Şehrin bir gazetecisi olmamdan hareketle 'seçimler nasıl görünüyor?’ sorularına muhatap olmam kaçınılmaz!

Son düzlüğe girilecekken yarışta rakiplerin son sözleri, son kozları, oyunları görülmeye başlandı. Anket çalışmalarında bilhassa cep telefonları aracılığıyla seçmen nabzı tutulmakta. Her parti ve adayı kendince bir çıkarımda bulunmakta.

            Şehrin bir gazetecisi olmamdan hareketle ‘nasıl görünüyor?’ sorularına muhatap olmam kaçınılmaz! Hemen her fırsatta, yüz yüze, göz göze gelindiğinde sorulmuşken, yüzeysel, genel kabul görür yanıtlarım oluyor.

            Tüm bu süreçte, bu kadim şehirde eyvallahsız amma velakin hatır gönül bilerek, hak hukuk gözeterek, siyasetin toplumsal yarar ilkesinden güçlenerek siyasi propaganda sürecini değerlendirecekler olmalı. Şahsım bunlardan biri olabilir mi? Açık yüreklilikle yanıt verecek olursam; 18 yaşımdan 46 yaşıma, 28 yıllık seçim sathı mahallinde yalnızca bir SEÇMEN oldum. Bir oyum vardı, her sandığa gittim, gönül-vicdan rahatlığı ile vatandaşlık ödevimi yaptım. Nefsi nizamdan şaşmadan, milli görüş ekonomi modeline inanarak, bağımsız olabilmenin/kalabilmenin yolunu ararcasına hür irademle oyumu kullandım. Keşke, denilecek bir pişmanlık yaşamadım.

            Gün oldu, bu kadim şehrin acı gerçeklerini yaşadıkça, “bu kadar da olmaz. Eşekçi Memleketi işte…” dense dahi yılmadan, yakınmadan, söyleyen/yazan nazarında “eşekçi memleketi Tokat’ın daha dünkü sıpası” görülme/gösterilme pahasına bu kadim şehirde kalmaktan, yaşamaktan, “daha iyisi de olur/oluyor” demekten geri durmadım. Daha dünkü sıpaların bir gün gelişip serpildiklerinde içlerinden ne cevherler çıkacağına inandım ve inancımı hiçbir vakit yitirmedim.

            Öznesi ‘ben’ olan bir girizgahı yapmanın gerekliliği aşikâr! Bilen bilse dahi bilmeyenin de bilmesinde yarar var! Bir ‘ben’ ile olacak, bir ‘ben’ yetecek diyemem. Çokça ben, sen, o ve en nihayetinde biz, siz, onlar ile bu kadim şehrin çok daha iyi yerlere gelmesine çalışacak bireylere ihtiyacı var. Ve bu bireyler tam da arzu ettiğim üzere, eyvallahsız, amma velakin hatır gönül bilerek, hak hukuk gözeterek, siyasetin toplumsal yarar ilkesinden güçlenerek siyasi propaganda süreçlerini değerlendirmeli.

            İki kişinin bildiği sır değildir, herkes her şeyi biliyor, görüyor. En nihayetinde inanan için Cenab-ı Allah var, O biliyor, denerek yol yürünebilir. Ama diğer yanda bir kesim var ki, çok şeyden bihaber! Bilmiyor! Bildiklerinde eksik, noksan, yanlış, yalan var. Bel altı vuruşlar, çamur atmalar, pislik bulaştırmalar, suyu bulandırıp balık avlamalar… Vatandaşı siyasetten, siyasetçiden soğutan çirkin işler… Daha da acısı, siyasetin kuklası olmuşlar, maşası olmaktan haz almışlar… İtibar tetikçiliğine soyunmuş tipler! Kim bunlar? Yanıtı verilse sütten çıkmış ak kaşık gibi davranacak riyakârlar, arsızlığıyla utanmayacak, işin doğası bu, bizim de geçindiğimiz ekmek parası buradan çıkıyor diyecek tipler! Hasetlik ve fesatlıklarıyla ona bulaşmaktansa çalıyı dolaşmak evladır denecekler… Kene gibi yapışacak, emecek, tutunacak yer arayanlar… Vicdanı kararanlar… Daha çok uzatırım da işte okuyan, dinleyenin artık bir noktadan sonra içi daralır!

            Uzun uzadıya bir girizgah olsun istedim.

            Nitekim artık sadede gelme vakti!

            İster partili, ister partisiz… Seçmen olmanın itibarını korumak bizatihi seçmenin kendine düşer! Seçilmek isteyeni hak yolda, doğru yolda tutacak feraset ilk başta seçmende olacak! Gerisi zaten düzelir…

            31 Mart 2024 tarihinden itibaren, koca bir 5 yıl başlayacak. Bu kadim şehrin “Şehrül-Emini, Reisi” olacak, ateşten gömlek giyilecek. Sevdası Tokat olana, siyasetin toplumsal yarar ilkesinden güçlenerek çıkmış olmanın getireceği hakla, cesurca, eyvallahsız, hatır gönül bilerek, hak hukuk gözeterek çalışmak düşer.

Onca okuduğundan/dinlediğinden sonra “Fatih, sen ne yazdın/dedin şimdi?” diye soracaklara özetle; eyvallahsız şekilde yazacağım/diyeceğim şudur:

            Devlet, İktidar, Muhalefet... Topyekun Millet. Yeni Yüzyılın Türkiye’si için fikir üreten her ferde düşen sorumlulukların bilincinde olunmalı! Şahsi emeline/ikbaline göre, siyaseti çirkinliklere bulayan herkimse iki yakasını toplayacak ve ‘kendine gel!’ diyecek bir seçmen kitlesi olsun! Benim bunu demeye hakkım var! Haddim de var evvel Allah’ın izniyle!

            Şimdilik bu kadarını yazmış olayım...