Sevgili dostum,

Kendisi de okumayı yazmayı çok seven insan olan kitaplarımızı yayınlayan Az kitap’ ın sahibi AdemÖzbay, başlı başına bir yazarlık okuludur. Yanında çalışan insanlara hem yazmak okumak hem de girişimci olmak konusunda yüreklendirir ve sonrasında onlarda kendi yayınevini kurar kitaplar yayınlarlar. Okumayı seven yazarlarına kitap hediye etmeyi sever.

Bana da kitaplar yollar. Okuyacağımı çevreme tanıtacağımı bildiğinden. Bende okuyarak kitapları kütüphanelere hediye ederim. Adem beyin son yolladığı kitaplardan birisi de Akif Menaf’ın “Korku” adlı kitabı. Severek okudum ve bu mektubumda sana anlatmak istedim.

Sevgili dostum,

“Korku” kavramı bizim kültürümüzde çok yaygın ama ne yazık ki toplumun çoğu yaşadığı duyguları korku olarak algılamıyor. ”Saygı” ve “korku” kavramlarını karıştırıyor çok zaman.

Sevgili dostum,

174 sayfalık kitap  Menaf’ın “Korku” konulu bir kamp konuşmasının kitap haline gelmiş halini okuyoruz. Konuşma üslubunda ve soru cevap şeklinde hazırlanmış olan bu kitapta sorulan sorulardan toplumun “korku” anlayışını da daha iyi anlıyoruz.

Sevgili dostum,

Başta Üstad Doğan Cüceloğlu olmak üzere ünlü iletişim psikologları ve psikiyatrisleri kitaplarında  “korku “ kavramına genişçe yer veriyorlar. Çünkü, aileden ve okulda hocalarımızdan küçükken korkmayı öğrenen çocuklar büyüdüğü zaman bu korkuları aşamıyorlar. Bunun aşılması için insanların çevresinde onları gerçekten anlayacak dinleyecek ve sevecek insanlara ihtiyaçları var. İşte kendisini dinleyen anlayan ve çözüm yolları gösteren doktorlara insanlar son yıllarda daha çok gider olmuşlar.

Sevgili dostum,

Çevremizde insanlar bizlere her şeyden korkmamızı, dünyayı öğrenilecek bir şey değil de korkulacak ortam olarak anlatırlarsa korkmayı öğreniriz. Aşırı korumacı ailede büyüyen çocuklar daha korkak ve özgüvensiz olurlar. Anneye aşırı bağlılık oluştuğu zaman, çocuklar ilerde evlenip aileden ayrılsalar da annelerinin sözünden çıkmazlar çoğu zaman. Bu da huzursuzluklara ve sebep olur. Boşanmaların çoğu bu sebeptendir. Ben hayatta  “ben eşimi çok seviyordum ama annesi bizim ayrılmamıza sebep oldu” lafını o kadar çok duydum ki, okudum ki, şimdi toplumu daha iyi anlıyorum.

Sevgili dostum,

Korkuyu yenmek için “sevgi” denen kavramı çok iyi anlamamız ve bizi gerçekten seven ve anlayan aile fertlerinin ve arkadaşlarımızın kıymetini bilmemiz lazım. Bize korku aşılayan insanlar ile de mesafeli olmayı bilmek lazım. Bu farkı anladığımız zaman da hayatımızın kolaylaştığını ve daha verimli olduğunu göreceğiz. Verimli olmak ve bize faydalı olacak insanları daha çok çevremize çektiğim iz zaman huzurumuzun ve mutluluğumuzun da arttığının farkına varırız. Çoğu insan bunun farkına varamadığından hayatı tam anlayamaz.

Sevgili dostum,

Korkudan kurtulmanın ve bize destek olanları sevmenin yaşı yok. Bazen 6 yaşında bir yakınımızın bilinçli olduğunu bizi anladığını ve sevdiğini hissederiz de 60 yaşında çevremizde nerede ise yarım asırdır varlığımızı hissetmeyen ve bizi anlamayan insanların çokluğuna hayret ederiz. Neden. Çünkü çevremizdeki o insanlar “korku kültürü” içinde yetişmişlerdir ve bunu değiştirmek içinde bir çaba harcamamışlardır. Kitapta bunu da anlatıyor yazar.

Sevgili dostum,

“Korku” sevimsiz bir kelime ama  “kaygı” gibi “azı kar ortası karar, çoğu zarar” bir kavramdır. Korkularımızı yönettiğimiz ve kontrol altına aldığımız zaman “korku” larımızın bize öğreten hayatımızı kolaylaştıran ve özgüven veren yönleri olduğunu görürüz. Mesela sınavda başarılı olamayacağımız korkusu vardır. Ama bir gün azimle çalışmaya başladığımızda aslında kolay olduğunu ve sınava girdiğimiz zaman da “keşke daha çok çalışsaydım kolaymış. Daha yüksek puan alırdım ve başarılı olurdum” özgüveni gelir. Yeni bir sınav hakkımız varsa daha gayretli çalışırız, muhtemelen önceki sınavdan daha başarılı sonuç alırız.

Sevgili dostum,

Ben de sana “korku” değil yıllarda özgüvenli olmayı hem sözlerim hem de davranışlarımla göstermeye çalıştım. Sen de bunun farkında olarak çok “korku” nu bizim sevgimiz ile daha çok özgüvene dönüştürerek hayatı daha çok sevmeyi başardın. Ama herkes bana senin kadar inanmadığından aynı verimliliği alamadık ve bize çok zaman “boş insan” gözü ile baktılar. Sağ olsunlar bakan göz onların. Varsın bizi onlarda öyle anlasın.

Sevgili dostum,

Göz var seni “boş insan” olarak algılar, göz var seni” korkularını yenmene yardım edecek ve özgüven aşılayacak adam” olarak görür. Çünkü biri rastgele bakar, ötekisi “sevgi ve öğrenme gözü ile bakar” işte arada fark budur. Gönül özü ile iyi görmek için bakanla başka manalar vererek bakana aynı şeyi farklı görür. Anlamak niyete göre ise bakmak ve görmek de niyete göredir. İşte “değişen ve gelişenlerin sırrı bakış ve anlayış açısını değiştirenlerdir”

Sevgili dostum,

Bir dostun verdiği bir kitabı okumak insanı işte böyle bakış açısının gelişmesine sebep oluyor. Bizler de Adem Özbay’dan öğrendiğimiz gibi gençlere kitap hediye ediyoruz ama okumuyorlar ki anlasınlar. Bize düşen hediye etmek okuyup anlamayana ya da anlamak istemeyene henüz ilaç icad edilmedi. Sen okuyup anlıyorsun ya o yeter.

Sevgili dostum,

Bize hediye edilen bu güzel kitabı okuduktan sonra kitaplığımızda boş durmasına gönlümüz razı olmadı ve bizde faydalanacağına, ailece okuyacak ve faydalanacağına inandığımız bizi seven bir dostumuza hediye ettik ve çok sevindi. O da ailesi ile okuyacak ve okuyan başkalarının faydalanması için uğraşacak. Sana hediye ettiğim kitapları sen de okuduğun ve okumayı seven çevrene verdiğin gibi. Korkularının az ve sevgin bol ömür sürmeni dilerim