Kadim şehrimizin kadim insanları yazı dizisinde bu hafta 39 yıllık çalışma hayatına kaldığı yerden devam eden Emekli öğretmen, düşünür, yazar, şair Abdülkadir Türk hocamı konuk ettik. "Gönül, kapısı kalp, yolu muhabbet, anahtarı dil olan bir bağ imiş. Marifet, doğru yoldan, doğru anahtarla o kapıyı açmak, o bağa girmek imiş." diyor. Bulunduğutama yaptığı çalışmalarla fark getiren ve gönül kapılarını açan bir gönül insanı. Gençlerin içine düştüğü duruma yönelik Yazdığı kitapla "Geliyorum Diyen Tehli-ke" başlığıyla bağımlılıklara dikkat çeken bu memleketin dertleriyle dertlenen ve hayatın her alanında var olmaya çalışan çalışkan bir lider, önder, eğitimci. Gönül hanemize Hoşgeldiniz diyerek söze başlıyorum ve Sizinle "Kadim şehrimizin kadim insanları " yazı dizisi için bir röportaj yapmak istiyorum dediğimde memnuniyetle kabul ederek bizleri onurlandıran hocama ilk sorumu yöneltiyorum.
Soru1-Hocam sizi kısaca tanıya bilir miyiz?
Abdülkadir Türk Kimdir?
cevap1- 1956 yılında Tokat/Almus'ta doğdum. İlk veta okulu Almus`ta, Liseyi Tokat Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi`nde, üniversiteyi Ankara Teknik Eğitim Fakültesi Makine anabilim dalı, Metal Teknoloji alanında okudum.
Anası okuma yazma bilmeyen, babası ilk okul 3 e kadar okumuş bir babanın çocukları olan beş kardeşten en büyüğü olarak, maddi zenginliği olmayan ama manevi zenginliği çok bir ailetamında geçti çocukluğum.
Aileme, kardeşlerime, milletime hizmet etmenin okumaktan geçtiğine inandım hep. Orta okuldan itibaren kendi çapımda, okuma ve yazım hayatının içinde oldum. Para bulamadığım için, yumurta satar parasıyla kitap alırdım okurdum. Lise yıllarımda kendimce gönüllü muhabir olarak o tarihlerde günlük ulusal Bizim Anadolu gazetesinde haber yaptığım oldu.
Özellikle üniversite yıllarında yazdığım sosyo küktürel içerikli bazı makaleler, Bizim Anadolu ve günlük Bayrak gazetelerinde yayımlandı.
Mesleğimin ilk yıllarında Milli Eğitim Mudürlüğününganizesinde lise öğrencilerine ve öğretmenlerine yönelik sigara, alkol ve uyuşturucu konusunda bir dizi eğitimler verdim. Zararlı alışkanlıkları konu alan `Geliyorum Diyen Tehlike` adlı bir araştırma kitabım yayımlandı.
Teknik ve Endüsrti Meslek Lisesi`nde ilk defa, Tokat il birincisi ve Türkiye altıncısı olarak Toplam Kalite Yönetimi (TKY) mansiyon ödülüne layık görüldük.
2003 yılında, Türkiye`de ilk defa bir okul bazında proje ekibi oluşturduk. Tokatta, AB projeleri kapsamında ilkleritaya koyarak, Tokatta proje kültürünün oluşmasına büyük katkı sağladık. Binlerce öğrenci, öğretmen, bürokrat, teknokrat ve sektör ustalarını 8 ayrı AB ülkesinde hareketlilik etkinliklerine kattık.
Konya ve Tokat`ta yerel tv lerde, zararlı alışkanlıklar, AB projeleri , Mesleki Teknik eğitimin tanıtımı, sorunları ve çözüm önerileri konularında programlara konuşmacı olarak katıldım.
Tokat Mesleki Eğitim Merkezinde uzun süre sektör ustalarının, `Usta Öğreticilik` formasyon eğitimlerini verdim.
GOP Üniversitesinin okullarda örnek uygulamalar konulu kongresine iki adet bildiri sundum.
Okullarda kültür sanat faliyetlerinin yönetmenliğinde bulundum, bazı STKganizasyonlarında sunuculuk yaptım.
Soru2-İnsanın ana vatanı çocukluğudur. Çocukluğunuza ve gençliğinize dair unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Cevap2-Çok doğru efendim. Rahmetli Cüceloğlu`nun dediği gibi, İnsanın anavatanı çocukluğudur.
Sosyo küktürel sorunlar, sosyal travmalar incelendiğinde bu hakikat daha iyi anlaşılır.
Çünkü, bugünün yapısal izahını dünün analizini yapmadan anlamak mümkün değildir. İnsanın kişliği çocukluğunda deneyleyerek yaşadığı evrelerde şekillenmeye başlıyor.
Hiç unutamadığım bir anekdotumu paylasayım. Orta okulu bitirdim, Tokat`a liseyi okumaya gittim. Yakında olsa ilk defa ailemden ayrılıyorum, teyzemlerin yanında kalıyorum. Karnım ac bile diyemiyorum. Bir ay sonra okulu bırakıp Almus`a geri döndüm. Babamız gurbette, anam rahmetli hem analık, hem babalık yapıybize. Evimizin bahçesinde anneminde olduğu bir anda benim geri geldiğimi duyan bahçe komşumuz rahmetlik Mıstık dayı dediki; Oğlum neyinize güveniyorsun, baban gurbette, ananız yol iz bilmez, sizin için saçını süpürge eden zavallı bir kadın, çırpınıp duruyor. Mal mülk yok, kimse kimseye ekmek vermez bu devirde. Okulunu bırakma, sonra pişman olursun.
Mıstık dayının bu sözleri ruhuma işledi. Benim eğitim yaşamımda kırılma noktamdır desem abartı olmaz.
Soru3-Eğitim öğretim hayatınızda binlerce öğrencinin hayatına dokundunuz. Öğretmen olmasaydınız ne olmak isterdiniz?
Cevap3- Evet Ayla hanım, binlerce gencin ruhuna dokunduk. Bugün o dokunuşların gurur verici geri bildirimlerini almanın verdiği huzuru hiçbir şey vermez zannediyorum.
Esasen öğretmenlikten önce ziraat mühendisi olmayı çok istiyordum. Çünkü toprağı, doğayı çok seviyorum. Ama iyi ki öğretmen olmuşum. Bugünkü aklım olsa yine öğretmenliği seçerdim. Olmasaydı ziraatçi olmak isterdim.
Zaten ikisi de bir şeyler yetiştirmek anlamında benzer meslekler diye düşünüyorum.
Soru4- Hayatın anlamı nedir Sizce? Mutluluğun ve sevginin tarifini yapar mısınız?
Cevap4. Bence hayatın anlamı paylaşmaktır.
Fıtrat ayarları üzerine bina etmektir yaşamı.
Mutluluğun da, sevginin de esasen tanımları zordur bence. Hani bir söz vardır, tarif edilmez yaşanır diye. Mutluluk ve sevgi de böyledir aslında.
Belki klasizme kaçmadan şunları söyleyebilirim efendim.
Mutluluk, sevenin sevdikleriyle, hasret kaldıklarına, özlem duyduklarına kavuşup hemhal olma, vuslata erme bahtiyar olma duygusudur.
Sevgi, bir insana, bir nesneye, bir ideale gönülden ilgi duyma, sevdikleri için her şeyini feda gönüllülüğüdür.
Soru5-Çok güzel şiirleriniz ve özlü sözleriniz var. kitap çıkarmayı düşünüymusunuz? Bizimle bir şiirinizi paylaşır mısınız?
Cevap5-Evet, inşallah kitap çıkarma düşünce ve hazırlıklarım var. Kitap çıkarma dolmının boşalma ameliyesidir.
Sorumluluk, bilgi ve bilinçli bir iç dinamizmi gerektirir diye düşünüyorum.
Kaliteli sonuçlar, sabırlı ve kaliteli hazırlıklar gerektirir. İnşallah çıktığında imzalı takdimde bulunuruz zat-ı alinize.
Size bir antolojide de yer alan evrensel bir derde dönüşen güncel salgınla ilgi GEÇTİN şiirimi takdim edeyim.
GEÇTİN
Coronavirüs dediler adına,
Bir çağa adını koydunda geçtin.
Ayırmadın ülke, millet kimseyi,
Cihanda canları yaktın da geçtin.
Kötülerin canını aldın neyse,
Masumun canına kıydın da geçtin.
Birçok teori ürettiler sana,
Şöylece bir bakıp, güldün de geçtin
Şarkılar söylendi, şiirler yazıldı,
Tek başına konu oldun da geçtin.
Kilise, havra, camiler kapattın,
Herkese havanı attın da geçtin.
Taht, köşk, saraylar da sinen sinene,
Başkan, sultan, benim dedin de geçtin.
Dinlemedin top, tüfek, füze, atom,
Çoğu can evinden vurdun da geçtin.
Seven sevdiğine kapı kapattı,
Herkesin arasın açtın da geçtin.
Gavur, Müslümanı dize getirdin,
Sanki aleme din oldun da geçtin,
İnsanlık görmedi böyle imtihan,
Tevbeyi dillere koydun da geçtin.
Bilimci, siyasetçi şaştı kaldı,
Akılları baştan aldın da geçtin.
Plan, programlar kaldı masada,
Yeni projeler yazdın da geçtin.
Beğenmedin insanların halini,
Yeni resimleri çizdin de geçtin.
Süleyman`a yar olmadı bu dünya,
Sana yar olacak sandın da geçtin.
Abdulkadir TÜRK
Soru6- Hayata dair keşkeleriniz var mı? Hayalleriniz nelerdir?
Cevap6-Her türlü sorunların iç içe geçtiği, insanın iç dünayasını kuşattığı öyle girift bir dünyada yaşıyoruz ki, `keşke` sözcüğünü kullanmayan bir insan yoktur.
Bugünkü hayatımı alt üst edecek bir keşkem olmadı hamdolsun.
1. Bundan sonra zihin ve gönül havuzumu güncelleyerek bildiklerimi kitaplaştırmak istiyorum.
2. Bildiklerimin millitime bir vefa borcu olarak, belli konular da yoğunlaşıp, sunular hazırlayıp, Tokat merkezli Türkiye genelinde davet edildiğim her yere giderek ücretsiz eğitimler vermek istiyorum.
Soru7- Salgın sürecinden nasıl etkilendiniz? Dünyanın, insanlığın ve Türkiye'nin geleceğini nasıl görüyorsunuz
Cevap7- Hamd olsun şu ana kadar salgınla ilgili bir sorun yaşamadık. Hehalde tedbir kurallarına uymamızın, günlük rutin yürüyüş ve hafif spyapmamız bunda etkili oldu.
Ancak, herkes gibi yaşamımızı salgına göre planlamak zorunda kaldık. Buda haliyle özellikle sosyo kültürel yaşamımızı kısıtladı. Bunu daha çok kitap okuma, yazma konusunda avantaja çevirdiğimizi söleyebilirim.
Şahsen, hayata ve geleceğe hiç ümitsiz bakmadım.
Ancak, kabul etmek gerekir ki salgın insanlık aleminin geleceği ile ilgili bir dönüm noktası özelliği gösteriyor. Gelecek kolay olmayacak kuşkusuz. Geleceği, insanlık camiasının devletler bazında bu acı ve pahalı deneyden çıkaracağı dersler ve alacakları yeni tedbirler ve düzenlemeler belirleyecektir.
Ben yinede ümitliyim.
Soru8- Tokat deyince aklınıza ilk ne gelir?
Bir kaç cümle ile bize memleketimizi tanıtır mısınız?
Cevap8- Tokat deyince hem avantajlar, hem de sorunlar bakımından aklıma gelenleri şöyle ifade edebilirim.
a.Tarihi, doğal ve bakir zenginliklerinin, sosyo kültürel, sanat potansiyelinin, tarımsal avantajlarının hakkının verilemediği kanaatindeyim.
b.Siyaset, ticaret, kültür sanat ve edebiyat alanlarında yetkinliğine inandığım insan kaynaklarının birlik ve beraberlik içinde Tokat`ımızın bir prestij kenti olması için kanalize edilemediği kanaatindeyim.
Soru9- Emeklilik hayatı nasıl gidiyor? Hayata yeni atılan Gençlerimize tavsiyeleriniz nelerdir.
Cevap9- Hayattan emekliliği olunamıyki efendim. Çoğu formalite resmi iş temposunda vakit bulamadıklarınıza vakit buluyorsunuz. Bendeniz iş temposunda kendime zaman ayıramadığımı şimdi anlıyorum. Adeta yaşamıma yeniden format attım.
Emeklilik deyince genel bir kanı var kamuoyunda. Emekli adeta dinamik yaşamdan kopuyor. Emekli, evden kahveye kahveden eve, evden camiye, camiden eve yaşamınını hapsediyor. Ya da gezme, piknik eksenli tek düze bir yaşam.

Elbette bunlar gerekli, ama yeterli olmamalıdır emekli için. Emekli insan, bilgi ve deneyim dolu bir insandır.

Devletin emeklilerden meslekleriyle ilgili yararlanma politikası olmalıdır.

Örneğin, Milli Eğitim emekli yönetici ve öğretmenlerin deneyierinden yararlanma projeleri üretmelidir. Emekli olduktan sonra deneysel bilgi ve birikimler heba oluyTürkiye`de.

Soru10- Son olarak neler söylemek istersiniz?

Yeni jenerasyonya özellikle tavsiyelerim. Kendilerini tanısınlar, istek ve istidatlarını bilsinler, potansiyellerini keşfetsinler, buna göre kendilerine yüksek bir hedef belirlesinler.

Başarının sac ayağı gibi üç bileşeni vardır. İstemek inanmak ve uygulamak.

İnternet temelli, iletişim teknolojisini ve en az bir yabancı dili mutlaka çok iyi öğrensinler.

Ezberci değil, analitik ve sorgulayıcı olsunlar.

İnhisarcı ve kibirli değil, paylaşımcı ve mütevazi olsunlar.

Sevgili Ayla hanımefendi çalışmalarınızı takdirle takip ettiğimi söylemeliyim size.

Bendenize de düşüncelerimizi paylaşma fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ediyor, esenlikler ve başarılar diliyorum.

Bu güzel röportaj için bizimle birlikte olduğunuz ve yüreğinizi bize açtığınız için ben çok çok teşekkür ederim hocam. Bu toprakların yetiştirdiği çok kıymetli bir değeri kadim insanımızı ağırlamanın onuruyla onun sözlerine kulak vererek sohbeti tamamlamak istiyorum.

"Milli Eğitim emekli yönetici ve öğretmenlerin deneyimlerinden yararlanma projeleri üretmelidir. Emekli olduktan sonra deneysel bilgi ve birikimler heba oluyor" diyerek aslında bilgi israfının önüne geçmek ve tecrübelerin aktarımını kolaylaştırmak yönünde yapılacak projelerle bu bilgilerin ehil ellerden aktarımı yapılarak israfın önüne geçilebilmesinin altını çizen 39 yıllık eğitim öğretim hayatında bu uğurda çalışmalara imza atan ulu çınara çok çok teşekkür ederim. Kıymetli hocama yaşamında kolaylıklar diliyve bilgi birikimlerini aktaracağı projelerde yer almanız dileğiyle...

saygılar selamlar ve hürmetlerimi sunuyorum.

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle...

Dünya Köylüsü

Ayla Bağ