Sevgili dostum,

Çok insan bizim “farkımıza varılsın, gençler bizim hayat hikayemizden faydalansın, ibret alsın”  çabalarımızı “övgü bekleyen insan” olarak algılıyorlar. Bu sadece bize karşı bir iddia değil. Farkındalık isteyen çok hatta her insanın başına gelen şeyler. Ama bunlar bana göre çok farklı şeyler. Bu farklardan birkaç tanesini bu mektupta sana anlatayım dedim.

Sevgili dostum,

Farkındalık istemek: İnsanlar beni doğru ve faydalanılacak bir insan olarak tanısın. Bilmediklerini sorsun, öğrensin ve çevresinin de bizi tanımasını sağlasın. ”İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır” hadisi gereği gelecek nesillere faydalı olalım düşüncesi yatar.

Övgü bekleyen ise, benim özelliklerimi insanlar abartarak anlatsın, yaptıklarım abartılsın anlayışı yatar.

Sevgili dostum,

Farkındalık isteyen insan, olanın ve olması gerekenin olduğu gibi yansıtılmasından yanadır. Olduğundan daha üstün görülmek ve kendinin öyle anlatılmasını asla istemez. Hatta bundan rahatsız olur.

Övgü bekleyen insan ise, kendisinin ne kadar yüceltilir, çalışmaları ne kadar abartılırsa o kadar memnun olur hatta olmaz da daha da fazla abartılmasını ister.

  Sevgili dostum,

Farkındalık isteyen insanın, egosu yoktur. Bilgi paylaşımını sever ve ister. Bunun abartılmasını da istemez. “Bilgi paylaşılmak için” anlayışı ile hareket eder ve bilgisini karşısındaki insanla paylaşmaktan memnun olur. Eserlerinin okunmasını ve faydalanılmasını ister ve imkanı olanların alıp da çevresine hediye etmesini n faydalı olacağını düşünür.

Övgü bekleyen insan ise daha çok çalışmalarının abartılmasını eserlerinin satılmasını ve bilgisinden ne kadar maddi imkan sağlayacağını düşünür. “Eserlerim ne kadar abartılır ve övülürse ben o kadar kazançlı çıkarım” düşüncesi hakimdir. Yani övgü bekleyen insanın egosu yüksektir.

Sevgili dostum,

Farkındalık isteyen insan daha çok eğitmek ve öğretmek için kendisinin anlatılmasını ister. Eserlerinin eğitim ve öğretim amaçlı tanınmasını ister. Bunu da sık dile getirmez. İmkanı ölçüsünde paylaşmayı sever bundan maddi beklentisi yoktur.

Övgü bekleyen insan ise, eğitim için çabalıyor görünse de daha çok böbürlenme ve övünmeyi sever övgüyü bundan bekler ve eserlerinin maddi değerinin yüksek olmasını bekler.

Sevgili dostum,

Farkındalık isteyen insan, genelde kendinden ve eserlerinden sosyal sorumluluk gereği “faydalanılması” düşüncesi yatar. Gönüllülük esası ve  yaptığından manevi haz sağlar.

Övgü bekleyen insan da genelde sosyal sorumluluk dese de çalıştığı kurum veya kuruluşların reklamına dayalı bir çaba içinde olur. Ne kadar övgü o kadar gurur mantığı vardır. Mesleği buna dayalı olan insanlar için bunda yadırganacak bir şey de yok. Hizmetin de maddi getirisi olur.

Sevgili dostum,

Farkındalık bekleyen insan genelde tümevarım düşüncesi ile hareket eder.  İnsanlar tek tek, birey birey farkındalık içinde olursa toplumumuz  o kadar farkındalık toplumu olur. Düşüncesinde olur. Toplumu tek tek bilinçlendirelim bunu da  “ insana saygı gereği” yapalım diye düşünür.

Övgü bekleyen insan ise daha çok tümden gelim toplum farkındalık içinde olsun ki bireyler fayda sağlasın ilkesinde olur. Bunu da hem hizmet edelim hem de maddi olarak güçlenelim beni ne kadar yüceltirlerse yaptığım için değeri o kadar büyük görünür düşüncesi hakimdir.

Sevgili dostum,

Bu kanılara bugüne kadar okuduğum ve genelde profesörlerin yazdığı kitapları okuyarak, hatta bazılarını defalarca okuyarak, üzerinde düşünerek konuşarak elde ettim. Gözlemlerimi de buna katarak, elde ettim. Yani isteyen bunlara katılır, isteyen de eleştirir. Biz ise aklımıza gelenleri paylaşalım istedim. Hem de övgü ile farkındalığı karıştıran insanlar daha dikkatli olsunlar amacındayım. İnsanlar bizi övmek yerine eserlerimizi alarak çevrelerinde okumayı seven ve okuyunca faydalanacak olanlara hediye etsinler ki, yeni eserlerimiz de yayınevince yayına layık görülsün. Yoksa kuru övgünün kimseye faydası yok. Ama genelde okumayı sevmeyen toplum olduğumuzdan, “kitap hediye etme kültürü” değil de toplumda  “kitap hediye isteme “  kültürü yaygın olduğundan insanlar başkalarını kuru kuruya övmeyi marifet sandığından  “farkındalık isteyen insan” kolay anlaşılmaz.

Sevgili dostum,

Biz ne kadar farları anlatsak, sıralasak, tekrarlasak da gene insanlar bildiklerini okumaya devam edecekler. Her şeye kulp takacaklar, anlamamak için direnecekler, eserler ortaya koyanlar için “ beş kuruş harcamadan kitap bastırıyor ama bize kitap hediye etmiyor” diyenler çoğalacak ama kendileri de “kitap hediye etmeyi sevmeyen insanlar” olarak toplum tarafından tanınmaya anılmaya devam edecekler.

Sevgili dostum,

Çok zaman düşünüyorum. Övülmek isteyen ve övülmeyi sevenler mi karşısındaki inanı “övülmeyi sevmek” ila taltif ediyorlar. İnsanlardan faydalanmamak için çaba harcıyorlar.” Ben senin eserini okursam alıp hediye edersem bana değil sana faydalı olur” diye egosu yüksek konuşmalar yapıyorlar. Halbuki beğendiğimiz eserleri alıp hediye etmek hem bize hem okuyana hem de yazana maddi ve manevi fayda sağlar. Bilinci açık ve geniş pencereden bakan insan bunu görür.  Toplumda ve bir arada yaşayanlar hep birbiri ile bağlantılıdır ve para ve zenginlik insan seviye kazandırmaz. Birbirimize gerçek değer ile değer verirsek ancak öyle zengin olabiliriz. Her önüne gelene şaka yapan ve bunu marifet zanneden fakir ruhlu insanlar ise ne farkındalıktan anlarlar ne de  “okuyarak gelişme zenginliği”nden.  Fakir dünyalarında yaşayıp gitmek onlara ancak beyin körlüğü sağlar

     Sevgili dostum,

     Bazı insanlara ne kadar  fedakarlık yapsan tüm servetini  versen de  seni Türk filimleri ve dizilerinde olduğu gibi “gözleri açılınca” yaptığın fedakarlığı  görmemezlikten  gelerek  körlüklerine devam edecekler.