Merhaba Sevgili dostum,

Bugünlerde Tokat’ta doğup büyüyen ve Marmara Üniversitesinin yetiştirdiği sayılı hafız ve bilim adamlarından olan hemşerimiz Prof..Dr. Hasan elik Hocanın  “Mabetten Hayata” Serisinin 2. Kitabı olan “İslam ve Denge” adlı ikinci kitabını okuyorum. Gerçekten de  “İslam ve Denge” kitabı hayata dengesiz ve saçma davranan ve konuşan insanlara rehber niteliğinde bir kitap. Ben kendi adıma faydalandım ve Kitaptan hoşuma giden ve beğendiğim bölümleri seninle paylaşayım dedim. Güzellikleri güzel kardeşlerimizle paylaştıkça çoğalıyor çünkü.

Sevgili dostum,

 “Allah’ın ilmi sıfatı, güç ve kuvvet sıfatlarıyla birlikte zikredilir”

Allah’ın varlığı, birliği ilim ve sıfatları ile büyüklüğünü anlamak biz fanileri aciz bırakır. Bizim anlayacağımız O’nun iminden kapasitemiz kadardır.

Sevgili dostum,

 “Cehalet aklın ve ruhun zindanıdır”

Okumayan, öğrenmeyen ve güzel bilgileri anlatan insan konuşunca da “sus” diyen insanlar ne kadar karanlıklar içinde kaldıklarının farkına varamazlar. Onlar için nefislerini ve şeytanı eğlendirmek için bilgi ve sevgi dolu insanlar alay etmek onlar için akıllı ve ruhlarını rahatlatan aldatmacadır ama bunun farkına varmak için arif olmak gerek. Hoca kısa cümlede bunu ne güzel anlatmış. Zindanda kalan ruhlara ve akıl tutulmasına tutulmuşlara acımak ve dua etmek lazım.

Sevgili dostum, Kitapsever Kardeşim,

 “Bilgi hayatın içine girmeli. Bilgi Üniversitede 4 duvar arasında okutulup, orada kalacak bir şey değil.  O, damarlarınızda akan kan gibi hayatın içine girecek”

Burada anlatılmak istenen bilginin öğrenilerek farkına varıldıktan sonra uygulanmazsa işe yaramadığıdır. İnsanlar, bilgi sahibi insanların bilgisini kabullenemedikleri için çok zaman bunun ikinci aşaması olan alay etme yoluna giderek öğrendikleri ilimi uygulamadıkları için aslında alay edilecek duruma düşerler. Çok insan da aynı durumda değil mi?  

Sevgili dostum,

Kitaptan aldığım notlara ve onları yorumlamaya devam edelim.

 “Bilgi, hikmet ve kitaba dayanmayan din anlayışları, ne dindara ne de dine değer sağlar.  Bilakis dine ve dindara en çok zararı verendin adına konuşanların bilgi ve hikmetten yoksun olmalarıdır”

İmini kitap okuyarak, artırmak yerine kahvehane dedikoduları ile uğraşan,  bilgili insanı küçümseyen ve onun ilminden faydalanmayı gururuna yediremeyen ve “sus” demekle de bilgili olunamayacağı gibi, meslek sahibi ve kariyer sahibi diye ilimden yoksun insanları dinlemekle de bilgili adam olunmaz. Kime nasıl değer vereceğini bilmek ve faydalanacağı konusunda nasıl yol alacağını bilmeyen insanlar gerçek manada kendilerine zarar veriyorlar. Hocamız bunu güzel anlatmış yukarda. Amaç değer sağlamaksa bizler önce bilgi sonra sağlam kişilik ve kime nasıl davranacağını bilen insanlar olarak, hareket edersek o zaman hem kendimize, hem mensup olduğumuz çevreye ve dine değer katmış oluruz. Bu durum hem manevi hayatımız için hem de iş hayatımız ve toplumsal hayatımız içinde geçerli olan bir şey. Hem okumayan, hem bununla gurur duyan, bilginin hikmetini anlamayarak bilgili olmak için çaba harcayan insanı küçümseyen, hatta azarlayarak tersleyerek, kendine değer kattığını  zanneden  insanı ne kadar iyi anlatıyor.   

Sevgili dostum,     

Bilmek ne kadar gerekli ise, bazı özel şeyleri bilmemek de o kadar insani bir durumdur”

Bilmemiz gereken şeyler, hayatımızı kolaylaştıracak ve bize artı değer katacak şeylerdir. İnsanların özel hayatlarını, bilmemizi istemedikleri şeyleri yaşı, maaşı, serveti gibi özel şeyleri bilmemek de  bizim bilmemiz gereken durum olmalı. Ama nereye gitsek yaşımızdan başlayıp maaşımıza, ne zaman emekli olacağımıza kadar sorulara muhatap olmak insanı sıkıyor ve sorana karşı soğuk mesafeli hatta önyargılarla yaklaşmamızı sağlıyor. Burada Hocamız güzel anlatmış ve burada derim ki “ geneli bilmeli özeli ise bilmemeliyiz” ki hayatta öğrenerek ilerleyelim.

Sevgili dostum,

 “Uzmanlar işbaşına gelmelidir. Tabii tecrübe göstermiştir ki gelişmiş toplumlarda uzman insanlar iş başında iken,  geri kalmış ülkelerde ise genellikle uzmanlar pasifize edilir”

Sadece toplumlarda değil, kurumlarda, ailelerde köylerde bile çok zaman bu yaşanıyor. Okuyan, öğrenen, bilen insanı dinlememek için akla hayale gelmeyecek davranışlar mazeretler uyduruluyor. Yalaka olan, yağ çekenler itibar görüyor. Eserleri okunmasın diye  engeller konuyor ortaya. Gene de  üreten uzmanlaşan insanlara  cahillerin tavırları vız geliyor. Cahilin cehli varsa  bilginin de azmi var.

Sevgili dostum,

 “Hz. Muhammedin  ve tebliğ ettiği dinin muzaffer olmasının sırrı  budur. O ne hayattan vazgeçmiş ne de dinden vazgeçmiştir”

Çünkü hemen korkmak ve vazgeçmek  vasıfsız ve aciz insanın işidir. Bizi azimli kılan ve  gayretimizi artıran da Peygamberin azimle dolu hayatı olmuştur. Bunu da hem konuşmalarımızda hem yazdıklarımızda anlatmak her zaman bizlere daha çok azimli olmak duygusu vermiştir.

Sevgili dostum,

Mektubumda buraya kadar hem  kitaptan alıntılar yaptım hem yorumladım. Ama kitaptan o kadar not tuttum ki senin için, buradan sonrası sadece kitaptan alıntılara yer verecek yorum yapmayacağım. Yorumları sen yaparsın. Okuyan anlar zaten.

 “Herkesin aynı şeyi düşündüğü bir yerde hiç kimse  düşünmüyor demektir”

“Müslümanların taşıdıkları isimlere layık olması lazım”

 “Hoşgörüden bahsetmek için önce güçlü olacaksın”

 “Hoşgörü karşılıklıdır”

 “İnsanın kendini keşfetmesi ve ifadesine hakim olması  dış alemin keşfinden Ona hakim olmaktan daha zor  daha önemli ve daha değerlidir “

 “Maddecilik ve dünyaprestlik ne kadar  yanlışsa, maneviyatçılık, ruhçuluk ve  dünyacılık da o kadar yanlıştır.”

 “İşimiz var dinimiz gibi, dinimiz var işimiz gibi”

 “İnsan madde ile mananın, ruh ile bedenin çok özel sentezi sonucu meydana gelmiş çok özel bir varlıktır”

 “Hangi görüş bir insanın fıtratından meydana gelen  bir şeyi yok sayıyor veya yok etmek istiyorsa islama terstir”          

Sevgili dostum,

Kitapta denge üzerine daha bir çok tespit var ve ben kitabı okuyup da üzerinde düşündüm. Bu kitabı  sana  hediye etmek isterim . Senin de  okuyarak çevrene hediye edeceğine inanıyorum. Güzel kitapları sadece konuşmayalım, okuyalım, anlayalım, yaşayalım ve hediye de edelim. Bakarsın okuyan 40 sene sonra bile bizi sevgiyle anar.