Merhaba Canım dostum,

Uzun bir bayram tatilinde, gençliğimizde ve çocukluğumuzda beraber olduğumuz insanlar ile sohbetler ettik. Kimi bana “dostum” diye hitap etti. Kimisi de  “dost dosta kızar mı” dedi. Yaşadıklarım, üzerinde düşünmeme ve sana bu mektubu yazama  ilham oldu. Bayramların böyle bir güzelliği de var. Yaşadıklarımız üzerine düşünmemiz ve bunları da yazarak hatalarımızı görüp hatada ısrar etmemek.

Sevgili dostum,

Bana “dostum” diyenler, söz arasında yazarların imza gününe katıldıklarını, onlara destek olduklarından falan bahsettiler. Hiç tanımadıkları, O’nun bunun tavsiyesi ile kitap imzalattıkları insanların imzalayarak aldıkları kitapları okuduklarını da sanmıyorum.  Biraz düşündüm de bana bunları anlatarak” dostum” diye  hitap edenlerin hiç imza günümüze gelmediklerini, davet ettiğimiz halde bahane ürettiklerini gördüm. Ne de olsa biz kitabımız çıkınca  kitabı onlara hediye ediyoruz. Dostuz ya hani. “Dostlar sağ olsun”.(!)  Dostun kitabı bedava temin edilir, tanımadığın inanın okumayacağın kitabına para verilir!  

Sevgili dostum,

Dostun akrabalarına da rastladık bayramda. Bizim kitap çıkardığımızı bilmediklerini anlattılar. Dostumda kitaplarımızın var olduğunu söylediğim zaman onlara bahsetmediğini vurguladılar. Okuyacaklarını, temin edeceklerini de söylediler. Gülümsedim. Her bayramda aynı sözler ve söylemler ile zamanı geçirdiğimizi ve hiç ilerleme kaydetmediğimizi hatırlayınca, ağzın ne kadar kolay söz verdiğini ama yüreğin onaylamadığını beynin harekete geçmediğini,  gözün okumadığını dimağın anlamadığını görerek üzülsem mi? sitem mi etsem, gülüp geçsem mi? Bilemedim. Bu arada senin kitaplarımızı alıp çevrene  hediye ettiğini, ne kadar çok insana tavsiye ettiğini ve  bayram, hasta görme ziyaretlerinde kitabımızı onlara hediye ettiğini ve özellikle çocukların bu kitapları ne kadar sevdiğini ve sana  sevgilerinin arttığını hatırladıkça “iyi ki gerçek dostlarım  da var” diyerek teselli buldum.

Sevgili dostum,

İnsanlara faydalı olsun diye  yazdığımız, gece gündüz çalışarak ortaya koyduğumuz kitapların hep hediye beklenmesi, verdiğimizde söz vermelerine rağmen okumayanları gördükçe  ünvanlarına yakışmayacak davranışlarını yani “okuyacağım” dedikleri halde okumamalarını gördükçe onlar adına üzülmemek  elde mi?. Çocuklarının  ebeveynlerinin söz verdikleri halde sözünde durmadığını gördüğündeki ruh ve psikolojilerini gördükçe ve tahmin ettikçe çocuklar adına da üzüntümüz artıyor. Kitaplarımızda okumanın, kitap hediye etmenin önemini anlattığımızdan okumamakta inat edenlere de saygı göstermemiz gerekiyor mu acaba diye düşünüyorum. Söz verip de yerine getirmeyene saygı ve hoşgörü olur mu? Eğer tabii bu hoşgörüyü yaparsak bu onların alışkanlıklarının doğru olduğuna inanmalarına sebep olacağına dair endişelerim artıyor. Bir defa hoşgörüde bulunduklarımız artık her zaman hoşgörüde bulunmamızı bekliyorlar. Sanki sabır taşıyız da çatlamayız

Sevgili dostum, 

İnsanların “okumuyoruz” diye sanki marifetmiş gibi söze başlamaları bana  “biz çocuklarımızı okumayarak zehirliyoruz”  olarak anlıyorum. Okumuyorsun bari her lafa böyle başlama. Bu lafı duyan çocuk da  “kitap okumamak marifet zanneder” İnsan konuşuyor ama önünü arkasını düşünmeden konuşuyor.” Okumuyoruz” dedikçe bunun çocuklarına, çevresine verdiği zararı düşünmeden konuşuyorlar. “Okumuyoruz” sözünü sık sık duyan çocukta biraz okuma sevgisi varsa o da söner. Büyükler hiç olmazsa çocukların yanında “okumuyoruz milletçe” falan demesinler.       Hiç laf bilmiyorsun sus ki olumsuz etki bırakma çocuklarına. Derler ki” laf biliyorsan söyle de ibret alsınlar. Laf bilmiyorsan sus da seni adam sansınlar” ne güzel sözdür.

Sevgili dostum,

Dostluk kolay iş değil. “Ben senin dostunum” demekle dost olunmuyor. O’nun eserlerine de değer vermen alman okuman ve çevrene hediye etmeni gerektirir. Bir arkadaşın sana geleceğini söylediği zaman ne ikram edeceğine şaşırırken “dostum” dediğin insanın eserini küçümsemeye kalkman ya da    satın alıp da  okumaman  senin dost değil “tutarsız dost” olduğunu  göstermez mi ?  Yani sana değil sitemim “dostum” deyip de gereğini yerine getirmeyene. Özü ve sözü bir olmayanın  “ben senin dostunum “ demesinin ne önemi var ki?

Sevgili dostum,

Fuarlarda da görüyorum. Kendi yazdığı eseri satın almamızı bekleyen yazarlar, ne yazık ki bizim eserlerimizi satın almak istemiyorlar. Ya da değer vererek kitaplarını tanıtmak maksadı ile röportaj teklif ettiklerimiz “kitap karşılığı röportaj vermem”  gibi önyargı ve muhatabını  zan altında bırakan konuşmalar  yaptıklarını görünce  insan onlar adına da üzülüyor. “Ya da bir isteğin var mı? Diye sorana “ İmkanın varsa kitaplarımızı tanıtırsan seviniriz” dediğimizde niyetimizin kitap tavsiye etmek veya satmak olduğunu zannediyorlar.   Halbuki amacımız faydalı olduğuna inandığımız eserlerin  farkına varamayanların farkına vararak okuyarak faydalanması. Sen ve ben bunu severek yapıyoruz ya okuduğumuz ve sevdiğimiz eserleri tavsiye ediyor ve hediye ediyoruz ya herkes de böyle olsun istiyoruz. Yazarını tanısak da tanımasak da bunu yapıyoruz. Çünkü amacımız faydalı eserlerin faydalanmaya ihtiyacı olan genç ve çocuklar ile buluşturmak amacımız.  Ama herkes de bizim gibi olmadığına göre galiba susmamız gerekiyor. Sözümüzün etkili olmadığı yerde susmak daha çok etki bırakıyor belki de. Tavsiyemiz ve söylediğimiz doğru ve güzel olsa bile muhatabımız anlamıyorsa veya biz anlatamıyorsak faydadan çok zararlı oluyor bu tutumumuz değil mi?

Sevgili dostum, Kitapsever gerçek dostum,

Bizi yanlış anlayanları gördükçe senin beni çok az yanlış anladığın, ben anlatınca da yanlış anlamalarını düzelttiğini görünce ne kadar sağlam dost olduğunu anlayarak seviniyorum.   Bir şeyi on kere anlatmamak için de sana yazılı mektuplar bırakıyorum ki, unuttukça oku ve faydalan. Ama sen unutmasan da okuyarak yeniden hatırlarsın bu mektupları. Bu güzel dostluğunu “özü sözü bir dostluk” olarak yaşaman bana yeni eserler üretmem ve güzel sözler söylemem konusunda cesaret ve daha  çok samimiyetle davranmam gerektiğini  hissettiriyor.

Sevgili dostum güzel Kardeşim,

Dost olmak kolay değil. Dostumuza sadece laf değil aynı zamanda her zaman dediğim gibi maddi ve manevi gücümüzün tamamını vererek yardım edemiyorsak dostluktan bahsetmeyelim. Dikkat edersen gücünü aşan bir yardımdan değil gücü oranında bir yardımdan bahsediyorum. Birinin eserini alabiliyor ve dostum dediği insan için nasıl olsa dostum bana kızmaz diyerek almak istemiyorsa  bu dostluk mudur? “Dostum bana kızmaz, onu desteklemesem de olur? Bu dostu  önemsememek  olmaz mı?

Sevgili dostum, güzel Kardeşim,

Burada amacımız dostluğun gerçeğini anlatmak. Yoksa dostlarımızı küçümsemek değil. Lafa karnımız tok ve icraat bekliyoruz. Manevi ve maddi imkanlarını bize kullanmayan ve alay ederek  imkanı olduğu halde yapmayan insanların tutarsızlıklarının kötülüğünü anlatmaya bakıyoruz. Yoksa ortaya koyduğumuz eserlerin değerini bilen ve 5 arkadaşına okutan gençlerde var. Sabredersek onları sayısı da çoğalır ama biz isteriz ki dostlarımızda dostluklarını maddi güçlerini ortaya koyarak da yapsınlar. Bu aslında onlara uyarı da değil tavsiye. Yaşadıklarımızı yazıyorum. Uydurmuyorum yani. Gerçek dost maddi ve manevi destek olacak ki bizi destekleyen yayınevi de yeni eserlerimizi yayınlayarak daha çok kitlelere ulaşalım ve gençler daha çok eserimizi okuyarak faydalansın.

Umarım mektubumuz amacına ulaşır da dostlarımız hatasını anlayarak senin gibi özü ve sözü bir maddi ve manevi destek olan gerçek dost olmaya karar verirler. Umudumuz bu. “Umut fakirin ekmeği Ye Memet  ye  “diyenler ne güzel demiş.