Taşhan’la ilgili yazı serimizin yedincisinde Komisyoncu Hacı Salih Gönen, oğlu Seyfettin Gönen ve Komisyoncu Hacı Osman Keçecioğlu’ndan bahsedeceğiz. Belgesel nitelikte değerlendirilen yazılarımıza ilgileriniz-telefon, mesaj ve yorumlarınız - elbette bizleri mutlu kılıyor. Bu arada Yeni Halleri de kaleme alacak mısınız ya da şurayı da düşünüyor musunuz gibi teklifler geliyor ama bunun cevabını bizden sonra gelecek, Tokat sevdalısı kalemlere bırakıyoruz. Öyle ki imkânlarımız ölçüsünde araştırma gayreti içinde bulunduğumuz Taşhan’ı ve o dönem komisyoncularını bile tam manasıyla belki ortaya koyamıyoruz. Bu vesileyle ilgi ve desteklerinize bir kez daha teşekkür ediyoruz.

KOMİSYONCU HACI SALİH GÖNEN VE OĞLU SEYFETTİN GÖNEN

 Komisyoncu Hacı Salih Gönen ve Oğlu Komisyoncu Seyfettin Gönen İle İlgili Olarak Torun Hasan Basri Gönen ile 22 Ocak 2022’de Tokat’ta Yapılan Görüşme

Hasan Basri Gönen 1952 Tokat doğumlu. Baba Selahattin, anne Nadire Hanım. İlkokulu İbn-i Kemal İlkokulu’nda, ortaokulu GOP Lisesi orta bölümünde, liseyi Ticaret Lisesinde tamamladı. Yükseköğrenimine başladığı Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni bitirmeden ayrıldı. Emekli Maliye Müdürü olup halen Kayseri/Bünyan ilçesinde ikamet ediyor. Biz Basri Gönen’e Ankara’da ikamet eden kız kardeşi Saliha Gönen vasıtasıyla ulaşabildik. Görüşmemizde Taşhan’ın  o dönemdeki krokisini itinayla çizdi. Yazımızı da o kroki ışığında düzenlemeye çalıştık. Gönen, dedesini, babasını, amcasını ve o dönem Taşhan’ı şöyle anlatıyor:

“Dört beş yaşlarından itibaren Taşhan’ı tanımaya başladım. Büyük babam Hacı Salih Efendi ile (dedem) Taşhan’a beraber geldiğimde bana simit, güvercinler için de Meydan’daki tahıl hapanından yem aldırır, güvercinlere yem attırırdı. Güvercinlerin yeme gelişleri, kanat çırpmalarının ve birbiriyle agulu gugulu konuşmalarının çıkardığı o ahenkli sesler arasında beni zevkle seyrettiğini hatırlıyorum. 

Taşhan’ın hemen ilk girişinde güvercin yuvaları vardı. Gece bekçisi Hasan Emmi onlara göz kulak olur, sularını, yemlerini eksik etmezdi. Sonraları bu güvercinlikler etrafı kirletiyor gerekçesinden olacak yıkıldı. Çocukluğumda güzel izler bırakan, bende hayvan sevgisinin yeşermesinde büyük payı olan güvercinlerin yuvalarının yıkılışına çok üzülmüştüm.

Sebze kamyonları kemerden dolayı çıkamayınca Ömer Bilgili’ye ait olan komisyon evi ile arkasındaki caddeye bakan dükkân yıkılarak yeni bir kapı, geçit açıldı. Kamyonlar içerideki sebze ve meyve sirkülasyonun artmasından dolayı genellikle dışarıda bekler el arabalarıyla dışarıda yüklenirdi. Bu lastik tekerlekli el arabaları yeni icat edilmişti. İşçileri güç açısından da rahatlatan seyyar arabalar hem içeride hem de dışarıda taşıma ve yükleme işini kolaylaştırmıştı.

Hacı Salih Dedem (1900-1958), Seyfettin Amcam (1933-2007) , babam ve ben ailecek komisyonculuğun içine girmiştik. Öyle ki babam Selahattin Gönen (1929-1987) İl Sağlık Müdürlüğü’nde Şef olarak görev yapan bir devlet memuru idi ama sabahleyin mesai başlayıncaya kadar, akşamları da mesai saati sonrası amcama yardımcı olurdu.

Aynı zamanda o yıllarda Tokat’ın en büyük yerleşim bölgelerinden biri olan Yar Ahmet Mahallesi’nin de muhtarı olan Amcam Seyfettin Gönen zamanındaki bir hatırayı aktardıktan sonra Taşhan’daki komisyoncuları sırasıyla anlatmaya çalışacağım.

Valilerden biri büyük ihtimalle Zekai Gümüşdiş (1926-2020) diye hatırlıyorum. Taşhan’ı bir ikindi sonrası gezmeğe geldi. Bir kaç esnafa uğradıktan sonra bizim iş yerimize geldi. Haliyle herkes davet için onu bekliyordu. Amcam oldukça nezaketli bir şekilde buyur ettikten sonra, muhtar olması hasebiyle de olsa gerek:

-Sayın Valim Tokat sana bağlı sende bana bağlısın. Dedi. Bu sözler Valinin çok hoşuna gitmiş olacak ki gülümsedi. Bu sıcaklığın ardından amcam:

-Sayın Valim size kahve ikram edeyim. Deyince de Vali Gümüşdiş onu kırmadı ve gelen kahveler eşliğinde yakınımızdaki komşuların da katılımıyla kısa bir sohbet ettiler.

Taşhan’daki iş yerlerine gelince:

Sağdan itibaren: *Dursun Ersan, Mehmet Altunsoy, *Hüseyin Bedestenlioğlu, Hacı Pekdemir, Hasan Yorulmaz *Ali Yamçıcıer *Necati Dolar(Fatih Dolar’ın babası), Dursun Devran

Köşeden itibaren: *Mustafa Ergani *Hacı Salih Gönen *Dadaş Emmi (İsmail Dabak’ın babası),İsmail Dabak *Sebati Dolar*İhsan Toker, Nurettin İşgör *Kadir Benekli, Salih Benekli (öğretmen) *Ömer Bilgilioğlu *Nuri Narin, Hüseyin Satan *Ağa Atılgan *Hasan Coşkun (Bekir Coşkun’un babası) Ömer Coşkun *Mustafa Silahlı, Ahmet Silahlı *Sadi Sağlamer, Naci Sağlamer, Zihni Sağlamer *Mehmet Dündar, Çakır Mert *Seyfettin Gönen *Kemal Özkarslı , Mehmet Altundilek  (Ünal Altundilek  halen komisyoncu)  *Ahmet Afyoncu, Nazım-Hüseyin Aşar *Yusuf Engin  *Hasan Gülmez, Mehmet Geyraslı, Vasfi Geyraslı, Turan Yüzbaşıoğlu * İsmail Özturhan * Mustafa Koçyiğit (oğlu İhsan Koçyiğit) * Niyazi Yıldırım, Recep Fırat –Emin Ölçücüoğlu, Ali Ölçücüoğlu ,Osman Ayhan (Yahya Ayhan’ın babası) *Hasan Alhan (Oğlu Rahmi ve Ragıp Alhan) * Selahattin Eren *Osman Cangözlü *Ahmet Niksarlı*Hüsnü Kısa *Çay ocağı (Emin Öksüz) *Belediye çalışanlarının yeri (zabıtaların yeri)

 Üst katta: Salih Kemer, Vural Somtürk, Mustafa Yaşar Salih Varazlı, Ragıp Alhan, Mihrali Altundilek, Recep Fırat, İsmail Özturhan ve Durak Telek’in iş yerleri vardı.

KOMİSYONCU HACI OSMAN KEÇECİOĞLU

2022 Ocak-Şubat Aylarında Komisyoncu Hacı Osman Keçecioğlu’nun Kızları Özkan Güneyoğlu ve Özden Manya İle Yapılan Görüşme

Özkan Güneyoğlu 1961 Tokat doğumlu. Baba Hacı Osman, Anne Pakize Hanım. İlkokulu Gazi Osman Paşa İlkokulu’nda, ortaokulu Atatürk Ortaokulu’nda, liseyi Gazi Osman Paşa Lisesi’nde, Yükseköğrenimini Cumhuriyet Üniversitesi Tokat Meslek Yüksek Okulu -Harita ve Kadastro Bölümünde tamamladı. Halen Samsun’da ikamet ediyor.

Ablası, Özden Manya 1960 Tokat doğumlu. İlkokulu Gazi Osman Paşa İlkokulu’nda, ortaokulu Atatürk Ortaokulu’nda, liseyi Gazi Osman Paşa Lisesi’nde, yükseköğrenimini Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde tamamladı. Ankara Defterdarlığı’ndan (Vergi Dairelerinde çalıştı) 2001 yılında emekli oldu. Halen Ankara’da ikamet ediyor.

Hacı Osman Keçecioğlu’nun “saçınızın bir telini dünyaya değişmem “dediği Özkan’ı (kara kız ), Özden’i ( beyaz kız) diye çağırdığı evlatları bakalım neler demişler. 

Artık söz onların:

“Babamız Hacı Osman Keçecioğlu 1927 Tokat doğumlu ( Çay Mahallesinden) Annemiz Selanik Kayalar’dan Servet ve Recep kızı Pakize, 1927 doğumlu Selanik göçmeni. Mübadele sırasında Yunanistan’dan Türkiye’ye-Samsun’a- gelirken Karadeniz’de Gülcemal Vapurunda doğmuş.

Henüz üç yaşında iken dedemiz Şükrü Efendi’yi kaybeden babamız yetim kalmış. Bu beklenmedik acı dolu süreç ve Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarının zorlukları içinde ilkokula gidememiş. Ailesi onu bir berberin yanına çırak olarak vermiş ve zamanla bu işi kalfalık, ustalık derken iyice öğrenince Cinlioğlu Köprüsü’nün karşısında Yukarı Behzat Çarşısında berber dükkânı açmayı başarmış. 

Babamız mükemmel Osmanlıca biliyor ve yazıyordu. Çok zeki, hafızası ve ezberi çok kuvvetliydi. Matematiği de çok iyiydi. Hesapları çok kısa sürede kafadan yapar sonucunu biz kâğıt kalemle uğraşırken önceden söylerdi.   Belki de ticareti bu yüzden seçmiş olabilir diye düşünüyoruz.  Ev ödevlerimizle yorgunluğuna rağmen bize yardım eder, vakit kalırsa halk hikâyelerinden anlatırdı. Hatta bunlardan bazılarını yarım bırakınca ertesi akşamı ‘acaba nasıl bitecek ‘diye iple çekerdik.

Bizlere anlattığına göre dört yıl Muş, Tatvan ve Bitlis’te askerlik yapmış. Okuma yazmayı askerde halk arasında Ali Mektebi adı verilen kurslarda öğrenmiş. Askerliği sırasında mesleğinden ötürü berber olarak değerlendirmişler. Doğunun meşhur soğuğundan nasibini alarak bronşite yakalanmış, yirmi beş yaşında askerden gelmiş. Maalesef bu rahatsızlıktan ölümüne kadar özen gösterdiği tedavilerine rağmen mustarip yaşadı.

1959 yılındaki evliliğinden bizler doğmuşuz. Üzerimize titreyen bizi büyütüp, okutan Balkan kültürünün izlerini taşıyan, Rumeli hanımefendisi o güzel annemizi 1995’de,  sert gibi görünen ancak sevgi dolu bir kalp taşıyan merhametli, çevresinde güvenilen, riyakârlıktan hoşlanmayan ve çok sevilen babamızı da 1997 yılı mart ayında kaybettik.

Taşhan Yılları:

Babamız 1959 yılında evlendikten sonra annemizin ve yakın çevresinin önerileriyle ticarete atılmış. Taşhan’da sol köşedeki dükkânlar arasında ve sonrasında açılan yeni halde yıllarca komisyonculuk yaptı. Bizim bildiğimiz Taşhan’daki komisyonculuk işinin yanı sıra yaklaşık 10 kişilik bir pazarlamacı ekibi kurmuşlardı. Köy ve kasabaların henüz kentlere taşınmadığı, tarım nüfusumuzun yoğun olduğu o yıllarda yakın çevredeki hafta pazarlarına gidiyorlardı. Dört kişi Perşembe günleri Yozgat/ Akdağmadeni pazarına, diğerleri de cuma günleri Yıldızeli pazarına, pazartesi günü Şarkışla-bazen Niksar- pazarına, salı günleri Almus pazarına, çarşamba günleri Turhal pazarına, cumartesi günleri de Akkuş –bazen Çiftlik- pazarına devam ediyorlardı. Osman Akçabaş’la da beraber çalıştılar. Pazarlara mal sevkiyatını yapan BMC marka iki kamyonumuz vardı. Babamız nedense bu denli pazarlamacılığına ve kamyon sahibi olmasına rağmen ne ehliyet almayı ne de kamyonları sürmeyi düşünmemişti.

Kamyon ortağımız Selahattin Yardımcı ( ? -2022) idi ve o kullanıyordu. Diğerini de  (60 AC 347 plakalı) Yıldızeli Yıldız Köyünden Hacı Turan Türk (1927-2017) –ücretli şoför olarak- kullanıyordu.

Babamız bizi küçükken sık sık Taşhan’a götürürdü. Orası sanki büyük bir sebze, meyve harmanı, deposu gibiydi. Köylerden eşeklerle getirilen ürünler, at arabaları, Skodalar, küçük kamyonlar, hamallar ve bay-bayan müşterilerle dolup taşıyordu.”

Özkan adının kısa hikâyesini ve Taşhan ile ilgili bir hatırasını kendinden dinleyelim:

 “Adım Özkan, saçlarım da kısa olunca beni erkek çocuğu zannederlerdi. Aile hep erkek olacak diye beklerken ben doğmuşum. Onlar da akıllarındaki koyacakları ismi değiştirmeden bana vermişler.

Bu yüzden ismim Özkan olduğu için Taşhan’daki dükkân komşuları :” Osman Efendi senin erkek çocuğun da mı var?” Derlerdi. Ben çocukluğumda hep erkek gibi kısa saçlı idim. Çünkü çok zayıftım. Doktor:” Bu çocukta D vitamini eksikliği var, Güneşten yararlansın” Diye saçlarımın kısa olmasını aileme önermişti.

Henüz İlkokula giderken Taşhan’da bir yangın çıkmıştı. Ben de o an Ulu Cami karşısındaki evimizin bahçesinde bulunan havuzun kenarına çıkarak yangını seyretmek istedim. Kulaklarımı tırmalayan itfaiye sirenlerini işitip, göğe yükselen dumanları görünce korkup yere düştüm. Elim yüzüm yara bere içinde kendimi annemin kucağında buldum.“

***

“İki kardeş Taşhan’a ya da yeni hale gittiğimizde babamız bizi kebap yedirmeden göndermezdi. Bazen yani hale yürüyerek bazen de lisenin karşısında park eden üç tekerlekli arabalara  (pırpır) binerek kısa ama bize çok zevkli gelen yolculuk yapardık. Babamız komisyoncu olunca haliyle Taşhan’dan ne var ne yok yağdırır, bizimle birlikte konu komşumuzun evleri de meyveyle dolup taşardı.

Tabii bu arada üzücü bir olay da yaşadık. Babamız Yıldızeli pazarından minibüsle gelirken 1989 yılında büyük bir kaza geçirdi ve kolu kırıldı. Uzun bir müddet tedavi görse de sağlığına tam manasıyla kavuşamadı. Bu kaza sırasında ortaklarından Osman Akçabaş’ın genç evladı hayatını kaybetti.

Taşhan’dan sonra taşındığımız yeni halde dükkânımız 49 numara idi. Babamız bir müddet de burada dayımız Mustafa Yaşar ve amcamız Salih Varazlı ile de çalıştı.1990 yılında da emekli olmuştu.”