Gazeteci-Yazar Rahime Uçar: “Hedef kitlem olan gençlerle sohbet etmeyi çok seviyorum. Onların dünyasına girip, nelerden etkilendiklerini, nelere önem verdiklerini keşfetmeye çalışıyorum.”

 

TURAN YALÇIN- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?”

RAHİME BAŞ UÇAR- İlk, orta ve lise öğrenimimi İstanbul’da tamamladım. Yazmaya, edebiyata olan ilgim nedeniyle, yazıyla ilgili bir meslek olduğu için ‘gazetecilik’i seçtim. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden 1997 yılında mezun oldum. Henüz üniversite birinci sınıfta okurken 1993 yılında Tercüman Gazetesi’nde ‘istihbarat servisinde’ çalışmaya başladım. 1998 yılından itibaren de ekonomi gazetecisi olarak görev yaptım. Öğrendikçe bu alanı çok sevdim; ekonominin hayatın her alanına dokunan bir alan olduğunu keşfettim. Nihayetinde gazetecilik mesleğinin ekonomi alanında muhabir, editör, haber müdürü, haber koordinatörü olarak değişik görevlerde çalıştım. Bu yıl meslek hayatımda 29’ıncı yılımı doldurdum. Tercüman Gazetesi, Kanal E Televizyonu, Vatan Gazetesi, Ekonomist Dergisi, Para Dergisi gibi yayınlarda çalıştım. 2015 yılında ‘haber koordinatörü’ olarak emekli olduğum Para Dergisi için son 6 yıldır da ‘home ofice’ olarak haber ve araştırma yapmayı sürdürüyorum. 

TURAN YALÇIN- Şu anda emeklisiniz; gazetecilik çalışmalarını özlüyor musunuz?

RAHİME BAŞ UÇAR- Aslında bazı mesleklerden emekli olsanız da kopamazsınız. Gazetecilik de böyle bir meslek... Ben zaten emekliliği, çalışma sistemimde bir değişiklik yapmak için bir fırsat olarak gördüm. 2015-2020 yılları arasında home-ofise olarak evden yoğun bir şekilde mesleğime devam ettim. Bu nedenle çok fazla özlem duymadım diyebilirim.

TURAN YALÇIN- Emekli olduktan sonra kaç kitap yayınladınız?

RAHİME BAŞ UÇAR- Son 3-4 yıldır kitap yazmaya daha ağırlık verdim. Bu süreçte genç kızlar için yazdığım Bir Yıldız Kaydı ve Rüzgârın Kızı adlı iki romanım yayınlandı. Şimdi yeni eserlerle okurlara ulaşmayı hedefliyorum.

TURAN YALÇIN-  Yazmak mı zor, yayınlamak mı?

RAHİME BAŞ UÇAR-Bu sorunuzu iki bölüme ayırarak yanıtlamak isterim. Yazmak hiç kolay değil. Ben, yazı yazmayı ‘doğum sürecine’ benzetirim. Büyük emek, sabır isteyen sancılı bir süreçtir yazmak. Sonuçta ortaya çıkan eser, yayınlanmasa da insana büyük bir mutluluk verir. Ancak yazdığınız eser, yayınlanır ve okurlarla buluşursa mutluluğunuz ikiye katlanır. Ben romanlarımın yayınlanması konusunda bir sıkıntı yaşamadım. Kitap yazmam konusunda eşim İbrahim Ünsal ve Hayat Yayın Grubu’nun Kurucusu Hayati Bayrak’ın teşvikleri büyük olmuştur. Hedef kitlesi genç kızlar olan roman yazmam konusunda beni ilk yönlendiren kişinin de Sayın Hayati Bayrak olduğunu belirtmeliyim. Her kitap yazan ya da yazmak isteyen yazar adaylarının kitaplarını yayınlatmasının çok da kolay olmadığını düşünüyorum ve gözlemliyorum. Özellikle Türk yayın hayatını sürükleyen etkin yayınevlerinden kitap yayınlatabilmek oldukça güç. Buna karşın umutsuz olmaya da gerek yok. Türkiye’de çok sayıda yayınevi var.  Her ürünün bir alıcısı olduğu gibi her eserin de bir yayınlayıcısı olduğunu söyleyebiliriz.  

TURAN YALÇIN-Eşiniz de emekli öğretmen ve  gençlik ve çocuk kitapları yazarı.  Size katkıları oluyor mu?

RAHİME BAŞ UÇAR- Eşim İbrahim Ünsal, benim aynı zamanda yazın hayatımda ustamdır. Kendisinin tecrübelerinden çok faydalanıyorum. Kitaplarımın ilk okuyucusu ve editörü kendisidir. Ama şunu itiraf etmeliyim ki, yıllardır ben de onun kitaplarını edite ediyorum. Hayatta olduğu gibi edebi alanda da güzel bir dayanışmamız var.

 TURAN YALÇIN- Sinop Gerze’de yaşıyorsunuz. Sinop, en huzurlu kent. Bunun yazmanıza katkısı nedir?

RAHİME BAŞ UÇAR-Yazmak için ideal bir şehirde yaşıyoruz, hamdolsun. Sakin, huzurlu bir sahil ilçesindeyiz. Yaşadığımız Gerze ilçesi zaten Cittaslow ‘sakin şehir’ unvanına sahip. İstanbul’la kıyaslanınca buralarda hayat daha sakin akıyor; özelikle de kışın… Ben de daha fazla yazı yazmaya fırsat buluyorum.

TURAN YALÇIN- Yazarken nerelerden besleniyorsunuz?

RAHİME BAŞ UÇAR- Aslında bir yazarı en çok yaşadıkları besler. Yaşamadan yazmak çok zordur.  Romanlarımız kurgu olsa da yaşayıp, etkilendiklerimizin izlerini fazlasıyla yansıtır. Kimi zaman bir gazete haberi, kimi zaman bir film, kimi zaman okuduğunuz kitap ya da yaptığınız bir sohbet, yazarın zihninde izler bırakır. O da sonrasında kitaplarındaki satırlarda yeniden kimlik bulur. Hedef kitlem olan gençlerle sohbet etmeyi çok seviyorum. Onların dünyasına girip, nelerden etkilendiklerini, nelere önem verdiklerini keşfetmeye çalışıyorum.

TURAN YALÇIN- Yakında yayınlanacak kitaplarınız var mı?

RAHİME BAŞ UÖAR-Üçüncü romanımın yazımı tamamlandı; basım aşamasında. Bir dağ köyünde yaşayan, küçük yaşlardan itibaren yatılı olarak okuyan bir kızımızın, okuma konusundaki mücadelesini anlatıyor. Dördüncü romanımın da taslak çalışmasını tamamlamak üzereyim.

TURAN YALÇIN-  Çok okuyan bir insansınız. Okumadan kitap yayınlayan çok insan var. Okumak sizin için ne demek?

RAHİME BAŞ UÇAR- Küçük yaşlardan itibaren kitap okuma alışkanlığı edindiğim için kendimi ‘özel’ bir birey olarak görüyorum. Benim hayatıma, meslek seçimime yön veren zaten kitap okuma sevgim olmuştur. Kitap okumayı sevdiğim için yazmaya ilgim gelişti. Okumadan gelişmek, derinleşmek, hayatı, insanları anlamak, yolunu bulabilmek mümkün değil. Gençliğimden itibaren en değerli varlığım, kitaplarım olmuştur.  Sosyal medyanın olmadığı zamanların gençlerinden biri olarak; biz mutluluğu da hüznü de aşkı da ayrılığı da hep kitap sayfaları arasında bulduk, keşfettik. Halen de en büyük keyfim; kitap okumaktır. Ben kitabın hayat olduğuna inanan bir insanım. Hayatta nefes almanın yolu ise satırlar arasında gezinmekten geçiyor.

TURAN YALÇIN- Yazmak ve iyi bir gazeteci olmak isteyenlere ne tavsiye edersiniz?

RAHİME BAŞ UÇAR-Yazmak için önce çok okumak gerekiyor. Kabınızı doldurmadan, boşaltamazsınız. Üstelik de nitelikli kitaplar okumak şart. Türk ve dünya edebiyatındaki iz bırakmış eserleri ve yazarları okumadan yazarlık yolculuğunda mesafe alabilmek çok zor. Yazmak isteyen bir insan kendi dilinin kurallarını iyi bilmeli, kullanabilmeli. Ve yazmak ciddi bir pratik istiyor. İnsan yazdıkça gelişiyor. Bu yüzden yolun başında, ‘oldum’ demek doğru değil. Okumayı ve yazmayı sevmeyenlerin gazetecilik mesleğini seçmesinin de yanlış olduğunu düşünüyorum. Okumak, yazmak da yetmez; araştırma yapmayı sevmeyen ve hayat boyu öğrenmeyi hayatının odağına yerleştirmeyenler gazetecilik mesleğinde yeterli başarıyı gösteremeyebilirler.