Sayın Yusuf Beyazıt'a

Şimdi çok mutlu; bakırcı Mustafa Usta

Antikacı Kamil Altuntaş…

Sahaf Abdurrahman, yazmacı bacı…

Oymacı, çarıkçı burada hepsi kardaş!

Ben her mesai sonu ordayım.

İkindi çayına hovardayım.

Ustanın eserine üflediği pufunu

Sohbet nüktesinde dizdiği atasözünü

Dinler alırım, gizlice notuma…

Şu revaklar kemer üstüne kemer bağlar.

Her bir taşı ölçülüp, yontulup konulmuş,

Gör işte! Asırlara meydan okumak

Taş yapıyla olurmuş…

Sanma burası sırf taştan bir handır,

On beş medeniyetin incilerini,

Kervan yollarına dizmiş zamandır.

Kinleri, düşmanlıkları dün edip,

Sevgileri, dostlukları bu güne toplayandır